Öfke patlaması
İnsan tam bir muammadır. Gerek bedensel ve gerekse psikolojik anlamda bilinmezliği ve çeşitliliği, tanınamamasında da en önemli faktördür. Hastalıkları, başarıları, nöbetleri, düşünceleri bu nedenle milyarlarca ayrı sonuç verir. Birinin hastalandığı ortam, mesela dağ havası, diğerine mükemmel bir dinçlik verir. Birini kızdıran bir şey diğeri için melodi olarak tanımlanabilir.
Diğer yandan öfke, hırs, şehvet gibi kavramlar nispidir, kişiseldir, azı karar çoğu zarar şeylerdir. Mesela hırs olmasa zenginleşme, büyüme, gelişme olmazdı. Şehvet olmasa sevgiler yarım kalır, arzular tarif edilemezdi. Öfke olmasa savaşlar, kısaslar, hırslanmalar, daha çok çalışmalar olmazdı. Bunların zararlı yanları; bir miktarı yani ölçülü olmayı geçtikten sonraki kısımları. Hırsın da, şehvetin de, öfkenin de bu nedenle fazlası zarar!
Olumlu duygular kadar normal olan öfkenin kontrol edilemediği ve bu duygunun aşırı bir şekilde dışarıya yansıtıldığı durumlar öfke nöbeti olarak tanımlanır. Şiddetli öfke sonucu gösterilen tepkiler; kısıtlanma, engellenme, haksızlığa uğrama gibi nedenlerle ortaya çıkabilir. Bu durumdaki insan mantıklı düşünmekten uzaklaşmış, hissi hareket ediyor ve acı-nefret-kıskançlıklarını o anda dışarı kusuyor olabilir.
Etrafta gördüğümüz insanlar özellikle son yıllarda gayet öfkeli. Bunun pek çok ekonomik ve siyasi sebebi var. Lakin duygusal olarak da çökmüş vaziyetteyiz. Maddi olmayan hususlarda bile tahammüllerimiz azaldı, öfkelenme ve kızgınlık sınırlarımız gayet aşağılara düştü. Anormal olan bu. İçsel ve dışsal pek çok çöküntüyü aynı anda yaşıyoruz. Cansız varlıklara, sokak hayvanlarına, yoldan geçenlere, haberlere sürekli kızıyor, öfkeleniyoruz. Hoşgörümüz ve insan sevgimiz de aynı oranda azalıyor.
Sokak hayvanları demişken, onların da ani öfkelenmelerine şahit oluyoruz. Durduk yere çocuğa saldıran hayvanlar var mesela sürüler halinde hem de. Kuşlar, kendi arasında kavga eden diğer besleme hayvanları….
Yaşam üzerinde sanki bir öfke püskürtücü var gibi.
Bilim insanları bunu ekonomik sebeplerden, duygusal çöküşlerden ziyade, hayvanları da etkilediği için, farklı sebeplere bağlıyor.
En büyük şaibeli kavram Chemtrails yani havadan kimyasal ilaçlamalar. Kyoto protokollerine ve Paris İklim Anlaşmasına dayanarak, birileri, hem de ülkelere haber vermeden, izin almadan belirli yerlerde sürekli ilaçlama yapıyor. Bahane; küresel ısınma tedbirleri. Lakin…. ilaçlanıyoruz ve o ilaçların neler olduğunu bilmiyoruz.
Sonraki şüpheli kullandığımız alüminyum, çinko, kurşun gibi madenlerden imal kaplar, poşetler, gıdalar, sentetik malzemeler… Çünkü sokak hayvanlarına da bunlarla veriyoruz mamalarını.
Bir sonraki şaibe telefon ve internet hatlarıyla ilgili. Kablosuz internetler, Bluetooth’lar, elektromanyetik bilmediğimiz binlerce akım dolaşıyor sokaklarda… Ayağımızı bastığımız yerlerin altı elektrik kablosu dolu. Marketler, AVM’ler, Havalimanları on binlerce görünmez akım dolu.
Stres, gürültü ve kalabalık bir diğer faktör. Öylesine yoğunlaşıyoruz ki günün belli saatlerinde, nefes alacak alan kalmıyor sokak hayvanlarına bile.
Doğal ortamları katledişimiz ve sanala, kalabalığa sıkışmalarımız, yeşilden kopuşumuz bir diğer sebep. Gıdalar için de aynısı söz konusu. Haplarla beslenir hale geldik adeta. Hazır gıdalarla tansiyonumuz sürekli yüksek.
Belirsiz zorunlu veya isteğe bağlı aşılar da şaibeli.
Zamana yasladığımız günlük meşguliyetlerimizin doğurduğu gecikme endişeleri, yetiştirememe korkusu ve işten sonra evde de devam eden mesailerimiz ayrı bir sıkıntı yaratıyor. Aklımız işlerde, faturalarda, yapılacak hane içi şeylerde.
Faturalar, ekonomik sebepler…. var sırada.
Köpek ve kedi mamalarının içindekileri bilemiyoruz. Adi ve ucuz olanlar başta olmak üzere, çoğu mamanın kanser yaptığı, huy değiştirdiği, saldırganlaştırdığı söyleniyor.
Kısırlaştırmalar ve kulaklara takılan çiplerin uzaktan komuta edilebilir olduğu en azından bölgesel olarak denendiği konuşuluyor ayrıca.
Hastalıklarımız değişti malum. Ve her hastalığın yan tesiri var. Keza ilaçların da.
5G roleler baş sorumlulardan gösteriliyor. 150 metrede bir konan ve daha da sıklaştırılacak olan bu antenler, 4,5G’lerden on bin kat kadar daha güçlü ama bir o kadar da akım yayıyor. Bedenlerin, maruz kaldığı bu akımlardan etkilenmemesi mümkün değil.
Velhasıl insanlar, hayvan dostlarımız gerginlik, öfke, kızgınlık içinde. Asayiş ve huzur, sessizlik hayal olmak üzere.
Bu öfke, ilişkilerimizi, iletişimlerimizi, birlikteliklerimizi zedelemekle kalmıyor, darmadağın ediyor. Anlaşılmaz bir fanatizm ve itiraz hasıl oluyor, kutuplaşma ve nefret doğuyor.
Mutluluk ve sevgiye çok az yer kalıyor.
Bence… yukarıda saydıklarımdan mümkün mertebe uzaklaşmak, zorunlu değilse kullanmamak, zararlı şüphesi olanlara bile tedbir almak önemli. Birileri bizler gibi masum değil. Bizleri eğitim veya tecrübe zayiatı olarak görebilirler ama bizler kobay değiliz.
O hayvancıklarla ilgili türlü teorileri var farkındayız. Kuduz mikrobu bulaştırıp insanları ısırttırıp, çok sayıda insanı kuduz yapmak ve sonra mecburi aşılamaya maruz bırakmak gibi. Zombiler yaratmak yani.
Doğal yaşamları, habitatları yok ederek, daha fazla betonlaşarak insanları ve hayvanları kurtaramayız. Stres kaynaklarını adaletle, düzgün ekonomilerle, psikolojik desteklerle, doğal beslenmelerle, elektronik tedbirlerle yok edebiliriz.
İnsan beden ve ruhtan ibaret. Sağlığımız da iki başlıklı. Bu nedenle her iki sağlığımızı da elden geldiğince korumak zorundayız.
Sağlığımıza düşman her kim ve her neyse onlarla mücadele etmek de bu nedenle boynumuzun borcu.
benden demesi.