Zamanın kıymetini ne zaman anlarız ?
Einstein’ın bir sözü vardı; “sıcak bir sobanın üzerindeki bir saniye, güzel bir bayanla geçirilen bir saatten daha uzun bir zamandır” diye… Bu sözü hiç unutmam. Bu konunun çıkış noktası da bu söz.
Zaman ve sağlık bence bu hayattaki en kıymetli hazinelerimiz ve aynı şekilde en kolay feda ettiğimiz şeyler malesef.
O kadar kolay harcıyoruz ki özellikle zamanı? Bir yandan birileri bizi meşgul ederek değerli vakitlerimizi boş işlere kanalize edip çalıyor, bir taraftan kendimiz olmayacak şeylerle uğraşıp avarelik ediyoruz. Bırakın üretmeyi, düzeltmeyi, dinlenmeyi, sohbet etmeyi bile bir kenara bırakıp manasız zaman dolduruşlarla ömür tüketiyoruz.
Oysa zaman kıymetli….
Mesela bir yıl….. Bir kanser hastası, bir yıl daha yaşamak için nelerini verirdi? Sınıfta kalmış bir çocuk da bilir o bir senenin kıymetini…. Bir resme on iki ayını vermiş ressam bilir ne demek olduğunu bir yılın. Tarlasına, bahçesine fidan eken çiftçi bilir o sert kışla geçen senenin önemini….
Bir ay mesela…. borç batağında olan biri vade için neleri göze alırdı? Erken doğum yapan anneler bilir ne demek olduğunu bir ayın…. Evi kış ortasında boşaltmak zorunda olan kiracı bilir bir ayın ne demek olduğunu…. Hasat bekleyen çiftçi borçlarını ödemek için…
Bir hafta deseniz…. askerliğin geçmeyen son haftasını o askerler bilir….. Bebek bekleyen anneler bilir…. her hafta yetiştirmek zorunda olduğu bir işi yapan bilir o haftanın kıymetini…. Tatilin tadına doyamayanlar bilir kıymetini…
Bir gün dersek…. gurbetten koşup da annesinin cenazesine yetişemeyenler bilir kıymetini….. Kötü bir gün geçirenler bilir…. Anılarımızın en kirli gününü silmek, unutmak isteyenler bilir o günün kıymetini… Anılarında müstesna yer tutan günlerin kıymetini o anı yaşayanlar bilir….
Bir saat mı dediniz? Kavuşmayı bekleyen sevgililer bilir değerini…. Sabah suyunu kaçıran balıkçılar bilir ne demek olduğunu…. Davaya yetişemeyen avukatlar….
Yarım saat çok bir şey ifade etmez sıradan olanlara ama arabasını polisin çektiği insan bilir o yarım saatin kıymetini….
On dakika mı? Maçı kaybetmek üzere olan takımlar bilir gol atmanın zorluğunu o kalan sürede…. İhaleye yirmi dakikayla yetişemeyen müteahhit bilir ne demek olduğunu…. Sınavda soru kağıdının arkasını son anda fark eden öğrenci bilir …..
Bir dakika mı mesela? Uçağı, treni, vapuru bir dakikayla kaçıran bilir ne demek olduğunu. Öfke anında silahını çeken bilir o lanet dakikanın önemini…. İtfaiye, ambülans bekleyen bilir can havliyle…..
Bir saniye mi? Bir trafik kazasını önleyemeyen sürücü bilir ne demek olduğunu…. Kalbi duran bilir ölmek ve geri dönmek ne demek….
Bir saniyenin yüzde birinin değerini olimpiyatlarda gümüş madalya kazanan koşucular bilir….
Ama biz, başımız sıkışmadıkça zamanın değerini bilmiyoruz.
***
En gerçek iki hediyeden biri olan zaman hiç kimse için durmaz. Akıp gider.
Eskilerden bir filozof şöyle demiş: “Bir insan için zamanın uzunluğu ömrü kadar, eni ise zamana verdiği değer kadardır.”
Güzel söz. Gelin hemen bugünden başlayarak zamanı tanıyalım, anlayalım, kıymetini bilelim…. avuçlarımızdan kayıp gitmesine müsade etmeyelim.
Mesele daha uzun yaşamak değil hep söylüyorum, adam gibi, dolu dolu, namus ve erdemle yaşamak, boş işlerle, yanlışlarla uğraşmamak….
Bildiğimiz tüm duygular, tüm kavramlar, tüm ihtiyaçlarımız zamanla alakalı şeyler…. ama biz haksızlık ediyoruz zamana, suçluyoruz. Modern yaşamın kötülüklerini bile zamana bağlıyoruz yok yere. Oysa zalim olan da, zamanı boşa geçiren de, zamanı silah yapanlar da bizleriz.
Zaman, kendisiyle yürümek isteyene eşlik eder. İstemeyeni geride bırakır.
Kıymet, kadir bilmeyen ise boş bir ömrü, safsatalarla doldurur. Ecel kapıyı çaldığında ise daha uzun zaman ister ölümden…. Hak etmediği için de o ödülü asla alamaz.
Zamanın kıymetini ne zaman anlarız ? sorusunun en nadide cevapları bunlar bana göre…. Zaman değerlidir, siz kıymet bilseniz de bilmeseniz de ama kıymet bilirseniz…. hayata daha manalı ve güzel olur. Acele veya panik yapmadan yaşamak için zamanla dost olmak gerek. Yoksa zamana düşmanlığını kazanmak istemezsiniz …. benden demesi.