Zamanla dost olmak
Zaman hızla geçiyor. Düne baktığımızda kendimizi tozlu anılar içinde ilkokulda, gençlikte, evlenirken, ilk evi alırken görüyoruz. Anne babamız aklımıza geliyor, ilk iş görüşmesine gidişimiz. Sonra aynadaki yüze bakıyoruz. Titremiş, buruşmaya başlamış, beyazlamış, solgunlaşmış … zamana kızıyoruz, geri dönmek istiyoruz, daha erken diyoruz…. yaşlanmayı reddediyoruz.
Daha bin yıl yaşasak ne fark edecek merak ediyorum? Aynı işe gidecek, aynı yemeği yiyecek, aynı arabayla seyahat edeceğiz. Daha çok paramız olsa ne fark edecek? Dört tane yazlığımız olsa mesela?
Zaman bize düşman değil, sırdaşımız, yol arkadaşımız. Doğru olan ona düşman olmak değil, dost olmak. Çünkü hayat istenir ve yaşanırsa her yaşta güzel. Bakmasını bilene, duymasını bilene hayat hep tatlı şarkılar söyler. Lakin zamana düşman olan için saatler geçmez, perdeler kapanır, karanlıkta kalınır umutsuzca.
Gelin anın, günün, yaşın tadını çıkartalım. Gelin mutlu olmaya çalışalım, hayata pozitif enerji katalım, endişeleri bir kenara bırakıp, çile kapılarını kapatıp hayata güzel yanından bakalım. Ufak şeyler yeter mutlu olmak için. Şükredelim ki sağlıklıyız, aç değil açık değiliz, evlatlarımız, torunlarımız var. Az çok bir maaşa sahibiz.
Dünyada bizlerin sahip olduklarını hayal dahi edemeyen milyonlarca insan var. Engelli, doğuştan rahatsız, cahil, aç, açlıkla sınav edilen, savaşın ortasında su arayan, çaresiz hastalıklarla boğuşup ilaç bulamayanlar, evsizler, maaşsızlar, işsizler var…
Elde edilecek şeyler ceplerimize asla sığmaz. O nedenle gelin elimizdekilerle mutlu olmaya çalışalım.
İyi kalalım, iyilik yapalım, iyilik bulaştıralım etrafımıza da. Maddi şeyleri bir kenara koyup, duyguları yaşatalım olabildiğince. Güzel hayallerden vazgeçmeyelim. Hiç bir şey için geç değil, biraz cesaret ve kararlılıkla her şey mümkün.
Bence … zamanla dost olmak en iyisi. Çünkü onun gerçekten bir suçu yok.
Benden demesi.