Sürekli başkalarını suçlamak eğilimi olanlar
Hata insana mahsus. Hatasız kul olmaz demişler ya son derece doğru. Hatanın; bilerek ve kötülük olsun diye yapılanları hariç kusurdur, kabahattir, ihmaldir, kazadır, istenmeden meydana gelmiştir, kanunda suç kapsamına girmiyorsa çoğu zaman affedilmeye bile layıktır. Mesele hatayı kabul etmek yahut etmemektir.
Bir de suç vardır. Suç; hatanın bile isteye yapılanı, kasıtlı olanı, umursamazca ve can yakmak maksadıyla hayata geçirilenidir. Bunda artık ihmalden veya iyi niyetten söz etmek mümkün değildir, kızgınlıkla yapılması bile affetmeyi gerektirmez. Burada da mesele suçu kabul etmek yahut başkalarını suçlamaktır.
Hata veya suçta başkalarını suçlamak kibirli insanların, narsist kişiliklerin en bariz göstergelerindendir. Yani kişi kendi kusurunu kabul etmeden, hatta haklı olduğunu savunarak başkalarının beceriksizliğini iddia ediyorsa, sonucun aleyhte gerçekleşmesinde payı olmadığını düşünüyorsa, bu konuyu tartışmaktan bile kaçıyorsa suçluluk psikolojisi taşımaktadır ama kibri hatayı kabullenmesine mani olmaktadır denebilir.
Söz gelimi ailece pikniğe gitmek için üç fikriniz var ve sizin baskınızla bir şık öne çıktı ama oradaki saatler umduğunuz gibi olmadı. Bu suç değil hatadır çünkü günü mahveden öngörülemez şeyler gerçekleşmiştir. Evde günü masaya yatırırken hatayı kabul etmek onurlu bir davranıştır. Ailenin diğer fertlerini suçlamak ise işte yukarıda bahsettiğimiz kibri gösterir ve psikoloji bozukluğunu.
Yahut alkollü araç kullanmak ısrarıyla kaza yaptınız. Aile bireyleri yaralandı. Bu bir suç. Ama siz o kazayı alkole değil de inatla eşinizin o sıra sürekli konuşmasına veya çocuğunuzun mobilde seyrettiği çizgi filmin yüksek sesine bağlıyorsanız bu suçu kabullenmemek, başkalarını suçlamak eğilimidir.
Çoğu aile, toplum ve zümrede görülebilen bu bozuk psikoloji sağlıklı ilişkilere kesinlikle mani olur. Güven ortadan kalkar, korku egemen olur, saygı azalırken, fikirler ister istemez baskılanır, sessizlik hakim olur.
Kişisel gelişim de menfi etkilenir ki kişi öz eleştiriden kaçtıkça yahut başkalarının eleştirilerine tahammül edemedikçe kendisini yüceltemez, aksine daha çok dibe batar.
Bu yanlış eğilim aynı zamanda empati yani başkalarının yerine kendisini koyarak düşünme kabiliyetini de ortadan kaldırır.
Ve maalesef suçlayıcı bu tavırlar ailede en çok da çocukları etkiler. Onları korkak, pısırık, güvensiz, fikir beyan etmeye, atılım yapmaya, karar vermeye korkar hale getirir. Bu korku eşler ve diğer fertler için de geçerlidir.
Suçlama psikolojisi taşıyan insanlar neden böyle yapar?
Öncelikle kişisel savunma mekanizmaları sebep olabilir buna. Yani suçtan zarar görmemek dileği, bencil menfaatlenme veya suçtan dolayı kayıp yaşamama dileği. Yahut; kontrolü kaybetmenin verdiği panik hissi olabilir sebep. Çünkü bazıları her şeyi ve herkesi kontrol etme arzusundadır. Kendi hareketlerinde de kontrollü olmayı kırmızı çizgi olarak görürler. Hata veya suç ise bu durumu bozmuştur ve panik hissi inkara yol açar.
Yaşanan şey her ne ise sonuçları olacaktır ve sorumlular hakkında bir yargı oluşacaktır. İşte kişi eğilimi suçu inkar şeklindeyse bu sorumluluktan kaçar. Baskılar artarsa yahut haklı çıkmak için saldırganlaşır, ses yükselterek, şiddet uygulayarak, baskılayarak karşıt fikirleri susturmaya, haklıları sindirmeye çalışır.
Tüm bunlarsa narsist kişiliklerdir, kişilik bozukluklarıdır.
Peki bu tür haksızlıklara, suçlamalara maruz kalındığında ne yapmak gerekir?
Evvela sakinleşmek ve düşünmek için zamandan yararlanmak gerekir. Bu zaman içinde hem siz yani mağdur hem o yani haksız yere suçu inkar eden hatta size yıkmaya çalışan, düşünecektir ve sakinleşince muhtemelen de suçunu kabul edecektir şayet sağlıklı bir kişilikse.
Bakış açınızı değiştirin, empati kurun, onun haklı olabileceğine ihtimal verin, durum ve sonuç hakkında bilmediğiniz etkenler olabilir mi diye düşünün.
Çok bariz ve şiddetli durumlarda sakinleşmeyi temin ve şiddeti dindirmek adına özür dilemeyi seçebilirsiniz haklı olsanız da.
İş yerinizde bu durum cereyan ediyorsa;
çalışansanız ve patron sizi haksız yere suçluyorsa…. hatta işten atıyorsa…. bırakın o düşünsün. Çünkü suçlu kendisiyken sizi suçluyorsa çok yakında daha büyük dertler yaşayacak ve asla toparlanamayacak demektir.
Siz patronsanız ve her kayıp yahut hatada çalışanları suçluyorsanız….. önyargılarınızı suçlayın başkaları yerine. patron sizsiniz. Neden öngöremediniz o durumu? O çalışanın canını yakarak mı kurtulacaksınız krizden? Ya onun becerileri, size o ana dek kazandırdıkları? Sakinleşin.
Görüldüğü gibi sokakta, işte, aile içinde birileri malesef başkalarını suçlamakla aklanmaya çalışıyor sürekli. Kendisine toz kondurtmuyor. Bu yüzden bir adım da ilerleyemiyor ilişkiler, işler…. güzelleşmiyor hayat. Oysa anlamak ve durup düşünmek gerek…. Olmuyorsa bırakmak ama can yakmamak yok yere.
Ama lütfen dikkat! Burada yazılanlar profesyonel destek içermemektedir. Kişisel fikirlerdir ve psikolojik tedavi için mutlaka doktora başvurulması gerektiği unutulmamalıdır.
Şu husus önemlidir; gün içinde olumlu ve olumsuz pek çok şey yaşanacaktır. Ama her aksilikte bir suçlu aramak doğru bir yaklaşım değildir. Bazen sadece kazadır, yahut talihsizliktir, bazen kötü şanstır…. Bazen başkalarının küçük kusuru, bazen de bizim hatamızdır. Hepsi mümkün.
Psikolojide sürekli birini suçlamak ve suçu başkasına atmak davranışı; bireyin yaşadığı her negatif durum karşısında sorumluluk almaktan kaçınması ve suçlu olduğu hâlde karşısındakini suçlamakta ısrar etmesi olarak tanımlanır. Bu durum suçlayan için son derece kolaydır ancak karşı taraf için haksızlık ve itham demektir ve ayrıca ikili ilişkilere de büyük zararlar verebilir.
Kısaca gerek kendi suçlarımızı kabul gerekse yakınlarımızın hatalarını kabul etmeleri noktasında dürüst ve adil olmak gerek. Bu bizi geliştirecek ve daha iyi bir insan yapacaktır. Bu durumda o kusur da muhtemelen bir kez daha yaşanmayacaktır. Ama inkarı seçersek, kibirle başkalarını suçlama yoluna girersek iyileşemeyeceğimiz gibi, başkalarını da incitecek ve o kötü şeyin defalarca başımıza gelmesine mani olamayacağız demektir.
Bu durumdaysak ve başkalarını suçlayan bir kişiliğimiz varsa yapmamız gereken bence çok basit; özür dilemek. Sorumluluğu alarak sonuçlarına katlanmak ve o hatayı tekrar etmemeye çalışmak. Hepsi bu.
Bu rencide edici değil yüceltici, af dilemek insanı büyütür. Zararı telafi etmek ilişkileri sağlamlaştırır. Kibri eritir, mizacı yumuşatır, sevgiyi güçlendirir.
Bunun için de sakin olmak, panik yaşamamak, korkmamak, mert olmak, önlenemez refleks şeklinde bu haksız ve suçlayıcı durum devam ediyorsa defaten bir doktordan destek almak gerekir.
Sürekli başkalarını suçlamak eğilimi olanlar hakkında ben böyle düşünüyorum. Bana göre insan, insansa ve cahil değilse, kibrini kontrol edebiliyorsa, hakkaniyete önem veriyorsa, işlerin düzelmesini diliyorsa…. gerçek durumu ortaya koymalı, hoşgörüyü terk etmemeli, tedbir almalı, ortak sorumluluk bilinci geliştirmeli ve suç kendisindeyse de dürüstçe itiraf edip özür dilemeli. Yoksa…. işler düzelmeyeceği gibi, iyileşme de olmayacaktır. Bence.
İlişkilerinizde de aynısını uygulayın… kaprislerle belki iştahı azıcık kabartırsınız ama unutmayın ki fazla naz aşık usandırır!
En azından çocukları korumak ve hayata hazırlamak için…. lütfen onları suçlamadan evvel dinleyin, nedenini sorun ve eğitin, affederek yüceltin, ceza vermeden evvel iki kere düşünün…. çünkü mesele canının yanması değil hatasını anlaması!
Mağlubiyet, utanç veya kaybı engellemek istiyorsanız bunun yolu birilerinin canını yakmak değil tedbir almak…. gerekirse işten el çekmek ve işi bilenlere bırakmak….. çünkü ne demişler; olmuyorsa, olmuyordur.