Tahammülsüzlük
Tahammül sanırım Arapça bir kelime. Zorluklara, istenmeyen durumlara katlanmak, dayanmak anlamına geliyor. Yani sabretmek, teslim olmamak, geçmesini beklemek, kabullenilmese de bir süre sessiz kalmak, kırmamak için susmak…..
İnsan mükemmel bir varlık. Hem fiziksel hem psikolojik manada her türlü değişikliğe, zorluğa katlanacak şekilde yaratılmış. Özellikle psikolojik manada sabretmek öyle zannediyorum ki sadece insana mahsus bir meziyet. Hayvanlar aleminde mesela sabreden hiç bir varlık görmedim. Bekleyen gördüm ama sabır insanın meziyeti.
Tahammül göstermek yüce bir meziyet. Zulme, haksızlığa değil elbette. Bunlara tahammül göstermemek değil göstermek yanlış. Dediğim insan ilişkilerinde ufak kırgınlıklara, istenmeyen huylara, bazı zorluklara, yokuşlara, yokluklara gösterilen tahammül…Hani sabırla sirke bal olurmuş ya o misal.
Yokluklara ve zorluklara tahammül gösteriyoruz…. aç kalıyoruz, düşük maaş alıyoruz, yoruluyoruz, yakınlarımızın kalp kıran yanlışlarına susuyoruz… karşımızdakinin yanlışlarını görsek de o kimseyi olduğu gibi kabul edip dostluğumuzu bitirmiyoruz… zamana bırakıyoruz bazı şeyleri, özlemleri yutuyoruz, akrabalarımıza, hayat pahalılığına dayanıyor, katlanıyoruz.
Lakin katlanmak, susmak ve dayanmak bazen karşımızdakinde yanlış fikirler doğuruyor. Sanki haklıymış gibi hissediyor ve daha da keskinleşiyor. Bu nedenle tahammül de şayet sorun genel, toplumsal, değiştirilemez bir şeye karşıysa susuşlarımız normal ancak…. bu dayanmalarımız bir arkadaşımızaysa ve o her susuşumuzda kendisini haklı görüp daha da azıyorsa…. tahammül bir yere kadar olmalı.
Tahammül bir yere kadar olmalı çünkü en baştan verilen bu tavizler hem bizi ezecek, hem onda büyüklenme hissi doğuracak ki zalimleşecek, kibirlenecek, yürümesi bile değişecek…
Tahammül nezaket işi…. akıl işi… hoşgörü belirtisi. Herkes tahammül edemez. Ama tahammül gösterenleri ezmek…. zulüm.
Anne babalara, akrabaya, eşe, çocuklara gösterilen sabır ve tahammül derece derece değişiyor. Niteliği de. Kör tahammüller var mesela. Çocuğumuzun ayıp ve hatalarına bile sessiz kalmak… Kayırma tahammülleri var mesela, akrabaya destek çıkmak… Arkadaşlara tahammül var mesela yanlış olduğunu bile bile kızlara hava atmak için yahut popülariteden geri kalmamak için… eşe tahammül var mesela yuvayı kurtarmak için…
Tahammül dayanmak, sabretmek, direnmek, teslim olmamak demek…
Tahammülsüzlük ise dayanamayacak yere kadar, sabrın son sınırına gelmek yahut dayanmayı istememek, ya da istese de dayanamamak.
Tahammül yani hemen ateş almamak bu anlamda bir erdem. Tahammül edememek ise terbiye edilmemiş nefsin göstergesi. Sabırsızlık, akılsızlığı gösterir bir yerde çünkü unutmamak için yapılır bazı şeyler… Tahammül edememe kibri ve egoyu gösterir çünkü kendisine yapılanın affedilmesini bekler de insan başkalarına aynısını gösteremez…
Toplum olarak tahammülsüz haldeyiz sanırım. Bu da bizi asabileştiriyor. Şiddet eğilimi ortaya çıkartıyor, bağları, irtibatları kopartıyor… konuşularak halledilebilecek meseleler mahkemeye taşınıyor, konuşulmadığı için ilişkiler ufak meseleler yüzünden sonlanıyor.
Tahammül edemediği halde mecburen susan mazlumlar var bir de. Zorla evlendirilen çocuklar, okula gönderilmeyen çocuklar, eşinden dayak yiyen kadınlar, çocukluğunu yaşayamadan sanayiye çırak verilen çocuklar…
Kalabalıklara, koşturmacaya tahammül edemeyenler var mesela… sinirlenenler…
Yeterli emek sarf etmeden güzel sonuç bekleyenler…
Karşıt fikir ve görüşlere tahammül gösteremeyen barbar, gerici, kaba, insanlık dışı tahammülsüzler var mesela… Parti için, futbol takımı için, oy ve makam taraftarı, mankurt köleler var… Tahammül göstermek bir yana, o fikri temelden öldürmek için yaşıyor gibiler. Öyle kurgulanıp görevlendirilmişler…. Doğruyu, gerçeği aramak değil maksatları, karşıt görüşü ne olursa olsun susturmak… konuşulmasına bile razı değiller. Meclis’te bile karşıt siyasi fikirlerin, suçlamaların konuşulmasına karşı olanlar var…
Tahammülsüzlük bu anlamda suçluluk duygusundan kaynaklanıyor…
Tahammül nasıl erdemse, tahammülsüzlük de nefsin zaaflarını ortaya koyuyor, mizacı, karakterin düşüklüğünü, ahlak seviyesinin yerlerde sürünüşünü…
Zorluğa, değiştirilemeyecek olgulara, geçici dertlere, hatır için tahammül etmek bir erdem… Tahammül edememek ise kişiliğin noksanlarını gösteriyor. Gayem kesin tahammül değil, ne olursa olsun tahammül değil… dediğim şiddete baş vurmadan, karşımızdakini dinleyecek kadar, bazı şeyleri zamana bırakacak kadar tahammül…
Evet, bazı anlar vardır ki bir dakika tahammül etmek dahi yapılmaması gereken bir şeydir. Mesela sokakta dayak yiyen kadını kocasından kurtarmamak, yüksek kiralara razı olmak, bizi yok edecek seviyeye gelmiş dostlukları sürdürmek gibi…
Ancak ben yine de sabır diyorum. Düşünmeden öfkeyle hareket etmemek gerek diyorum. karşıt fikirlere saygı duymak gerek diyorum.
Zorluklara dayanmak, sabretmek, zulme direnmek gerek diyorum.
Nasıl, kime, ne kadar buna siz karar vereceksiniz. Ben bilemem. Ama öfkeyle kalkıp, zararla oturmayın. Ama tahammül ede ede insanlıktan da çıkmayın, hakkınızı çiğnetmeyin, pısıp kalmayın…
Sevdiklerinize karşı bilhassa tahammül sınırlarınızı biraz daha genişletin diyorum… Çünkü dostlar, sevdiklerimiz her zaman bulunmuyor… onları ufak hataları yüzünden kaybetmeyelim…
Dayanılmaz acı ve zulümlere ise dayanmak, sabretmek ve sessiz kalmaksa bizi insanlıktan çıkartır, köleleştirir…
Hani iki sırtı da keskin bıçak…
Bence.