Özür dilemek büyüklüktür
Hata insana mahsus, hatta sinir, öfke, nefret bile. Çünkü bazen insan bile isteye kötülük yapabiliyor. Hatasız kul olmayacağına göre, ilişkilerde dengeyi sağlamanın tek yolu bir tarafın, suçlu tarafın, haksız olanın diğerinden özür dilemesi.
Erdem ve insanlık gururu suçu kabullenmeyi gerektirir. Hatayı kabul etmemek çok daha büyük bir kibir ve hata göstergesi çünkü. Bu adeta bir zulüm. Ötesi çok daha karanlık çünkü hatayı reddetmek, hatayı tekrar etmekteki sakıncayı ortadan kaldırıyor ve insan her defasında daha büyük hatalara imza atıyor. Kişisel gelişime ve ahlaki düzelmeye de mani oluyor bu gaflet. Kalp kararıyor, akıl donuklaşıyor, dil yalana alışıyor, inkar karakterin bir parçası oluyor ve kibir zirveye tırmanıyor. Ego o saatten sonra terbiye de kabul edemez hale geliyor.
Hatayı kabul etmek bu anlamda insanın büyüklüğü demek, nefsini frenlemesi, düzelmek istemesi, erdem….. hatayı kabul etmenin yolu ise itiraf yani açıkça suçu kabullenmek, gizlisi saklısı olmadan. Çünkü gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkma huyu vardır ve erdem bu riski ortadan kaldırır. Karakter doğruya alışır, güzle yürür ve iyilik huy halini alır.
Kabullenmenin etkileri her zaman malesef yüzeysel olmuyor. İtiraf etmek dahi yetmiyor çoğu zaman ve karşı taraf, mazlum olanlar kırılıyor… o halde kalp kırıklarına en iyi gelen şeye yönelmek gerek; af dilemeye yani özür dilemeye.
Özür dilemek özellikle büyük meselelerde çok daha büyük sorunları engelleyen bir mekanizma, duygusal bir çözüm ve insansı bir yaklaşım.
Çünkü af dilemek karşıdakinin affına sığınmak demek, birlikte yürümeye devam etmeyi istemek demek, dostluğun – aşkın devamı lehinde oy kullanmak demek tüm geçmiş olumsuzluklara rağmen.
Özür dilemenin erdem oluşu, büyüklük anlamına gelmesi etrafa ve ilişkiye kattığı tatlı ve doğru tanzim nedeniyle de aynı zamanda. Büyüklük oluşu da bilginin, tecrübenin, karakter yüksekliğinin göstergesi. Çünkü özür dileyen, af dilemesiyle, ileride artarak devam edecek çatışmaların ve kırgınlıkların, hatta yanlış anlamaların önüne geçiyor bu şekilde davranmakla.
Mazeret öne sürmek yerine, yalan söylemek yerine…. gerçeği itiraf edip af dilemek kaçamak güreşmemek demek bir yandan da. Meydana çıkıp adil güreşmek demek.
Affedilmek isteyen bu halde boyun bükerken, kendisinden özür dilenenin de yapması gereken elbette o özrü kabul etmek.
Çünkü özür dilemek kadar affetmek de büyüklük ve erdem. Karşısındakinin hatasını anlaması ve kabul etmesi sonrası ortaya koyduğu niyeti kabul etmek, yani özrü kabul etmek, hoşgörü, samimiyet ve dürüstlük göstergesi. Kin ve nefreti yok eden bu yumuşak huy ilişkinin sonraki aşamalarını da temiz ve sağlam bir temele oturtuyor, güven bağı kuruyor.
Neticede belki o izler silinmiyor, kırılan kalp hemen onarılamıyor ama yara kabuk bağlamaya başlıyor. Kırık kalp ve o kalbi kıran uzlaşınca ilişkinin sonraları dostane devam edebiliyor zaman alsa da.
Bu sebeple kalp kırmayın, kırdıysanız ve gereksizse özür dileyin, hatalıysanız kabullenin, biri sizden özür dilerse de affedin. Çünkü özür dilemek de, affetmek de büyüklük ve erdem…
Özür dilemek büyüklüktür, affetmek büyüklüktür…. çünkü insan dünya ile süs kalamaz, hatasız yaşayamaz. Herkes bir birini affetmezse küs olmayan bir tek kişi kalmaz dünyada. Sevgi ve umut kazansın diyorsak, saygı ve iffet yücelsin diyorsak… özür dileyecek, affedecek ve hoşgörüyü tam ortasına koyacağız hayatın. bence.