Patron sizsiniz
Uluslar idare edenler ve edilenlerden teşkildir. Aileler, meslek grupları, sosyal dernekler, şirketler için de bu böyledir. Bir tarafta çalışıp üretenler, diğer yanda düşünen ve yönetenler vardır. Makamlar, mevkiler, ücretler de yapılan işe ve hasılaya göre belirlenir.
Siyasi arenada özellikle oy kullanma ve seçim mekanizması olduğu için yönetilenler, demokrasiden öncelikle yönetici seçme erkini anlar. Yani kendisini yönetecekleri halk kendisi seçer. Bunun adı egemenliğin halk veya millet tarafından kullanılmasıdır ki demokrasinin vazgeçilmezidir.
Şirketlerde işçiler, memurlar çalışır parayı patronlar kazanır. Bu normaldir lakin çalışanlar olmasa patron kendisi üretim yapamaz ve bu anlamda çalışanlara muhtaçtır.
Pilotlar yer hizmetlerinde görevli mesela yakıt tanker şoförleri olmasa uçamazlar. Hakimler özel kalemdeki sivil memur dosyaları tanzim etmezse duruşma yapamaz. Subaylar olmadan ordular yürüyemez. Sahada gazeteciler yoksa medya suskun kalır, çiftçiler olmasa koca bir Ulus aç kalır. Daha pek çok örnek de bize gösterir ki memleketleri, şirketleri yönetenler aslında alt tabakadaki yönetilenlerdir.
Bu da demektir ki yönetim erkine gelenler ya da getirilenler halkın istek ve ihtiyaçlarına duyarlı olmak, gereğini yapmak zorundadır.
Seçim olur veya olmaz, süre uzun veya kısa olabilir lakin yöneten, yönetilenler için o koltuktadır, o yüzden maaş almaktadır ve alttakiler olmazsa yukarıdakiler kocaman birer hiç’tir.
Bu sayılan işler hak, görev ve sorumluluklar bağlamında sürer gider. Yani yöneten ve yönetilenlerin karşılıklı hak, görev ve sorumlulukları vardır. Herkes görevini yapmalı, vazifesini yerine getirmeli ve o hak’ka hak kazanmalıdır.
Lakin yönetilenler seçme erkini de kullandığı için asıl söz sahibidir. Yönetenler o halkın temsilcisi, sözcüsü olarak oradadır ve halkın istekleri istikametinde görev yapmaya mecburdurlar.
Halk kendi temsilcisinin sonradan değişmelerine, yanlışlarına göz yummak zorunda asla değildir. Çünkü yorulan, çalışan, ezilen, hor görülen kendisidir. Gücün kendisinde olduğunu bilerek buna göre davranmalı, kendisine reva görülen kaderine razı olmamalıdır.
Devlet ve vatandaş ilişkileri gibi fabrikada çalışan işçiler, tarlayı süren çiftçiler de gücünü fark etmelidir ki hakları sahipsiz kalmasın.
Yönetenler, patronlar erke ulaştıklarında evvela alttakilerin asıl güç sahibi olduğunu unutturmak gayesi güderler. Bu yolla da dilediklerini yapar, ceplerini doldurur, keyif çatarken halkı ve hak sahiplerini unuturlar, yanlışlarını gizlerler. Yönetilenlere düşen gücün kendilerinde olduğunu unutmamak ve bunu yönetenlere sürekli hatırlatmaktır.
Halkın ihtiyaç ve beklentileri çok kolay değişmez, basittir, şeffaftır. Lakin yönetenler makama geldikleri anda değişmeye başlarlar. Çoğu maddi veya ideolojik sebeplerle yönetenler kendilerini oraya gönderen halkı görmezden gelmeye başlarlar, büyüklenirler ve halkı aşağılamaya, dertleriyle ilgilenmemeye başlarlar.
Devlete dair tüm işlerde enflasyondan, spor müsabakalarına, sosyal medyadan çalışma saatlerine kadar gerçek ihtiyaç sahibi halk veya yönetilenler olduğu için, yönetenler bu sese kulak vermek ve tedbir almak zorundadır. Çünkü orada bulunma sebepleri, kendilerini oraya gönderenlerin dertleriyle ilgilenmek, hayatlarını kolaylaştırmaktır. Bunu yapmıyorlarsa, yapamıyorlarsa o mevkilerde olmalarına da gerek yoktur.
Bu değişimi döndürme gücü de yönetilenlerdedir. Bu yüzden diyoruz ki patron sizsiniz.
varsın firma sahibi kendisini patron sansın. Varsın siyasi erk kendisini erişilmez saysın. Asıl güç daima yönetilenlerdedir.
Bu gücün farkında olmak, hak’ka hak kazanmak demektir ki sormak, istemek, takip etmek sonraki aşamalardır. Yani önce gücün farkında olmak gerekir, hakka engel olanları tanımak gerekir.
Yönetilenler gücün kendisinde olduğunu anlarsa işler düzelmeye başlar, hayat daha anlaşılır ve anlamlı olur.
Lüks tüketim mallarını dayatanlara inat halk bunları reddediyorsa almayı, ahlakı yere düşürmeye niyetliyken birileri halk ahlaktan yana tavır koyuyorsa, inançları birileri kirletiyorsa bile isteye ve halk bu dejenereye kanmıyorsa…. yönetenler kirli emellerini hayata geçiremez. Patron çalışanların maaşını, hak ettiği ücreti vermiyorsa ve işçiler buna razı değilse patronlar insanlık dışı uygulamalar emredemez.
Güç sahibi patron olan yönetilenler çoğunluktur, asıl üreten, vergi veren kesimdir ve asıl söz sahibidir. Yukarıdakilerin görevi o alttakilerin sesi olmaktır.
Patron yönetilenlerdir ama bunun farkında olmayan toplumlar, kesimler patronları yönetenler sanır ve kaderci zihniyetle ezilmeye mahkum olur.
Yönetilenler uyanamazsa, kim olduğunu unutursa, gücünün farkına varamazsa … koyun gibi güdülür, kırpılır, aç bırakılır, aşağılık muamelesi görür.
Gücünün farkında olan yönetilenler, patron olduklarını anladıkları anda ise zulüm biter, hakkaniyet kazanır, işler düzelir, hayat kolaylaşır, verim artar, huzur belirir.
Patron sizsiniz ve yönetenleri siz getirdiniz oraya. Bu sebeple şayet sizin sesiniz olamıyorlarsa değiştirmeniz de her zaman mümkün. Patron hakkınızı yiyorsa sesinizi duyurun, çünkü güç sizde olduğu için patron mecbur uyacaktır isteklerinize.
Herkes, her toplum, her devlet layık olduğu şekilde yönetilir. Siz koyun muamelesi görmeye razıysanız, insanca muamele istemiyorsanız, mankurt gibi kaçıp kurtulmayı düşünmeden köle gibi yaşamayı seçtiyseniz, o şekilde yönetilir, o değerden fazlasını göremezsiniz.
Yok eğer onurlu, haysiyetli ve akıllı bir toplumsanız, gücünüzün farkındaysanız da göreceğiniz karşılık erdemli, eşit, adil ve yeterli olur.
Karar sizin. Çünkü… patron sizsiniz.
Bu tercihi yapabilmeniz bile sizin patron olduğunuzu gösterir.
Benden demesi.