Pırlanta sevdası
Vakti zamanında çiftler birbirlerine duydukları sevgiyi deniz kabuklarından yapılmış bilekliklerle, çiçeklerden özellikle papatyalardan yapılmış taçlarla, yakalara konan kırmızı güllerle ifade ederlerdi. Masum, temiz, doğal ve ucuzdu hatta bedavaydı bu yöntem.
Sonradan süs ve takı anlamında hayatımıza altın ve gümüş sokuldu. Bu ikisi tarih boyu vardı ancak bir ticaret metasıydı, değerliydi, değerli olduğu için sıradan halkta karşılık bulamıyordu. İnsanlar altın ve gümüşü süs için değil barınma, ısınma ve doyma için kullanıyordu. Ufacık bir yüzük veya kolye bir yıllık buğday hasadımızı alıp götürüyordu!
Yetmedi…. mücevherler girdi hayatımıza süslü takılar şeklinde. Özenti ve kıskançlıkla yabancı filmlerde gördüğümüz pırıltılı süslere aldandık, sahip olmak istedik, ister hale getirildik, istediğimizi sandık karnımız aç, sırtımız açıkken.
Üç kuruş maaşlarımızı, miras tarlalarımızı pahalı takılara yatırdık gösteriş olsun diye.
Bunun bir sonraki aşaması pırlanta ve elmastı doğal olarak.
Afrika’dan çaldıkları kanlı elmaslarla zenginleşen BATI’nın kahpe tuzaklarıyla cebimizdeki paralar çoğu sahte veya plastik (zikron vs.) takılara gitti.
Altın alyansı sol ele taktıran zihniyete karşılık, erkeklere gümüş yüzük taktıran radikal anlayış rekabet etti uzun zaman ama lüks ve konfor putu kazandı muharebeleri. Hanımlar pırlanta delisi oldu sanki annelerinin evinde varmış gibi. Bu taşlar o kadar değerli ve nadirdi ki anneannelerde belki bir tane yadigar zümrüt mücevher vardı hepsi o.
Ama şimdi…. evlilik teklifleri pırlanta ile yapılır oldu, elmas almak için krediler hasıl oldu…. gösteriş budalası fakir halklar maaşını bu taşlara yatırır oldu. Geri verirken yarı yarıya zarar edileceğini bile bile…. insanlar aldı bu taşları ve eğrelti dursa da parmaklarında hayalleri bu taşlar süsledi. Bilhassa genç kızların.
Ben altın alyansa razı ve taraftar olanlardanım. Çünkü altın tarih boyu değişmez bir değer ölçüsüdür, kara gün dostudur.
İki dirhem bir çekirdek tabirini, ağırlık birimi olmaktan çıkartıp, filinta gibi gezmek anlamına getirebilen cahil insanlık, gösteriş merakı ve tutkusuyla altını terk edip sahte ve anlamsız taşlara meyletti.
Çoğu kanlı o elmasların ve doğal olmayan o kadar çok ürün var. Kanlı çünkü Afrika’dan, Avustralya’dan, Amerika’dan çalınıp getirildiler, madenlerde can veren on binlerce yerel halkın kanları bulanmış olarak.
Hollanda’da tarihi bir elmas atölyesinde şahit olmuştum; mercimekten ufak bir elmas 23 bin Euro kadar değere sahipti. Çerçevesi, işçiliği yoktu hala, hamdı. Bugünün parasıyla siz hesap edin. Sonra bugünkü tek taş yüzüklere bakıyorum; 2.500 lira. Yani 800 Euro?? Sizce de bunda bir yanlış yok mu? Dizilerdeki elmas kolyelere bakıyorum; 2 milyon lira….
Peş peşe açılan elmas, pırlanta satıcılarına, atölyelerine, markalarına bakıyorum…. demek ki bu işte çok para var ve bir o kadar da alıcı….
Alıcı var çünkü şartlandırılmış. çoğu cahil elmas ve pırlanta arasındaki farkı dahi bilmeyen…
Bir yıllık maaşını bir yüzüğe yatıran…. Anne babasının, çocuklarının rızkını, nafakasını bir taşa yatıran….
Altın ve gümüşten vazgeçip, geri verirken yarı yarıya zarar edeceğini bilen çaresizler…
ben Pırlanta sevdası yaşamayanlardanım. Yaşayanları da anlamıyorum.
Altın ve gümüş bana göre en güzel madenler, takılar, birikimler, süsler…. Geri verirken dahi çok az zarar ettirenler. Ancak buraya not düşelim ki malesef insanımız altın alırken dahi yüksek işçilikli takıları alıyor ve geri verirken o işçilikler nedeniyle dünya kadar para kaybediyor. Oysa İzmir bileziği gibi; içi dolu, basit, az işçilikli ürünler geri verirken çok az kaybettiriyor.
Diyeceğim Pırlanta sevdası sokakları, dizileri, vitrinleri sarmış vaziyette. Anlamsız yere, abartıyla. Akşama yiyecek yemeği olmayanların, işsizlerin, öğrencilerin parmaklarında pırlantalar, yüzükler…. alamayanlarda da sahteleri.
Bu ne özlem? Ayranımız yokken içmeye? Ekmek bulamazken?
Araba sevdası gibi gereksiz, bize yakışmayan, mayamızı değiştiren, paramızı ve emeğimizi sömüren kandırılışlarımız bu sevdalar…
Tasarrufu yok sayan, israfı körükleyen, rızkı ve nafakayı talan ettiren anlamsız kibirlenmeler, büyüklenmeler, nispetler, hava atmalar…. kim kime hava atıyor? Hepimiz aynı takımdayız, halimiz belli….
Bence… durum bu. Vahim. Çünkü fakirleştiriliyoruz diyorum ya işte en önemli etkenlerden biri bu; Pırlanta sevdası.
Pırlanta reklamlarının pahalı arabalarla, güzel kızlarla, açık dekoltelerle, lüks mekanlarda yapılmasına da özel dikkat istiyorum….
Erkeklere bile bulaştırılan takı merakına ve reklamlarına da….
Aman dikkat.