Tüyü bitmemiş yetimin hakkı
Sözün ne anlama geldiğini biliyoruz. Ama önemini anlamakta aciziz. Başımıza gelenlerin çoğu da bu yüzden.
Devlet Milletiyle bir bütündür ve görevi vatandaşlarına emin, refah, sağlıklı, demokratik ve laik mutlu bir gelecek sunmak, sosyal adaleti sağlamak, devleti kalıcı, yasaları egemen kılmaktır. Yani kurumlarından da önemli olan şey halktır devlet için. Çünkü halk yoksa devlet de yoktur ortada. Kurumlar dahi halk varsa vardır.
Devlet bu işleri yapmak için kaynağa ihtiyaç duyar. Yollar, köprüler, hastaneler, sosyal yardımlar başka türlü yapılamaz çünkü. Bu kaynak toplanır ve fakat halka hizmet veya maaş olarak geri döner, dönmelidir. Dönmelidir ki vatandaş bir sonraki vergisini verirken dara düşmesin, refahı sürekli hale gelsin. Tam da bu noktada adalet devreye girer ki adil bir vergilendirme ve halka iade etme işi devletin bekası ve selameti için elzemdir.
Vergi toplarken veya halka kaynağı geri dağıtırken yaşanan adaletsizlik ve eşitsizlikler ise sistemde çatlaklar meydana getirir ve hoşnutsuzluklar yaratır. Bilhassa halkın muhtaç bir kesimi vardır ki gelirden adil bir şekilde hakkını alamazsa müşküle düşer. İşte bu kesim yoksullardır ve yoksulların çocuklarıdır. Yukarıdaki deyim de aslen bu kesim içindir.
Bu fakir halkın çocukları, yani mağdurlar ve muzdaripler, hak ettikleri şeyleri bir kaç sebepten alamazlar. Ve suçlu sadece devlet de değildir.
Mesela halkın diğer kesiminin yaptığı israflar vardır. Boşa giden ekmekler, yemekler gibi…. vergiden kaçınan, vergi kaçıranlar vardır…. Hak etmediği halde sosyal yardım talep eden ve kendisine maaş bağlatanlar vardır…. devleti de aldatanlar vardır yoksul numarası yaparak. Bu insanların tümü… bir paragraf yukarıdaki yoksul çocukların hakkını yiyenlerdir.
İğneyi başkasına, çuvaldızı kendimize batırırsak daha neler görürüz neler? Mesela hak etmediği halde sahte raporla engelli plakalı araç alanlar…. sınav sorularını çalanlar, ihaleyi yolsuzlukla alanlar, karaborsacılıkla köşeyi dönenler, sosyal yardımları parayla satanlar, kamuyu zarara uğratanlar….
Uyuşturucu tacirleri vardır mesela…. bu çocukları tuzaklarına düşürmek isteyen…. kan tacirleri vardır çocukların kanını emen, mum kokulu gecelere – et ticaretine malzeme yapan, evlerine göz koyan, namuslarına göz diken…. hepsi yetimin hakkına tecavüz etmektedir…. hakkını yemektedir.
Onların kaderlerini kötüleyen, onların hayallerini çalanlar vardır toplum içinde…. vay onların haline.
Bir de yetime uzanan şiddet elleri vardır, onları hakir gören pis gözler vardır, onları toplum dışına atan, köprü altlarına mahkum eden anlayışlar vardır…. Bunlar da yetim hakkı yiyenlerin eylemleridir. Yetim çocuklara şehveti arzularla uzanan bir de ahlaksız kesim vardır ki onların zafiyetlerinden istifadeyle tatmin cihetine gitmek isterler. En bedbahtlar bunlardır. Daha açık yazamam. O çocukları sahipsiz görüp – ki sahipleri Allah’tır – yedek organ gibi görüp, parçalayıp satan namussuz kirli eller de vardır…. Onları alt sınıf görüp, kader mahkumu diye etiketleyip gelişmelerine mani olanlar vardır…. Tüm bu adiler yetim hakkı yiyenlerdir.
Yoksullar içinde biraz daha dipte yaşayanlar vardır. Aileleri dağınıktır yahut yoktur. En azından anne veya babaları yaşamamaktadır ve para kazanacak halde değillerdir. Kazansalar da bu miktar yaşayabilmelerine yetmemektedir. Anne yahut babaları ise şerefli ve fakat rahmete kavuşmuş insanlarıdır. Yani kötü veya cezalı değillerdir. Bu insanların çocuklarına öksüz veya yetim denir ki en muhtaç haldekiler onlardır. Çünkü yaşama şansları bile ellerinden alınmıştır, yardıma muhtaçlardır.
İşte devlet sosyal devlet anlayışıyla evvela bu çocuklara el atmak zorundadır, bu çocuklara yardıma uzanan ellere yapılan tüm müdahaleleri kırmak durumundadır. Kendi yanlışı da olsa, hak etmeyenlerin torpil kokulu talepleri de olsa devlet haklı ile haksızı ayırt etmek ve o yetime uzanmak ve yetmek zorundadır.
Öksüzler ve yetimler genelde gururlu insanlardır, acılarla pişmişlerdir ve çoğu zaman hak talebinde bile bulunmaya utanırlar. Ama bu haklılık durumlarını değiştirmez ve devlet talepleri olmasa da onlara yetmek zorundadır.
Meselenin dini yönü ise devlete olduğu kadar topluma da sorumluluk yükler ve devam eder; o yardıma engel olanların vay haline!!!!!
Yetim hakkı bu denli önemlidir. İnsanın cennetlerine mani olur. Din dışında bırakır.
Buradan çıkarılacak ders şudur; vergi vermeyen, vergi kaçıran, haksız yere devletten gelir, ihale, fırsat veya makam elde edenler hem tüm Ulusun hakkını yemekte, hem yetimin hakkına mani olmakta, hem de haksız yere gelir elde ederek haram yemektedir.
Diğer insanlar bir şekilde bu haksızlıkla yaşayabilir ama mazlumlar, yetimler için başka gelir kapısı yoktur çoğu zaman ve gece aç girerler yatağa. Bu çocukların ahı ise sadece hak yiyenlerin değil, tüm ulusun kâbusları oluverir. Berekete ve merhamete mani olur o topraklar üzerinde.
Bir hak yerken…. mesela iki kişiyse muhatabınız…. helalleşmek her daim mümkündür. Çünkü onlar yakındır ve ulaşabilirsiniz ve sayıları da makuldür. lakin hakkını yedikleriniz koca bir ulus ise milyonlardan helallik almak mümkün değildir, herkesle ahiret hesaplaşması söz konusudur ve bunlar arasında yer alan yetimlerin göz yaşlarından kainat inlediğine göre de yaptığınız eylem büyük günah demektir.
Devlet doğru bilgiye ulaşabildiği ölçüde hata yapmaz, kayırmaz, ihmal etmez hak edenleri. Lakin kaynakları sınırlıdır ve yalan beyanda bulunanlar nedeniyle o kaynaklar kısa zamanda tükenir. Bu durumda asıl ihtiyaç sahipleri ortada kalır…. Yalan beyanda bulunanları şiddetle cezalandırmak, yahut devlet ile olan irtibatını kesmek, yahut vatandaşlıktan çıkarmak gibi sayısız yaptırım mümkündür ama…. işin içine siyaset girerse, yani oy kaygısı, yaptırımlar da ya hiç olmaz, yahut hafif kalır. Bu durumda mağdur yetimler yine mağdur olarak kalır.
Devletin gafletleri bir yana toplum ahlakı o denli yüksek olmalıdır ki muhtaç olmayan hiç kimse devlete el açmamalı, yetimlere her gelir dağıtımında öncelik verilmelidir, dahası sosyal kurumlar ve sivil yapılanmalar dahil insanlar o yetimlere yardım etmek için yarışmalıdır.
Çünkü o yetim…. mazlumu ifade eder…. haklıyı, hak sahibini ifade eder….. Devlete ve topluma vicdanı ve adaleti hatırlatır. Ve yetimin hakkını gasp etmek adaletsizliğin, eşitsizliğin, fanatizmin göstergesidir ve buna toplum da dahilse hele, o ülke ve millet ahlakını yerlere düşürmüş demektir. Bu inançlardaki zayıflığın da göstergesidir aynı zamanda.
Türk gelenekleri yetimlere, özellikle şehit ve gazi çocuklarına sahip çıkmayı gerektirir. İslam dini yetim ve öksüz çocuklarla dul kadınlara pay dağıtımında öncelik verir. Durum böyleyken aksine davranmak Türk ve Müslüman olamamanın işareti ve alametidir.
Kamu malı denilen şey aslında tüm ulusun sahip olduğu taşınır ve taşınmaz değerler toplamıdır, kaynaktır, para ile ölçülen bir değerdir. İşte o değerde yetimin de herkes kadar hakkı vardır ve göz bebeğimiz olması gereken yetimlerin hakkına el koymak bu sebeple ahiretten vazgeçmek demektir.
Unutulmasın ki vergilendirilmiş kazanç kutsaldır, dinimiz hakkın esas oluşunu savunur ve medeniyet ve yasalar adaleti, eşitliği, insanlığı emreder. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı bu yüzden ilahi yasalarla da korunan mahremiyet ve vicdan meselesidir. İnancı, insanlığı ve adamlığı belli eder. O çocukların helal lokmalarına uzanan kirli eller ise haramzadelerin doymak bilmeyenlerine aittir.
bence.