“Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin senelik, en aşağı, bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarları ile sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurları ile yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu; Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.” Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Ulu Önder kendisine soranlara Türk’ü böyle tanımlamıştı.
Aile için de şunları demişti;
“Bu millet, esas terbiyesini aileden almaktadır. Türk milleti öyle analara sahiptir ki, her devrin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir. Türk kadını daha yüksek nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir.”
“Medeniyetin esası, gelişme ve gücün temeli aile hayatındadır. Bu hayatta fenalık, muhakkak sosyal, ekonomik, siyasal güçsüzlüğe sebep olur. Aileyi teşkil eden kadın ve erkek unsurların doğal haklarına sahip olmaları, aile görevlerini başaracak güçte olmaları gereklidir.”
Merak eden okuyucu detaylı bilgi için kendisi araştırabilir. Şuradan da bakabilirsiniz.
Türk ne demek, aile ne demek kısaca bahsettikten sonra maksadıma geleyim. Malesef Türk aile yapısını tanımıyoruz, yenileriyle (!) değiştiriyoruz ve tanınmaz bir yarı Batı’lı yarı Arap anormal bir aile birliktelikleri ile karşı karşıyayız.
Aileler tez zamanda, ekonomik şartlar dikkate alınarak, genç yaşta, değişik beklentilerle, hevesler istikametinde kuruluyor. Aileler devre dışı bırakılıyor, mantık evlilikleri ön plana çıkıyor, evlilik öncesi birliktelik gibi ahlaksız yaşamlar örnekleniyor, erken balayı gibi Türk’e ve izzete yakışmayan seçenekler üst sıralara tırmandırılıyor.
Yabancılarla evlenmeye karşı olan biri değilim ama sırf yurt dışına çıkabilmek, yahut başka ülkede daha refah yaşamak için, hele internetten bulunan eş adaylarıyla evliliğe zinhar karşıyım.
Geleneksel görücü usulü yazık ki terk edildi ve gençler artık kendileri eş seçmeye başladı. Bu yolla kurulan evlilikler ise malesef uzun ömürlü olmuyor çünkü yüzeysel ve yetersiz bir uyum sorgulama süreci var. Bu çağımızın hastalığı ve bu nedenle zaten boşanmalar bu denli çok.
Uzatmayalım aile böyle palas pandıras kurulunca, şekle ve maddiyata önem verilip esas ve öz kaçırılınca bırakın evliliğin yürümesini, evlilikten beklenen hasıla da gerçekleşmiyor.
Unutmayalım ki evliliğin ve çocuk yapmanın asıl gayesi aileleri mutlu etmek değil, ırkın, neslin, Millet’in devamını sağlamaktır. Bu anlamda çok değil az ama eğitimli nesil yetiştirmek, bu gençleri Atatürkçü ve medeni çizgilere taşımak gaye olmalıdır. Hal böyleyken ülke dışındaki konsolosluklarda gecelik nikahlarla, iş hayatı içerisindeki yoğun boğuşmalarla, bakıcı veya kreş aline teslim edilen çocuklarla aile yapımız da, geleceğimiz de risk altında kalıyor.
Oysa tanınmaz haldeki bu yeni nesil ailelerin gerçek Türk Aile yapısıyla alakası yok.
Ekranların diziler yoluyla şırınga ettiği yanlışlar nedeniyle gençler anlaşılmaz bir ekonomik özgürlük ve serbestlik anlayışıyla bakıyor evlilik müessesesine.
Bu hal ise bekayı derinden etkiliyor.
Gerçek Türk ailesinin ne demek olduğunu kısaca özetleyelim ve hatırlayalım;
* Türk ailesi namusu, iffeti, çalışmayı, helal lokmayı esas alır.
* Aileler, hatta sülaleler bir arada yaşamak hevesindedir.
* Erkeğin ana vazifesi güvenliği, geçimi sağlamak, kadının asli vazifesi evi yuvaya dönüştürmek, çocukları sağlıklı büyütmektir.
* Ekonomik şartlar nedeniyle kadın çalışıyorsa bile evlatların bakımı, eğitimi ancak geçici süreler başkasına emanet edilir. Bu görev mümkünse ebeveynlere aittir.
* Aile sadece anne baba ve çocuklardan ibaret değildir. Anneanne ve babaanneler, dedelerin de içerisinde olduğu geniş bir kurumdur aile.
* Aileler çocuğun okul öncesi ve esnası eğitiminde aralıksız eğitim, öğretim ve terbiye vermeye devam ederler. Terbiye bilhassa babanın görevidir ve babanın oğula en büyük mirası da budur.
* Büyüklere saygı, küçüklere sevgi ailenin tartışılmaz alışkanlığıdır.
* Aile içi şiddet, kadına, çocuğa kalkan elelr aile içinde hoş görülmez.
* Kadın ve erkek Atatürk’ün dediği gibi yeter olgunluktadır, saygındır, eştir, eşittir.
* Evlilik arzu edilen bir şeyse de sünnettir, farz değildir yani zorunlu değildir. En azından gençler ev çevirecek güce erişinceye kadar.
* Zararlı alışkanlıklar, tembellikler, para saklamalar, başı boş ve avare hareketler birliktelik içinde hoş karşılanmaz.
* Yardımlaşma, paylaşma ve destek olma güzellikleri ailelerin vazgeçilmezleridir.
* Yanlışa müdahale evvela büyüklerin sonra herkesin görevidir.
* Dini eğitimin asli görevi anne ve babanın sırtlarındadır.
* Milli kültür ve benliğin çocuğa aşılanması da öncelikle ailenin vazifesidir. Bu vazife atlanamaz, devredilemez.
* Evlenme kadının hakkı, boşanma erkeğin hakkıdır.
* Kız ve erkek tarafları nikahtan sonra daha büyük bir sülalenin katmanları olurlar, kaynaşırlar.
* Basit, tevazu ile sade yaşam, lüks ve israftan kaçınma, sadakat ve çalışma ailenin temel fonksiyonlarıdır.
* Töreye uygun, geleneklere ve akla uygun, ahlaki sınırlara uygun her türlü gerekçe ailenin anayasası mahiyetindedir.
* Evin, ailenin ve özel hayatın mahremiyeti esastır.
* Aileyi ilgilendiren kararlar çoklukla demokratik olarak alınsa da son söz erkeğindir.
* Eğitim ve öğretim hakkının yasaklanması gibi çağ dışı uygulamalara aile içinde asla müsade edilmez.
* Çocukların gelecek neslin nüveleri olmaları hasebiyle, aileler hayatları boyunca çocukların yanında ve arkasındadır. Keza çocuklar da ailelerin.
* Bebeklik ve çocukluk hayatını tamamlayan gençlerin, yaşlanan aileleriyle her anlamda ilgilenmesi ve kaderine yahut başkalarına terk etmeyerek sevgi ile kucaklaması ve yakinen ilgilenmesi gelenek ve hakkaniyet gereğidir.
*……
Bu gibi daha pek çok şey sayılabilir aile yapımızla ilgili.
Şu var ki aile yapımız yoğun bir dejenerasyon bombardımanı altında şu sıralar. Ahlaki yozlaşmaya paralel olarak birliktelikler kutuplaşıyor, bile isteye araya siyasi farklılıklar sokuluyor aşılamaz boyutlarda, maddi sorunlar aileleri çatırdatıyor, uyuşturucu türü zararlı alışkanlıklar, cinsel istismarlar, aile içi şiddetler, çocuk tacizleri, erken evlilikler yasalarda gerekli karşılık bulmayınca da yayılıyor hastalık gibi.
Bir başkasının çocuğuna dahi terbiye etmeye istekli o kahraman eski nesil aileler şimdi, başka çocuklara ses etmeye korkar hale getirildi.
Resimdeki aileye bakın.
Modern, ahlaklı, muhafazakar, radikal, liberal, demokratik, güven verici, saygı ve sevgi dolu, kardeşçe, kurumsal ve itibarlı. Yokluklara rağmen öyle.
O halde başta parayı, sonra ahlaksızlıkları ve saygısızlıkları kim soktu hayatımıza, aile yapılarımıza?
Gençler neden anne ve babalardan kopartıldı sözde eski nesil, eski kuşak diye?
O mutlu aileler yerine şimdi neden geçimsiz, şiddet uygulayan… tatsız tuzsuz, geleceği zerrece düşünmeyen aileler var?
neden çocuklar sokaklara salınıyor, tarikatlara yollanıyor da sağlam eğitim alamıyor?
Erken yaşta iş hayatına atılan okullardan kopartılmış çocuklarla mı geleceği kuracağız? Fakirleştirilmiş ailelerle mi? Dedelerin huzurevlerine gönderildiği bir standartla mı yaşayacağız?
Kan kaybediyoruz ve aile yapımızı yani hastayı kaybetmek üzereyiz.
benden demesi.