Zaferin rengi sarı lacivert
Bugün 28 Şubat 2024. Zaferin Rengi filmine gittim. Herkesin bildiği adıyla; FENERBAHÇE FİLMİNE.
Fenerbahçe Futbol Takımının kazandığı en muhteşem kupa olan Harrington Kupası’nın filmine…. Kurtuluş Savaşı yıllarında Fenerbahçe Kulübü’nün ne fedakarlıklar, ne kahramanlıklar yaptığının gösterimine… futbolun nasıl bir milli umut ve tutku yaratabildiğinin hikayesine….. Atatürk’ün nasıl Fenerbahçe ile iç içe olduğunun ispatına.
Saygıdeğer Başkanımız Ali Y. Koç’un katkılarıyla hazırlanmış film.
Film 16 Şubat 2024 tarihinde gösterime girdi sinemalarda. 2 saat 37 dakika sürüyor. Dram türü bir tarihi baş yapıt. Tamamen gerçeklerden yola çıkarak hazırlanmış. Yönetmen ve senarist; Abdullah Oğuz, Evren Oğuz, İsa Yıldız, Safran Banu Erdoğan da senaryoya yardım etmiş.
Oyuncular şöyle;
Kubilay Aka : Galip Bey (Kaptan), Timuçin Esen : Topkapılı Cambaz, Nejat İşler : Sabri Toprak (Kulüp Başkanı), Gülper Özdemir : Peyker (Hemşire), Gonca Vuslateri : Vera, Birce Akalay : Halide Edip Adıvar ve Yiğit Özşener : Mustafa Kemal Paşa.
Bu tanıtım bölümünü geçip senaryoya gelelim. Gerçekten de işgal yıllarında Anadolu’da bir Bağımsızlık mücadelesi başlamak üzereyken, İstanbul’da değişik, statükocu, işgal altında bir hayat yaşanmaktadır ve umutlar mütarekeye uyulacağı şeklindedir. Lakin Mebusan meclisi dağıtılıp, İzmir işgal edilince durum anlaşılır ve Atatürk’ün Anadolu’ya hareketinden hemen önce Fenerbahçe Kulübünde bir toplantı yapılır. Bu Atatürk’ün Kulübe ilk gelişi değildir ve Fenerbahçe zamanın şampiyon takımıdır. Dahası pek çok yabancı ülke takımlarını da sürekli yenmektedir.
Başarılarıyla halkta büyük bir moral yaratan Fenerbahçe milli birliğin güçlenmesine olağanüstü katkı sağlamış, futbolun futboldan daha fazlası olduğunu ispat etmiştir. 1918 – 1923 yılları arasında Fenerbahçe yabancı ülke takımlarıyla yaptığı 50 maçın 41’nde galip gelmiş, dördünde berabere kalmış ve sadece 5’nde yenilmiştir.
Lakin moralsizlik Kulübe de sirayet etmiştir ki Mustafa Kemal Paşa duruma el koyarak futbolun yaratacağı milli umuttan ve ruh uyanmasından bahsetmiştir. Görev olarak da Fenerbahçe’ye zaferlerine devam etmesini buyurmuştur. Lakin bu takımın ve kulübün tek amacı değildir. İstihbarat (MİM teşkilatı) ile koordineli olarak Anadolu’ya kulüp binası yakınındaki Kurbağalıdere’den silah ve cephane kaçırma görevleri de vardır. Hatta bir ara gemilerin Boğazdan çıkışı yasaklanınca kaçırdıkları silah ve mühimmatı top sahasının zeminine gömerek saklarlar… Geri bölgede ve cephede fenerli futbolcular vatan müdafası için çok emek ve kan dökmüştür. Hatta bu uğurda pek çok şehit vermişler, pek çok ziyana uğramışlardır.
İşgal kuvvetlerinin başındaki General uyanıştan ve Fenerbahçe’nin yarattığı milli heyecandan rahatsızlık duymamakta hatta küçümsemektedir. Onun yüzbaşısı ise hem Fenerbahçe’nin zaferlerinden hem de yarattığı etkiden rahatsız olmaktadır. Hatta Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a hareketinden bile şüphelenmektedir. Ama emir generalindir ve olay hafife alınır bu sayede. Buna rağmen eziyetler, zulümler devam eder, maçlardaki taraflı yönetimler can yakmaya da.
Galip takım kaptanı olarak, Kulüp Başkanı Sabri Bey’in tutuklanmasından sonra aktif futbolu bırakır ve antrenörlük – teknik direktörlük görevine soyunur. Eylemlerin de koordinatörüdür çünkü Sabri Bey tutuklanırken Fenerbahçe’yi oyuncularına, Vatanı da Fenerbahçe’ye teslim etmiştir. Bu arada Halide Hanım’ın Sultan Ahmet meydanı mitingleri de devam etmektedir.
Gün gelir büyük silah sevkiyatları yapılır ve nihayet İşgal kuvvetleri komutanlığına yeni biri isim atanır. General Harrington. Artık İzmir kurtulmuş, işgal sona ermek üzeredir. İngilizler şanlı bir zaferle İstanbul’a veda etmek istemektedir. Ne var ki o ana dek yaptıkları 40 maçtan ancak 3 tanesini kazanabilmişlerdir. Buna rağmen İstanbul şampiyonunu yenip Türklere ders vermek için büyük bir kupa turnuvası organize ederler; Harrington Kupası.
Fenerbahçe’ye karşı İngilizler oynayacaktır ama noksan Fenerbahçe’ye karşılık İngilizler, diğer işgal yerlerinden de oyuncular getirmiş ve takımı takviye etmiştir. Fenerbahçe ise yakın zamanda üç oyuncusunu şehit vermiştir ve gençlerden aldığı takviyelerle maça çıkacaktır.
Maç günü ahali toplanır…. Maç başlar. Hakem taraflıdır ve ilk devre İngilizlerin 1 – 0 galibiyeti ile sona erer.
devre arasında Galip takımına öyle bir konuşma yapar ki…. ruhlar canlanır ve oyun ikinci yarıda bambaşka bir hal alır. Nitekim Fenerbahçe iki gol atar, kaleci kalesinde devleşir ve maç Fenerbahçe’nin 2 – 1 galibiyeti ile sona erer.
Kupa Fenerbahçe’nindir. Takımın müzesindeki, en şanlı kupa hala odur. Ellerde yükselirken kupa…. Kaptan Galip’in yakın zaman önce İngiliz Yüzbaşısı tarafından şehit edilen sözlüsü de tribünlerden onlara bakmaktadır hayranlıkla….
Bu ruh, bu alkış, bu heyecan sokaklara yayılırken dalga dalga….. İngilizler Fenerbahçe’yi tebrik eder ve ayrılırlar alandan. Kutlamalardan bir kaç zaman sonra da ülkelerine dönerler….
Arzu edilen gaye oluşmuş, umut zafere dönmüştür artık ve zaferin rengi; SARI LACİVERT’tir artık.
Burada göz yaşlarımı tutamıyorum kusura bakmayın. Bir Fenerli olarak hep gurur duydum. Özellikle sayın Sinan Meydan’ın yazılarından haberdarım ama film beni buna rağmen çokça etkiledi.
Mustafa Kemal Paşa sahneleri, Sivas ve Erzurum Kongreleri de araya öyle güzel serpiştirilmiş ki duygulanmamak elde değil.
Halide Edip Adıvar’ın Sultanahmet mitinginde kalabalığa ettirdiği yemini de dinlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.
Filmi izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.
***
Filmin son dakikaları tarihi gerçeklere ayrılmış. Burada kulüpten, kişilerden bahsediliyor.
Mehmet Sabri Toprak Beyefendi Fenerbahçe Kulübü başkanı iken sürgün edildiği Malta’da 14 ay esir tutulduktan sonra salıverilmiş ve Cumhuriyet’ten sonra Tarım Bakanlığı yapmıştır. Fenerbahçe’de 19 yıl başkanlık görevini yürüten Sabri Bey 1938 yılında vefat etmiştir.
Midilli mutasarrıfı Kulaksızzade Mustafa Bey’in büyük oğlu ve Fenerbahçe takım kaptanı Galip Kulaksızoğlu, Fenerbahçe’nin kurucuları arasındadır. 1907 – 1924 yılları arasında kaptanlık, teknik direktörlük ve başkanlık görevlerinde bulunmuştur. Takımını beş kez İstanbul Ligi Şampiyonu yapmıştır. Şiire ilgisiyle de bilinen Galip Bey 1939 yılındaki vefatına kadar Fenerbahçe için çalışmaya devam etmiştir. Cenazesi Fenerbahçe Stadı’ndan kaldırılmıştır. Kardeşi Şekip Kulaksızoğlu da Fenerbahçe tarihine ‘gol yemeden şampiyon olan takımın kalecisi’ olarak geçmiştir.
Pek çok cinayet ve işkencesiyle meşhur, hemşire Peykel’in de katili İngiliz Yüzbaşısı John G. Bennett İstanbul’dan sonra ordudan ayrılmış, ruhani yaşamı tercih etmiş, tarikata katılmıştır.
Milli basının öncülerinden Ali Naci Karacan zamanın Akşam gazetesi yazarıdır, Milli Mücadele ve Fenerbahçe haberlerini öncelikle o yapmıştır. Fenerbahçe Kulübü’nde de uzun yıllar yöneticilik yapan Karacan, 1950 yılında Milliyet gazetesini kurmuştur.
Şeyh Ata Efendi, Özbekler Tekkesinin son şeyhidir. Anadolu’ya asker ve silah göndermede gizli bir üs gibi çalışan Özbekler Tekkesi, tekke ve zaviyelerin kapatılması kanunu esnasında açık bırakılan tek tekke olmuştur. İsmet İnönü, Halide Edip, Mehmet Akif Ersoy gibi pek çok isim Anadolu’ya bu tekke yardımıyla geçmiştir.
İstanbul’un işgali sırasında İngilizler için çalışan Osmanlı Ermenisi Arman Pandikyan, Mim Mim Cemiyetine sağladığı istihbarat ile milli mücadeleye katkı sağlamıştır.
1920 – 1923 yılları arasında Milli İstihbarat teşkilatı olarak görev yapan Mim Mim Cemiyeti binlerce kılık değiştirmiş ajandan oluşan ekipleriyle düşmandan ele geçen bilgi ve mühimmatı Anadolu’ya geçirerek mücadeleye ve zafere katkı sağlamıştır. Cesaret ve fedakarlıklarından ötürü soyadı CAMBAZ olarak Atatürk tarafından verilen Topkapılı Cambaz Mehmet Bey teşkilatın İstanbul lideridir ve operasyonları Demir kod adıyla yönetmiştir. Milli mücadeleye katkılarından dolayı İstiklal madalyası ile ödüllendirilmiş, TBMM tarafından kendisine bağlanan maaşı Kızılay’a bağışlamıştır.
Mücadeleci oyun tarzına atfen ‘yavuz’ lakabı alan futbolcu doktor İsmet Uluğ, kürek ve boks alanlarında da daha sonraları büyük başarılara imza atmıştır. Askeri Tıbbiye’den mezun olan Uluğ, Türk Oftalmoloji Cemiyeti’nin kurucu üyesidir. Uluğ ayrıca 1960 – 1961 yılları arasında Fenerbahçe’de yöneticilik görevinde de bulunmuştur.
Sağladığı telgraf iletişimi ile mücadeleye ayrı bir güç katan Galip Kulaksızoğlu ile 8 yıl boyunca kazandığı başlarılar ile kulübe değer katan ve bir dönem kulübün başkanlığını da yapan Emirzade Arif Bey, Niğde – Kayseri demiryolu hattı inşasında çalışırken Tahtaköprü mevkinde şehit edilmiştir. Fenerbahçe 21 Kasım 1919 tarihinde İdman Yurdu ile yaptığı maçta Arif’in yerine kimseyi oynatmamış ve sahaya 10 kişi çıkmıştır.
Futbolcu Zeki Rıza, Fenerbahçe’de oynadığı 18 yılda 473 gol atarak Türk futbol tarihine geçmiştir. Takımda uzun yıllar kaptanlık yapan Zeki Rıza, 1955 – 1958 yılları arasında kulüpte yöneticilik de yapmıştır. Ağabeyi Hasan Kamil, Fenerbahçe’de bir süre daha oynadıktan sonra Michigan Üniversitesine gitmiştir. Kendisine Çanakkale gibi geçilmez anlamında ‘Dardanelle’ lakabı verilen Hasan Kamil, Amerika’dan dönünce takımda hem kaptanlık ve hem başkanlık görevini yürütmüştür. Zeki Rıza ve Hasan Kamil’e SPOREL soyadı bizzat Atatürk tarafından verilmiştir.
Fenerbahçe bünyesinde ilk Türk altyapı takımını oluşturan Mustafa Elkâtip Türk futboluna sayısız yetenek kazandırmıştır. Futbolumuzdan ilk çeyrek yüzyılda çıkan en meşhur oyuncular ve milli takımlar onun eseridir.
Fenerbahçe’nin kurucuları arasında yer alan siyasetçi, yazar ve sporcu Nasuhi Esat Baydar kulübün ilk tarihçelerini kaleme alarak Fenerbahçe tarihinin arşivlenmesine katkılarda bulunmuştur.
***
ÖZETLE; Fenerbahçe bir futbol takımından öte bir düşünce ve inanç bağlamıdır, milli kenetlenme ve beraberlik ülküsüdür, vatan müdafasında her daim önemli bir yer tutmaktadır. Bu ezelde de böyleydi şimdi de böyle. Bu nedenle diyorum ki Zaferin rengi sarı lacivert . Bu takım yenilse de yense de milli olarak kalmaya devam edecek, Atatürk ruhunu en çok yaşatan kulüp olarak ilelebet payidar kalacaktır. Çünkü Fenerbahçe yarattığı milli umut ile direnme gücünü vatana aşılamış, Milli heyecanı uyandırabilmiştir.
Bence.
Çok güzel bir ön izleme ve değerleme olmuş kaleminize sağlık…
Tebrikler, çok güzel bir yazı, Büyük denizci, Amiral Turgutreis(Dragut) ‘in memleketinden, güzel ülkemin en batısından, Bodrum’lu olarak, çocukluğumdan beri tüm ailece Fenerbahçeli olmakla ve çocuklarımıda Fenerbahçeli yapmakla hep övündüm, son yıllarda büyük haksızlıklara uğradı…ama detay tarihini tekrar gündeme getirdiniz…iyiki Fenerbahçeli doğmuşuz, iyiki Fenerbahçeliyiz..