Terk edilme acısı nasıl atlatılır ?
Terk etmeler olmasaydı dünyada herkes ilk tanıştığı insanla evlenirdi. Bırakıp gitmeler, özlemler, acılar, göz yaşları olduğu için zaten bu kadar yüce bir şey AŞK.
Ben o terk anını çok önemsemiyorum. derin izler bırakıyor elbette o anı ama bence asıl terkler önceden başlıyor.
Yanlış sevgili seçince mesela başlıyor terk edilmenin acısı. Davul bile dengi dengine ya, işte öyle. Olmayacak duaya amin demek gibi bir şey bu.. Zengin oğlan fakir kız masalları, adı üstünde masal, yok öyle bir şey.
Hazır olmak mesela ilişkiye çok önemli…. duygusal ve fiziki açıdan insan ergen, aklı selim, rahat ve bilinçli olmalı ki doğru eş – arkadaş seçebilsin kendisine.
Dost-arkadaş-sevgili-eş-partner terimlerini bile isteye karıştırıyor birileri, anlamlarını sulandırarak. bence bu karışıklığı önemsemediğimiz an başladı terk edilmelerimiz.
Özgürlüğünü kısıtladığımız an yanımızdakinin, kendimize benzetmeye çalıştığımız an başladı ayrılık….
Kıskançlığımız zirve yapınca, saygımızı yitirince, onu aşağılayınca, onun iyilerini değil, kötülerini almaya başlayınca…
hayatın anlamını alkole, çingene yaşama, tene, ete bürüyünce başladı…
Okulu, işi asmaya başlayınca başladık ilişkiyi askıya almaya aslında…
Dostlarımızı ihmal edince, iki kişilik dünyalar kurmaya kalktıkça bitirdik ilişkiyi kendimiz.
Onu dinlemedik, hayallerini anlatmasına izin vermedik, tanımadık onu yeterince. Mazisini umursamıyor gibi yaptık ama eskilerini anlatınca koparttık ipleri daha en baştan…
Niyetimiz asla ciddi değilken oyaladık, evlilik umuduyla kandırdık, gecelik zevklerimize alet ettik onu…
Onun parasından, fiziğinden, çevresinden yararlandık, ondan yararlandık, onu kullandık ilişki adı altında.. İşte o zaman başladı aslında gitmeler.
Ailesini yok saydık, ortamını yok saydık, çocukluğunu yok saydık…. uzaydan gelmiş gibi onu kendi kabuğumuza sığdırmaya çalıştık…
Tuttuğu futbol takımını değiştirdi bizim yüzümüzden, kedileri sevdi biz seviyoruz diye, köpek aldı evine bizde köpek var diye.
Arabasına kandık, yakışıklılığına kandık, samimiyetine inandık, kızların onu süzüşü hoşumuza gitti biraz kıskansak da.
Yanında bizi çanta gibi taşıdı, biz ona tasma taktığımızı düşündük.
o bizi, biz onu kullandık.
Kalpler bir olamadı asla, gözlerle aynı noktaya bakamadık halbuki… ilişki dedik adına ama.
Birlikte göğü seyretmek yerine havuz partilerine dadandık, ormanda romantik gezi yerine pahalı hediyeleri tercih ettik, ahlaki sınırları aştık onu elde etmek için…. nefsimize yenildik.
Sahilde el ele yürümek yerine pahalı lokantaları tercih ettik ya… işte o an başladı ayrılık tamtamları.
Şimdi üzgünüz…. terk edildik veya terk ettik. Fark etmez. Bir şey öğrendik mi bu ilişkiden önemli olan o.
Yoksa yeni aşklara yelken açarken aynı biz miyiz?
Kalbi, duyguyu, gözlerdeki manayı, ortak yaşama arzusunu anlayabildik mi doğru yerden?
Bir ilişki aslında nelerden ibarettir? Nasıl eş ve ortak olunur hayata?
Ruh ikizimiz yok….. ruhumuzu tamamlayan bir başka ruh var bir yerlerde. Onu aramak yerine heveslere esir oldukça daha çok terk edileceğiz.
Ağlamanın faydası yok. Egomuz bize küsse de, kaldıramasa da terk edilmeyi, pişiyoruz acılarla. Ders alabilirsek mutlu yarınlara yürüyeceğiz, ders alamazsak…. daha çok ağlayacağız cam önlerinde, kadehler gerisinde.
bence.
Terk edilme acısı nasıl atlatılır ? diye soruyoruz ya kalkın şimdi, durup düşünün ne hata yaptım diye ve hemen ertesi sabah hayatı yeni bir anlayışla yaşamaya başlayın.
Bu arada sakın ola bu dersleri almadan yeni aşklara bulaşmayın…. tahribat her defasında daha büyük olur. benden demesi.