Vampirler, Kurt Adamlar, hayaletler, olağan üstü güce sahip insanlar, kan emiciler, kar adamlar, koca ayaklar korku filmlerinin vazgeçilmezleri. Karanlık ormanlarda, şimşekli havalarda, dolunay gecelerinde içimize bir korku yerleşiyor ister istemez.
Diğer yandan laboratuvarlarda kaza ile güce kavuşan ama dünyayı kurtarabilen Örümcek adamlar, Yeşil Devler, Kaptan Amerikalar var. Hepimiz fantastik film severler olarak izliyoruz. Hatta bunlar dünyamızı kurtarınca (!) alkışlıyoruz.
Sinema bu denli etkin üzerimizde. Peki bu kahramanlar gerçek mi? Hayır! Bunu biliyor muyuz? Evet! Buna rağmen inanıyor muyuz? Yine evet! Bizde bir beklenti, alışkanlık, fikir oluşturmaya çalışıyor ve başarıyorlar doğru mu? Evet!
Bizleri korkutmaya, sindirmeye, kurtarıcı beklemeye, korunacak halde olduğumuza inandırmaya çalışıyorlar ve başarıyorlar. Ancak kendi liderliklerinde, kendi usulleriyle bir kurtuluşun mümkün olacağına inandırıyorlar. Doğaüstü gücü olanlar, yani bizden olmayanlar da bizden (!) mesajı veriyorlar, onların aslında kötü olmadığını aşılıyorlar. Bu arada şiddeti özendirip, seri cinayet ve sapıklıklara giden yolu açıyorlar. Kan emiciliğe, karanlık mahzen sapıklıklarına, işkence odalarına….
Gecenin şerri doğrudur, karanlığın verdiği korku da gerçektir. İnsanın korkması kadar doğal bir şey de yoktur. Lakin bu abartılırsa, kanalize edilirse, idrakler şekillendirilirse kötü olan budur. Keza insan olmayan varlıklara karşı tutku yaratmak sıradan ve masum bir emel değildir.
Bizleri hazırladıkları uzaylı işgal günlerini artık biliyorsunuz. O günlerde öncülük edip (!) ortak dünya ordusu kurdurup, senkronize bir kurtuluşu simule ediyorlar, fikri şimdiden benimsetiyorlar. Yani Ulus devletlerin ipini çekip, küresel nizamı dayatıyorlar. Ulusların farklı kültür zenginliklerini, geleneklerini, habitatlarını, alışkanlıklarını, güzelliklerini yok sayarak.
Değişmeden de, küresel çemberler kurmadan da güçlü ve temiz yaşayabileceğimiz barış içinde bir dünya hayalini ihtimaller listesine bile almıyorlar. Pislik ve korkuları, fantazi ve şiddeti üreten kendileri olduğu halde kurtarıcı olma rolüne soyunuyor ve filmlerle bunu bilinçlere kalın kalemlerle kazıyorlar.
İnsan dışı varlıklara çok hevesliler ve uzaylı diye yutturdukları da üç harflilerden ibaret. Lakin telaffuz etmedikleri bu gerçek uğruna milyar dolarlar harcayıp, medeniyet ateşlerini söndürüyor, manipülatif teknolojilere yöneliyorlar.
Çocuklarımız öncelikli hedefte. Bazı konularda henüz pişmedikleri ve öğrenmeleri tamam olmadığı için bu kandırmacalarla tornalanıyorlar. Sokağa çıkın ve sorun; uzaylı var mı yahut Kurt Adam var mı diye insanların yarıdan fazlası var diyecektir. İşte bu kadar güçlüler. Görmediği şeye inanmayan zamane gençliği malesef filmlerde gördüklerini kabullenebiliyor. Sahte UFO haberleri de işin tuzu biberi olabiliyor.
Bence tıpkı Noel Baba gibi, aileler çocuklarına uzaylı ve Kurt Adam olmadığını, hayalet olamayacağını anlatmalı. Yoksa bu içimize yerleştirilen, psikolojimizi bozan korku ve beklentiler medeniyetimizin sonunu getirecek.
Benden demesi.
Kurt adam filmlerinde kurt kadınlar nasıl oluyor onun da cevabını arayın bu arada…