Yalan yalanı doğurur
Yalan gerçek olmayan, yanıltıcı, uydurma demektir. Günlük yaşantımızda malesef sıkça müracat ettiğimiz bu illet hayatımızı nasıl mahvediyor pek farkında değiliz ama pembe, beyaz gibi renklendirerek kendimizi kandırıyoruz.
Oysa gerçeğin şarkısı ilham vericidir, yalanın sonu ise koyu karanlık. Hani yalancı çoban hikayesi vardır ya işte her yalancı bir gün hatasının ceremesini çeker. Çünkü söylenen şey gerçek değildir ve bir zaman sonra o konu yeniden gündeme geldiğinde gerçek olmadığı için hatırlanamaz ve çelişkili ifadeler ortaya çıkar. Yalan değil gerçeği söylemiş olsak aradan on yıl da geçse gerçeği hatırlamamız kolaydır ve çelişkiye düşmeden aynısını ifade ederiz. Çevremiz çelişki ve tereddüt kabul etmediğinden yalandan uzaklaşmalıyız çünkü yalan güveni de sarsar ve güvenilmeyen biri olmak utanç vericidir.
Dahası yalanla çıkılan her yolda o yalanı devam ettirme mecburiyeti vardır. Çünkü gerçeğe dönmek çelişki ve ikilem yaratır. Bu samimi veya ciddi olunmadığını gösterdiği gibi asıl düşüncelerimizi de potansiyel riskli-güvenilmez hale sokar. Tüm sözlerimizden tereddüt duyulması ise bizi asosyal hale sokar, yalnızlaştırır.
Bir işe, mesleğe veya evliliğe başlarken söyleyeceğimiz küçük yalanlar bile ileride karşımıza dev sorunlar olarak çıkabilir. Bunlar küçük yalanlar olsa bile. Bizler onlara masum yalanlar diyoruz ama yalanın masumu olmaz. Çünkü diyen kişi mutlaka bir beklenti veya düşünceyle söylemiştir ve menfaati vardır o an. O nedenle masumiyet sıfatını hak etmez. Masumiyet olmadığında da samimiyetten ve sır vermeden söz edilemez, dostluk kurulmaz.
Diyelim yalanla bir yola girdik ve kandırarak başlangıçta istediğimizi elde ettik. Ya sonra? Gerçek ortaya çıktığında? O mahcubiyet veya utanca gerek yok. Doğrucu olmak, zarar görsek bile en güzeli. En azından bizi güvenilir ve kaliteli kılar. Etrafımız bize saygı duyar ve aranan kişilerden oluruz.
Bu arada gerçeği söylememek ve yalan söylemek arasında ince bir çizgi vardır ki bazen gerçeği gizlemek en büyük yalan olur. En azından o saklayan yalana ortak olmuş, yanlış kanaate zemin hazırlamış olur ki bu da hoş değildir.
Neticede her yalan bir başkasının kanması veya kandırılması demektir ki küçük veya büyük olsun kimse kandırılmak istemez. Yalanın derecesine göre de göreceği tepki değişir ve bazen bu yıkıcı bile olabilir. Yalanla bir şeyleri başarsak da o yalan asla mutluluk getirmez. Çünkü sürekli ya ortaya çıkarsa endişesi bizi ezer ve ortaya çıkınca da ortalığı toza dumana çevirir.
Kendimize karşı söylediğimiz yalanlar bile zehirlidir çünkü aldanan biz oluruz. Bunu hak etmeyiz ve aldatmak kadar aldanmak da gayet sakıncalıdır. Hele ki büyük yalanlar söylüyorsak kendimize…. çok yakında etrafa da büyük yalanlar söyleyeceğiz demektir.
O halde?
Samimi, dürüst ve gerçekçi olmak, doğruyu söylemek gerekir.
Ne demişler; doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar ama onuncuya muhtar yaparlar.
Benden demesi!