Sessiz çoğunluk – Hayalet insanlar
hayalet insan teriminden başlayalım önce. Hayalet yoktur, ruhlar aleminden geri dönüşte lakin literatüre girmiş bir kere. Kast ettiğimiz elbette sessizce ortada dolaşan, uçuşan ama hiç bir şeye dokunmayan bir varlık.
Sessiz çoğunlukla ilgili kastımız da malum tatlıya, tuzluya karışmayanlar.
Aile içinde, toplumda, halk arasında sayıları az ama güçlü ve organize olanlar yönetir daima. Çünkü onların sesi tek ve gür çıkar, haksız olsalar da demagojiyle, küstahlıkla hep kazanırlar. Yine bir başka azınlık bu gidişata karşı çıkar, ses olmaya, umut olmaya çalışır. Tabi ki güçleri gidişatı değiştirmeye yetmez.
Ortada dev gibi bir sessiz çoğunluk vardır ve onlar hep susarlar. Fikir beyan etmeye de korkarak, birilerini kızdırmaktan çekinerek, dinler hatta çoğu zaman dinlemezler bile. Bu grubun statülerini kaybedeceği korkusu çok hakimdir. Fakirleşmekten, gerilemekten korkar, ilerlemeyi hayal dahi edemeden mevcuda razı olurlar. Sesleri çıkar diye, hak mahrumiyetine uğramaktan, hürriyetlerinden olmaktan korkarlar hürriyetsizliğe razı vaziyette.
Bu sessizler modern dünyanın en çok aradığı ve sevdiği kesimdir. İtiraz dahi etmezler, güçlüden yanadırlar, isyan etmeyi dahi bilmezler. Mankurtlar gibi durumlarına razıdırlar, kaçıp kurtulmayı düşünmezler bile. Onlar için mühim olan hürriyet değil rızık ve nafakadır yani paradır. Aç kalmadıkları, başlarını bir eve sokabildikleri, önlerine yemek geldiği ölçüde mutlu mesut yaşarlar, dünya umurlarında değildir. Yani ot gelip saman giderler.
Bu hayalet insanlar yorum ve fikirlerini güçlü olan, hakim olan inanışla paralel kılarlar ve sanırlar ki o fikir onlara ait. Yani düşünme melekeleri bile yoktur, kopya fikir sahibidirler.
Bu insanlar yüzündendir ki hak yerini bulmaz, adalet sağlanamaz, gelirler adil dağıtılamaz, sorunlar bitmez. Onlar ise bu durumdan hiç gocunmazlar. Hep itiraz eden azınlığı suçlar, mutlu (!) dünyalarında yalandan saltanatlar kurarlar. Onlara göre asiler (!) bozguncudur, anarşisttir yani düzen yıkıcıdır. Oysa onlar fikir üreten, siyaset yapan, hak arayanlardır. Bunu bilmezler.
Sessiz çoğunluk çoğunluğu teşkil ettiği için aslında karara doğrudan etkilidir ama onlar bunun farkında dahi değildir. Yönetimden, erkten, güçlüden yana tavır koyar ve mevcudun devamını dilerler. Böylece değişim, yenileşme ve gelişme de olamaz tabi.
Bence … insan haklı ve uygun konularda, yasal sınırlar çerçevesinde mutlaka bir ses olmalıdır. Olmalıdır ki bir şeyler iyi yönde değişebilsin. Hele yılların tecrübesine sahip aydınların susması bir zulümdür. Ses olmak düşünmek, inanmak ve iddia etmek demek olduğundan da insanın fikri yönünü sürekli geliştirecektir. Doğruyu bulmak, kalkınmak, zenginleşmek, hakkını almak gibi sayısız yan tesiri de olan bu ses olma hali ayrıca kişiliği de olumlu yönde etkiler, güven verir, saygınlık sağlar.
Dahası ses olmak mazlumlara, muhtaçlara yardım etmek gibi ulvi anlamlar da taşır.
Diğer yandan ses olmak bilgiyi yaymak için zorunludur. Bildiğiniz anlatabildiğimiz kadarsa ne kadar çok ses olur ve anlatırsak o denli çok biliyoruz demektir.
Susmak bu anlamda suça iştirak etmek, haksızlığı görmezden gelmek demektir. Oysa… haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır hadisi gereği susmak ziyan etmektir.
Bence.