Suçlu zaman mı?
Hepimiz zamanı eleştiriyor, eskiyi özlemle yad ediyor, gelecekten endişe ederken, bugünleri beğenmiyoruz. Eski resimler, filmler, şarkılar kulaklarımıza daha yakın ve hoş geliyor. Bugünleri, mutsuzluğumuzu, rahatsızlığımızı zamanın zulmüne bağlıyor, kaderciliğe soyunuyor, haddimizi aşarak hatta isyan ediyoruz. Zaman hepimiz için kötü, yeni nesiller suçlu, modern dünya çok acımasız.
Peki zaman gerçekten suçlu mu? Yoksa suçlu ve zalim olan insan mı?
Zaman kendi halinde akıp giderken nasıl suçlanabilir? Bundan yüz yıl önce de insanlar zamanı suçlamaktaydı. O halde hangi zaman suçlu, o mu, şu an içinde olduğumuz zaman mı? Gayet saçma geliyor değil mi kulaklara?
Zalim olan bizleriz. Suçlanacak birileri varsa onlar da biziz. üç asır önce yaşasaydık da aynı pislik ve acımasızlıkları yapacak, aynı savaşları çıkartacak, aynı fakirlikleri yaşatacaktık mazlumlara. Mafyalar sokaklarda yine cirit atacak, mahkemeler suçluların beraat kutlamaları ile yankılanacak, ağaçlar yine kesilirken, buğday tarlaları kasten yine yakılacaktı.
Kanlar dökülürken, çocuklar kaçırılırken, sokak hayvanları katledilir, ormanlar yakılırken… zamanı suçlamak mümkün mü? O ateşe veren eller zamanın mı? O karısını döven adamı zaman mı beraat ettiriyor? Baltayı tutan el saatlerin mi?
O halde zamanı boşuna suçlayıp kendinizi aklamaya çalışmayın. İnsanoğlu olarak zalimiz. Doğuştan bahşedilen üstünlüklerimizi, yeteneklerimizi yanlış hevesler uğruna kullanmaya pek istekliyiz. Kibrimiz yüksek, merhametten uzağız. bu da bizi daha zalim yapıyor.
Cahiliz aynı zamanda, aceleciyiz, nankörüz. Zaman? Zaman suyunda akan sessiz bir mahluk. Kaç boyutlu olursa olsun masum. Tek suçlu var; bizler!
Bu nedenle sakın zamanın ardına saklanıp beyhude mazeretlere sarılmayın ve bir an önce düzelmeye, incelmeye, kalbinizi yumuşatmaya bakın.
Bence.