Reaktif ve proaktif yaklaşım farkları
Halen gelişmekte olan ve geri kalmış ülkelerde reaktif yaklaşım yani sorun ortaya çıktıktan sonra çözüm arama alışkanlığı gelenek halindedir. Bahsedilen bu reaktif yaklaşım; geleneksel yaklaşımdır, bu yaklaşımda kazaların, gelişmelerin ve sistem bozukluklarının ortaya çıktıktan sonra veya çok yakın gelecekteki görünür durumlarının incelenmesi ve işin yeniden düzenlenmesi söz konusudur. Bu da tedbirsiz, ihtiyatsız yaşamak, sürprizlere açık olmak demektir. Alınabilecek risklerin de ölçülebilirliği söz konusu değildir.
Gelişmiş ülkelerde ve dev şirketlerde ise tedbir almak, tehlikeyi önceden sezmek, hazırlıksız yakalanmamak esastır. Bu manada proaktif yaklaşım kişi ya da kurumun, ileri zamanda yaşanabilecek olayları, sorunları, işbirliklerini daha önce tahmin ederek bunlara karşı hazırlıklı olma, ön alma ve planlama yapabilme yeteneğidir.
Yani reaktif ve proaktif yaklaşım farkları ülkeler arasındaki farkı da ortaya koymaktadır.
Basit anlamda hasta olmadan evvel beslenmeye dikkat etmek, egzersiz yapmak, yürümek, takviye gıdalar kullanmak, üşütmemek, vücudu zorlamamak tedbirdir, hastalıklara proaktif yaklaşmaktır. Hasta olunca doktora gidip ilaç almak ve evde istirahat etmek ise reaktif yaklaşım.
Ülkemiz genelinde proaktif yaklaşımı uygulayabilen çok az sayıda kurum ve kişi vardır. Benzer şekilde modern ülkeler hariç herkes hemen hemen aynı durumdadır. Başarısızlık ve zayıflıklarının en temel sebeplerinden biri de zaten budur. Araştırma ve geliştirmeden de uzak olan bu ülkeler geleceği tasarlamaktan da acizdirler.
Aileler, toplumlar, yerli şirketlerde de durum çok farklı değildir. En ufak ekonomik krizlerde sarsılan ekonomiler, batan şirketler bu tedbirsizliğin bir sonucudur.
Bireysel manada hayata nasıl bakmak gerektiği bu yazımızın asli konusu olduğu için biraz buna ağırlık verelim.
İşsiz kalma tehlikesi, kış aylarının çetinliği, artan masraflar ve ilave faturalar bizi gelecekte daha fazla harcamaya yöneltir. Bu nedenle kısıtlamaya ve tasarrufa gider, gerekirse kredi kullanır ve kendi çapımızda tedbir alırız. Alırız çünkü başa gelmeden evvel ihtiyatlı olmayı düşünürüz. Bu tasarruf bilinci aslında proaktif yaklaşımın gölgesidir. Daha da ötesi ise ihtiyat akçesi dediğimiz kenara konabilen tasarruf miktarı ya da bilinen adıyla kara gün parasıdır. Bu türde tedbir aldığımız zaman gelecekte sürpriz yaşamayacağız, yaşasak da yıkılmayacağız demek çok yanlış olmaz.
Reaktif olsaydık ve çare düşünseydik ne olurdu? Fiyatlar, kiralar artınca tedbiri düşünür, mal, gayrimenkul veya araba satarak sorunu gidermeye kalkışır ya da o zaman yüksek faizlerle kredi aramaya soyunurduk. Yani anlık meselelerle ve kısa vadeli çözümlerle uğraşır, yedek akçemiz olmadığı için sorun yaşar, muhtemelen büyük hasarlar alırdık.
Sağlık ve ekonomi örneklerinden sonra bir de eğitimden örnek verelim;
Kızımız avukat olmak istiyor. Bunun için bulunduğu şehirde bir güzel iş imkanı var ve hayalimiz bu. Ne yapmak lazım? Geriye dönük planlama ile okuldan, kitaptan, çalışma saatlerinden vs… itibaren sağlıklı bir plan yapmak yani tedbir almak, çözüm odaklı çalışmak gerek. Bunun adı proaktif yaklaşım. Yok eğitim hayatı boyunca özel çaba sarf etmeden ilerler ve gün geldiğinde olabilirsek oluruz, olmazsak başımızın çaresine bakarız dersek… işte bu reaktif yani çözümsel yani anlık çözüm olur. Bu durumda zarar görmemiz kaçınılmazdır.
Emniyet tüm bedenlerin ilk ve temel gayesi, ihtiyacıdır. Nefes almak gibi temel ihtiyaçtır. Kazaları önleme için mesela evde prizleri tıkarsak, su kaçaklarına tedbir vanaları evden çıkarken kapatırsak, kapıları kilitler, ocağı kapatır, yangın alarmı taktırırsak vs… kaza olmadan evvel çare odaklı tedbir almış oluruz. Bu proaktif yaklaşımdır.
Biraz daha teknolojik anlamda proaktif yaklaşım geniş çapta düşünülürse ülkelerin insan nüfusu planlamasından, iş gücü ihtiyacına, ekilecek alanlar miktarından, mali kaynaklara ve yol ihtiyaçlarına kadar çok geniş bir yelpazede planlama çıkar karşımıza. Hükümetlerin bu işi yapma görevi vardır ve kalkınma planları dediğimiz bu planlamalar 20-30 yıl ileriye dönük planlamalardır.
Keza bütçelerin yıl sonunda yapılıyor olması önümüzdeki yıl yapılacak harcama ve toplanacak gelir dengesinin öngörülerek, masrafların belirlenmesi, ekonomi çarklarının emniyetle dönmesini temin maksatlıdır.
Kişisel hayatımızda ise bu yaklaşım çok daha önem arz eder. Çapı küçük ancak tesiri büyüktür.
Evlilik konusu, işe girme bahsi, ev veya araba alma enstantaneleri, bahçe işleri, ulaşım, tatil planlamaları hep önceden yapılması gereken bir planlama ve tasarrufu gerektirir. Günlük yaşamak olası ve mantıklı değildir. Çok sonrayı tasavvur edip (beynimizde canlandırıp) tedbir almak, işin içinden çıkamıyorsak yardım almak veya planı değiştirmek için evvelden düşünmek şart ve lazım olandır.
Nasıl ki evlilik zamanı gençler yaklaşık iki sene önceden planlama ve hazırlık yapıyorsa, diğer tüm işlerimizde benzer alakayı hak eder.
Yapmazsak, tesadüfen yaşar, kadere mahkum olur, başkalarının veya olayların etkisinde derin yaralar alırız.
Bizler hayatı öğrenene kadar kader bizi yönetir. Biz hayatı öğreninceyse biz kaderi yönlendiririz.
Lakin bunu yapabilmek için öngörülü, proaktif yaklaşım melekemizin olması şarttır.
Tedbirsiz olmak düşüncesiz olmak, aklın hakkını vermemek demektir. İhtiyatsız komutan olamayacağı gibi devlet de olmaz. İhtiyat yoksa kırılganlık artar ve en zayıf rüzgarlar bile o kağıt kaplanları yerle bir eder.
Buna mahal vermemek için önceden tasarlamak, güvenlik ve refahı, temel ve esas ihtiyaçları esas alarak, menfaatleri koruyarak planlama yapmak modern zamanların vazgeçilmez şartıdır.
sevgilerin gerçekliğini, kıskançlıkların sonuçlarını, lüks tutkularının acınası hallerini, tatil planları nedeniyle göz ardı ettiğimiz zorunlu harcamaları…. hesap etmek, en azından dikkate almak bile proaktif yaklaşımdır ki akıl ve kalp bunun için göreve hazırdır. Duygusal davranıp şımarık çocuklar gibi heveslerin peşinde koşmak yerine gerçekçi ve akıllı olmak hataları da sürprizleri de engeller, riskleri kabul edilebilir seviyelere indirir. Hayat bu şekilde çok daha kolaylaşır.
benden demesi.
Bu ise çalışmayı, araştırmayı, aklı kullanmayı, geleceği canlandırmayı ve hazırlık yapmayı gerektirir. Bilgi, kudret ve gayretle aşılamayacak mesele yoktur. Yeter ki planlamalar gerçekçi ve ayağı yere basar olsun.