Sonbahar muhasebe zamanıdır
İster küçük, ister büyük hepimiz aynı zamanların yolcularıyız. Her sene sarmal şeklinde yaşlanmaya bir adım daha yaklaşıyor ve yaşamın dört evresini mevsimlerle birlikte yaşıyoruz. İlkbaharda coşarken, yazın eğleniyor, sonbaharda içimiz titrerken kışın karanlık kısa günlere mahkum oluyoruz.
tıpkı hayatımız gibi değil mi? Gençken yahut işin başında ya da daha dinamik ve hevesli iken ilk baharları yaşıyoruz. Sonra emek ve aklımızın, cesaretimizin meyvesini alıp güzel zamanlar geçiriyoruz. Sonra iş eskiyor, koltuk yıpranıyor, araba arıza çıkarmaya başlıyor ve bedenlerimiz yorulup kırışık bir hal alıyor. Nitekim kış gibi sona yakın zamanlarda isteksiz, yorgun, sadeliği ister halde, dostlarımızla muhabbet etmeyi çılgın arzulara tercih ediyoruz.
Tabiat her sene ölüp yeniden diriliyor. Farkımız; biz duygusal olarak sonbaharda ölsek de gerçekte hayatta kalıyoruz. Ağaçlar baharda tohumdan fışkırır, dal verir, çiçeklenirken, biz bir sene sonrasına başlıyoruz eski tecrübelerimizle. Kışı arkada bırakıp, dert ve tasaları unutup, umutlara, güzellere, yarının hayallerine yöneliyoruz. Bu böyle sürüp gidiyor.
Her sonbahar bu nedenle güzeldir. İnsan durup düşünür ve ölen tabiatla birlikte kendi sonundan bir kez daha haberdar olup durgunlaşır. Hatalarını önce kendisi anlar, dostlarının eleştirilerini dikkate alır, kırdıklarını düzeltir, yapmadıklarını yapar, yanlışlarını düzeltir. Bu ay ağaçların ölme ayı olsa da bizim bir mevsim sonraya sağ ve salim çıkma ayımızdır. Muhasebelerimiz ne denli acımasız olursa da o denli geleceğe umut ve sevgiyle bakabiliriz. Benden demesi.
Bence Sonbahar muhasebe zamanıdır her yönden. Ruhsal açıdan da, fiziksel bakımdan da, zihinsel olarak da. Lakin en çok da manevi yönden. Nereden geldiğimizi ve nereye gittiğimizi ortaya çıkarması bakımından.