Titanic batarken
Meşhur gemi ve filmi. İzlemeyenimiz yoktur. Aşk ve dram dolu bir trajedi. Buzdağına çarpan koca bir Transatlantik ve sonuçta yüzlerce ölü. Okyanusun ortasındaki çaresizlik, dondurucu soğuk ve gerisi acı feryatlar.
Ben toplumları, aileleri, devletleri o gemiye benzetiyorum. Sağlam görünümlü, konforlu, emniyetli, hızlı ve rahat bir gidiş ve sonrasında kaza. Her şey yolundayken herkes mutlu, keyifli ve şımarmış vaziyette çünkü kendilerini şanslı kabul ediyorlar. Derken eğlenceye daldıkları esnada, dikkatler dağınıkken kaza gerçekleşiyor ve ecel yavaş yavaş geliyor. Yavaş ama bağırarak. Kaçınılmaz son belli.
Gemi yara alıyor. Kimileri süratle can yeleklerine ve sandallara koşuyor kimi kurtulurum umudunda. Kimi kazanın farkında bile değil. Çaresizlik ve zamanla yarış başlıyor acımasızca. Sandallar yetersiz, hava soğuk, tedbirler yalan.
Kimileri ecelle göz göze gelmekten korkar halde sandal görevlisine rüşvet teklif ediyor. Kimi yüzme derdinde soğuk havanın acımasızlığını unutarak. Kimileri de yavrusunu kurtarmak telaşında.
En önce … fareler terk ediyor gemiyi. Ama gemiden kaçış yetmiyor elbet. Bota binebilenler müstesna boğularak ya da donarak can veriyorlar. Kaçanlar, korkanlar hep ölüyor. Kahramanlar gemiyi kurtarmakla, batışı geciktirmekle, umutları uzatmakla meşgul. Hepsi ölüyorlar ama kahraman gibi.
Koca gemi ufak bir buzdağı yırtığından batıyor. Batmaz denen gemi batıyor.
Aşklar, fedakarlıklar, özlemler, nefretler o gemiyle birlikte gömülüyor okyanusun sularına.
Zaman mı kader mi ne dersek diyelim çoğu yolculuğu tamamlayamadı. Eğlenceli geçen saatler hüsranla sonuçlandı.
Tedbirsizlik, yalan-aldatmaca ve aşırı güven ölüm getirdi.
Kurunun yanında yaş da yandı.
Şimdi düşünün hayatlarımız da öyle değil mi? Bir gemi yolculuğu gibi. Ufak büyük kazalar var yaşadığımız. Batmasak da yaralanıyoruz. Batarsak da tam batıyoruz. Güzel güzel gittiğimiz onca seferden sonra bir sefere çıkıyoruz ve o son kıyıyı görüşümüz oluyor. Gemilerimizi önce fareler terk ediyor.
Aşklarımız, hasretlerimiz geride kalıyor, resimlerimizi yaldızlı çerçeveliyorlar salon köşelerinde. Artık sadece bir anı ve isim olarak kalıyoruz o limanlarda.
Bitti.