Umut kelebeğin öyküsü
Yemyeşil ormanların ardında, sıcak bir bahar sabahı, minicik bir kelebek gelmiş dünyaya…Kozasından sıyrılıp şaşkın ve ürkek bir şekilde etrafına bakınmış …Kendisi gibi pek çok kelebek varmış civarda…Kimi kanatları ile oynuyor, kimi bir şeyler yemeye çalışıyor, kimi uçup ayrılıyormuş yuvadan. Kendini incelemiş kelebek, pek beğenmiş. Tüyleri rengarenk, antenleri simsiyah, bedeni yumuşacıkmış. Tertemiz bir bahar havası varmış ormanda. Tertemiz havayı içine çekmiş doyasıya. Kendisini mutlu hissetmiş.
Sonra ta uzaklardan yaprakların arasından sızan güneşi görmüş…Korkmuş önce, sonra meraklanmış.
“Nedir bu?” diye sormuş daha büyük kelebeklere.
“Güneş o dünyaya can veren.” demiş kardeşleri.
Kelebek hayran olmuş güneşe.. Kudretine, büyüklüğüne, sıcaklığına vurulmuş.. Saygı duymuş, aşık olmuş. Onu daha yakından tanımak için yaklaşmaya karar vermiş.
“Nasıl giderim O’na?” diye sormuş.
“Nereye? Güneşe mi?” gülmüşler. “O’na gidemezsin.”
“Neden?”
“O uzaktır, erişilmezdir, çok büyüktür, sıcaktır yakar seni.”
Kelebek pek şaşırmış. İnsan sevdiğini yakar mı? diye düşünmüş. Hem kim gitti de biliyor yanacağını?!
Toplanmış, toparlanmış, denemeye karar vermiş, yola çıkmak için hazırlanmış.
Bir şeyler yemiş, biraz yanına yiyecek almış.. kanatlarını yoklayıp, kendini hazır hissedince kardeşleriyle vedalaşıp.. ayrılmış onlardan…
Güneş dağların ardından yükselip yavaş yavaş ısıtmaktaymış dünyayı.
Kelebek O’na doğru kanat çırparak başlamış uçmaya.
Aklında hem merak, hem binlerce soru varmış. Kanat çırptıkça görenler gülüp alay etmişler.. Gitme demişler… ”Gideceğim, siz işinize bakın. İsteyen benimle gelebilir”
Saatler boyu kanat çırpmaktan yorulup dinlenmeye karar vermiş. Zormuş gerçekten ama akşama kadar yetişirim.
Dinlenip yola koyulmuş tekrar. Güneş yükseldikçe, saatler ilerledikçe kafası karışmış kelebeğin. Güneş sabah ki yönünü değiştirip kelebeğin geldiği ormana doğru yönelmiş bu kez. Kelebek mecbur kanatlarını o tarafa doğru yöneltmiş.
Saatler sonra yorgunluktan kanatları titremeye başlarken ormanına geri yaklaşmış. Güneşe sitem etmiş. “Benimle oynuyorsun. Sabah neredeydin, şimdi neredesin?” Gülmüş kendi kendine ama uçmaya hiç ara vermemiş.
Güneş ufka yaklaştığında uzaklaşmaya, ışığı azalmaya başlayınca anlam verememiş önceleri. “Ölüyor musun?” Daha hızlı kanat çırpmaya gayret etmiş. Etmiş ama gücü tükenmekteymiş.
Daha çok uçmak istedikçe, daha çok dinlenme ihtiyacı duymaya başlamış.
Kardeşleri ormanda şen şakrak eğlenirken kelebeği görmüşler. Yaklaşıp; “Ne oldu? Vaz mı geçtin gitmekten?”
“Hayır, asla. Bak peşindeyim hala.”
Kelebek doğru söylüyormuş. Güneşin gittiği tarafa doğru sabahtan beri kanat çırpmaktaymış gerçekten. Kardeşleri bir süre ona eşlik etmiş ve vazgeçirmeye çalışmışlar.
“Sabah vazgeçseydim belki ama bu kadar emek sarf ettikten sonra, bu kadar yaklaştıktan sonra asla olmaz.” Uçmaya daha doğrusu uçmaya çalışmaya devam etmiş bir süre daha.
Sonra…sonra yorulmuş. Kanatları taşımaz olmuş, sertleşen rüzgara karşı koyamamış, yavaşlamış. İstemeden aşağılara düşmeye başlamış, sürüklenirken rüzgarla yere doğru hızla alçalmış zayıf bedeni.
Karşı koyamıyormuş. Yorgun ve güçsüzmüş. Aç ve susuz bir halde devam etmeye çabaladıkça.. geriye doğru, uzaklara doğru sürüklenmiş.
Narin bedeni toprağa değdiğinde kardeşleri yanındaymış.
“Sana dedik, gitme diye. Bak yoruldun. Gidemedin de.”
“Olsun, denemek güzeldi hiç olmazsa.”
Gözleri kardeşlerinin arasından güneşe dalmış yeniden. Güneş dağların ardından kaybolurken kelebek gözlerini yummuş bir daha hiç açmamak üzere.
Kavuşamadığı güneşi batarken, kelebek hayata veda etmiş. Veda ederken mutluymuş. Uğrunda mücadele ettiği bir amacı olmuş ömrü boyunca, umudunu asla kaybetmemiş. Yenilmiş ama ezilmemiş. Gururla kanatlarını çırpıp hedefine gitmeye gayret etmiş…başaramasa da.. Vakur ve şereflice hayata veda etmiş.
Kardeşleri hava karardığı, soğuduğu, rüzgar sertleştiği için sabahtan beri yaptıkları gibi artık neşeli şarkılar söyleyemiyormuş. Sığınacak, saklanacak bir yer aramışlar, korkmaktaymışlar ama boşuna.. Kelebekten en çok yarım saat sonra tüm kardeşler hayalsiz ve idealsiz bir hayatın ardından yere düşüp birer birer ölmüşler.
Kardeşleri kelebeğin güneşe gitmek için verdiği mücadele ile dolu geçen ömrüne inat, onların yaşamında tek bir heves ve mana yokmuş… yemek, şarkı söylemek ve amaçsızca uçmaktan başka.
Ölmüşler ama kardeşleri kelebeği kıskanarak.
***
Umut kelebeğin öyküsü böyle… ben yazdım bunu ve her fırsatta da kullanırım, yazılarımda, sohbetlerimde. Çünkü umut etmek, hayal ve idealler peşinde koşmak çok önemli bana göre….