Vicdani ve ahlaki pencereden boşanma bahsi
Evlilik dinen farz değil sünnettir. Üstelik hali vakti yerinde olanlar, sağlıklı olanlar, aklı yerinde olanlar ve evliliğin gereklerini yerine getirebilecek olanlar için…. Herkes için değil yani. Buna rağmen genel kabule göre gençler evleniyor, biraz da aceleyle ve gelenekleri yok sayarak, kalp atışlarına göre, mantığı devre dışı bırakarak, ailelerin uyumunu aramayarak, ekonomiyi gözden kaçırarak, hazır olup olmadıklarını sorgulamadan, nasihatlere kulak vermeden, çoğu hevesle, farklı beklentilerle…
Sonuç? Bir yıla kalmadan, çoğusu ilk beş yıl içinde mahkeme salonlarında alıyor soluğu.
Dinen evlilik kadının , boşanma erkeğin hakkıdır. Evlenirken memur bu yüzden önce kadına sorar kabul ediyor musun diye.
Boşanma yine dine göre öyle üç defa boş ol demekle geçiştirilemeyecek büyük bir meseledir. Ayetler bunun için yaklaşık üç aylık bir fasılayı, şahitleri, ara bulucuları devreye sokar…. işin oluru varsa boşanmamayı emreder, boşanma durumunda da bilhassa kadının emniyetle yaşam sürmesine olanak tanır, en azından bir yıl süreyle. Bu arada söylenecek yalanları, saklanacak bebekleri, zina gibi ahlaksız durumları da zinhar yasak eder. Detaylı bilgi için ilgili ayetlere, özellikle Talak suresine bakabilirsiniz.
Kanunen eşlerin her biri boşanma davası açabiliyor ve anlaşmalı olanlar yaklaşık üç ay, anlaşmadan yapılacak boşanmalarda yaklaşık sekiz ay içinde neticeleniyor. Maddi ve manevi tazminatlar, nafakalar ayrıca belirleniyor ve eşler eski hayatlarına dönüyorlar. Bana göre dönemiyorlar da eski soy adlarına dönüyorlar diyelim. Neden böyle dedim aşağıda açıklayacağım.
Evlilik hevesle, neşeyle, severek, anlaşarak, yaklaşık bir sene birbirlerini tanıyarak gerçekleşen çiftler…. bazı konularda anlaşamıyor, özgürlükleri kısıtlandı kabul ediyor, acemilik ve gençliğin verdiği isyan ruhuyla sabırsızca rest çekiyor karşısındakine. Hani bekara boşamak kolaydır ya yeni çiftler için de öyle.
Evliliğin ve boşanmanın nasıl mukaddes bir şey olduğunu asla anlayamadığımız için konuyu hafife alıyoruz ve etrafımız sayısız dul ile dolu. Adeta bu bir moda olmuş vaziyette. Evlenme hali küresel nizamın istemediği bir şeydir, keza çocuk yapmak. Yeterince güçlendiklerinde zaten bunu yasaklayacak ve izne tabi kılacaklar. Ancak şimdilik evliliğin mukaddesatını bozup, yanlış evliliklere imkan tanıyıp, bu kutsal müesseseyi kirletmeye çalışıyorlar. Neyse ki sağduyulu hakimlerimiz aceleci değil ve çiftler zaman kazanıp düşünüp, kısmen de kararlarından vaz geçiyor.
Evlilik gayri ciddi bir hal alınca da en çirkin helal olan boşanma yolu açılıyor ardına kadar ve çiftler sonunu düşünmeden ayrılma kararı alıyor. Bunda ekonomik bağımsızlık, çevre etkisi, para kokusu, düşünmeden yapılan evlilikler, çevre baskısı gibi sayısız etken var tesir eden.
Oysa Vicdani ve ahlaki pencereden boşanma bahsi kanuni vasfından çok öte toplumsal bir yara olmaya aday. Çünkü aile yapısını, gelecek nesillerin sağlığını, milli ahlakı, kadının toplumdaki yerini kökünden sarsıyor. Olan da en çok çocuklara oluyor.
Çünkü çiftler çocuk yapma isteklerini de ötelemiyor, alışmayı beklemiyor. Bu kez çocuk anasız ve babasız ömür sürmeye mahkum oluyor.
Eşlerin boşanma kararından önce, bence iki kere düşünmesi lazım.
Öncelikle evlenmeden hemen önceki duygularını düşünmeliler. Sevgi ve saygının üst seviyede varlığını… O insanı neden, ne kadar hoş bulduklarını ve onu kabul ederken her şeyiyle kabul ettiklerini. Ailesinden hobilerine, zaaf ve korkularından ekonomik durumuna, arkadaşlarından işine kadar… Çünkü sonra bu yaşam tarzları mahkemede delil olarak sunulmaya çalışılıyor.
Eşler karardan önce bence konuşmalı, barışçı ve anlaşmalı çözümler aramalı. Böylesi hem daha kolay ve adil hem daha hesaplı.
Büyükler mutlaka devrede olmalı ve şahitler arabuluculuk yapmalı, ciddi ciddi.
Çocuğun durumunu her iki çift te çok iyi düşünmeli.
Psikolojilerinin alacağı hali çok iyi tahmin etmeliler, hayata bakışlarını, toplumun onlara ne gözle bakacağını…
Maddi olarak olaydan nasıl etkileneceklerini, masrafları, bilançoları….
mal paylaşımından nafakaya kadar vicdanlar rahat olmalı çıkar yol yoksa ve boşanma kaçınılmazsa gidilecek yol olmalı.
Boşanma nefret vesilesi yapılmamalı, şiddete davetiye çıkarmamalı…. (elbette boşanma öncesi zinhar çiftler birbirini aldatmamalı, kışkırtmamalı, öfkelendirmemeli, tehdit etmemeli….)
Ahlaki olarak diyeceklerim de şunlar;
Bilhassa zamanımızın ekonomik koşullarında nafaka üzerinden erkeği sıkıştırmak ve zor durumda bırakmak bana adil gelmiyor. Üç aylık evlilik sonrası ömür boyu sürecek nafaka talebini ben kabul edemiyorum. Eşlerin ikisi de çalışıyorken kadına nafaka bağlanmasına da karşıyım.
Eşyalar, ziynetler beni ilgilendirmiyor ama imam nikahında kadına söylenen mehir mutlaka verilmeli kanaatindeyim boşanma durumunda.
Aileler de bu arada sakinliğini korumalı, olay kan davasına dönmemeli. Bu dünyanın sonu değil. Hele ki silahların çekilmesini asla kabul edemiyorum.
İnsanca evlenen, medeni nikaha göre birleşen çiftler, medeni olarak ayrılmalı bana göre. İnsanlık, vefa, birlikte geçirilen sürenin hatırı bunu gerektirir.
Para hırsıyla, öfkeyle çıkılan yoldan ise hayır gelmez. İş inada binerse arada kalan çocuk olur, Allah korusun kan dökülür.
Tanıyanlara, akrabalara, ailelere bu arada çok görev düşüyor. Aileler sakin ve mantıklı yaklaşarak gençleri telkin etmeli, sakinliğe davet etmeli, çıkar yol aramalı, çözümlemeye gayret etmeli sorunu, olmuyorsa da sessizce ve kavgasız boşanma sürecini temin etmeli…
Boşanmada en hassas konu sanırım süreçteki gerginlik. Bu stres toplumun geri kalanına da zarar veriyor, örnek teşkil ediyor.
Oysa evlilik nasıl ortak kanaatle olmuşsa, boşanma da öyle olmalı bana göre. Düğün dernek havasında değil ama sağduyuyla.
Vicdan çocuğu ön plana almayı emreder…. Ahlak evlilikte sadakati, boşanırken vefayı, saygıyı, boşanma sonrası saygın ilişkiyi.
Kanun gerisini zaten halleder. Ancak hakim çiftlerin duruşma salonu dışında bekçisi değildir. Aileler, dostlar, arkadaşlar ve akrabalar bu süreçte çifte destek olmalıdır.
Psikolojik destek için de en lazım olan şey dostlar ve yakın arkadaşlardır ki onlarında görevi eşleri tek tek sakinleştirip motive etmek ve yeni hayata hazırlamaktır. Gaz vermek, öfkelendirmek, diğerinin üzerine salmak değil.
bence böyle.
İşin kolayı ise şu; madem anlaşamıyorsunuz, oturun konuşun, tartışın ve anlaşmalı boşanın. Kimse zarar görmesin ve orta yolu bulun. Aracı ve akrabalar da devreye girsin ve gerginlik hiç yaşanmasın.
Bu arada sübyancı, yasa dışı, gayri ahlaki, aynı cins aynı cinsle gibi saçma evlilikler ve boşanmalar, cinayetle sonuçlanan ayrılmalar, eşlerin birbirini aldatması vs. konumuz dışındadır. Aman yanlış anlaşılmasın.