Öbür dünyaya ne götüreceğiz ?
Espriyle karışık geçenlerde bir reklam görmüştüm semt pazarına giderken; Parasını verip aldığınız ve öbür tarafa götürebileceğiniz tek şey DÖVME’dir diye. İlginçti ama doğruydu. Sadece noksandı. Eve gelince düşündüm ve hala da düşünüyorum başka neler olabilir diye.
Anonim olarak meşhurdur ama ben ihtimal vermiyorum, rivayete göre (değilse lütfen kusura bakmasın ailesi) rahmetli Sakıp Sabancı vefat edeceğini anladığında çocuklarına iki zarf bırakmış. İlkini kendisini mezara götürmeden açmalarını ve diğerini de gelince açmalarını istemiş. Vefatı sonrası çocukları mektubu açmış. İçerisinde şöyle yazıyormuş; beni çoraplarımla gömün. (Rivayet bu ya!) Babalarının isteğini yerine getirmek için hocaya sormuşlar. Hoca itiraz etmiş doğal olarak. Herkes gibi usulüne uygun defnedilmiş merhum. SOnra eve gelip diğer zarfı açmışlar.
Şöyle yazıyormuş; gördünüz ya, insan diğer tarafa bir çorap bile götüremiyor. Bu yüzden yaşamın ve sevginin kıymetini bilin, paraya ve mala gerektiğinden fazla kıymet vermeyin. Bu yaşamın en anlamlı dersi bana göre de.
Öbür tarafa para, mal gitmiyor ama dövme gidiyor… çünkü kalıcı, çünkü tene zırh gibi işlenmiş… Bu arada öbür taraf derken kara toprağı kast ettiğimi anlıyorsunuz eminim yoksa ahiret dirilişi ve sonrasını kast etmiyorum.
İmplant dişler mesela…. giriyor toprağa parasını verdiğimiz…. Ekleme saçlar, saç boyaları…. botokslarımız, estetik operasyonla yer değiştiren, eklenen, şırınga edilen ne varsa… ameliyatla bedenlerimize konulan platinler, metal parçalar mesela… toprağa hepsi giriyor… Ben dövmeci reklamına ancak bunları bulabildim…
Ama bunalrın da tümü sadece toprağa kadar eşlik edebiliyor bize…. diyelim ve esas konumuza gelelim mizahı bırakıp.
Ahiret yaşamı bu dünyadan mal veya para kabul etmez. Hani sandalcı kehaneti vardır inancı farklı olan kesimlerin…. mezara altın koyarlar, sandalcıya verilmek üzere, bunun pek çok filmi de vardır…. öyle bir şey yok inancımızda. Sura ilk üflenince ölecek, ikincisinde dirileceğiz…. bedenimiz toprağa girerken ayrıldığı ruhuna yeniden kavuşacak, her şeyi hatırlar vaziyette koşacağız mahşer alanına hesap için, merak ve endişeyle…. sonrası dini bahis olduğu için uzatmıyorum.
Orada ne dövmeler, ne botokslar olacak…. Yalın, çıplak, sağlam, dokunuşsuz halimizle çıkacağız huzura. Ayetin ifadesiyle anamızdan doğduğumuz gibi… (Estetiğe de bu yüzden karşıyım aslen.)
Ama yanımızda hatıralarımız olacak mesela dün gibi hatırladığımız… pişmanlıklarımız, acılarımız, mahzunluklarımız, eziyetlerimiz, göz yaşlarımız, ihanetlerimiz, aptallıklarımız, söz dinlemezliklerimiz, ahireti unutuşlarımız, tabiata zarar verişlerimiz, hayvanlara eziyet edişlerimiz, hırsızlıklarımız, cinayetlerimiz…. ızdıraplarımız, korkularımız, sırlarımız, sakladığımızı sandığımız ama hepsi malum alçaklıklarımız….
Orada mutluluklarımız da olacak, yardımlarımız, paylaştıklarımız, nasihatlarımız, dostluklarımız, hayırlarımız, güzel işlerimiz, helal lokmalarımız, güler yüzlü yaklaşımlarımız, sevgilerimiz, umutlarımız, zulme direnişlerimiz, aklımızla alay e3denlere karşı dik duruşlarımız, insanlığımız, vicdanımız….
Tüm günahlarımız, sevaplarımız orada olacak bizimle…. Zaten hemen elimize alacağız amel defterlerimizi sağdan veya soldan…. göreceğiz ki ufak küçük ne varsa defterde yazıyor.
Ruhumuz hepsine şahit… omuz başlarındaki melekler her şeyi not etmiş…. defter zerrece noksansız hazır…
Ne kadar iyi ve güzel götürdüysek, ne kadar az günahımız varsa o kadar emin ve mutlu olacağız orada inşallah. İçtensek, samimiysek, art niyetli değilsek, gösteriş ve yalan yapmıyorsak, münafıklık etmiyorsak…
Dövmeler toprakta kalırken, mallar paralar bu alemde kalırken, oraya güzellikler ve kötülükler gidecek sadece parayla ölçülemeyen… dünyanın süs ve eğlence olması da bu sebeple. Para ile alınan, mal yerine konan ne varsa oyuncak ve süs…. ama biz onlar uğruna yakıp yıkıyoruz etrafımızı, cana kıyıyor, katlediyoruz, ihanet ediyoruz, zulmediyoruz… sırf oyuncaklarımız daha çok olsun diye….
Akıllanınca, uslanınca paranın, malın kısmetsizliğini anlıyoruz kısmen ama bu da yeterli değil…
Bence insan iyi olmalı, iyilik yapmalı, kendisini ezdirmeden ama, hak ve adaletini korumalı, sevdiklerini himaye etmeli, güzel işler yapmalı, dünyada tatlı izler bırakmalı…. parayla satın alınacak şeyler değil bu dediklerim. Paranın satın alamayacağı şeyler!
Öbür yaşamda bize bunlar lazım olacak, bonus kazandıracak, akıbetimizi bunlar belirleyecek.
O halde Öbür dünyaya ne götüreceğiz ? sorumuzun cevabı ortada; iyilikler ve kötülükler! Hangisi daha çoksa orada ona göre muamele göreceğiz. Bu açık ve net. Bu da demek oluyor ki para ve mal uğruna, gösteriş için, alçaklıklarla yaptığımız hileler ve tuzaklar başımıza bela olacak orada…. cehennemlere razı olacağız.
Dünyanın süs ve oyun olduğunu anlayanlar içinse inşallah korku ve endişe olmayacak. Bilakis ayetlere kulak verdikleri için ve buna göre yaşadıkları için misliyle ödüllendirilecekler.
Hangisi daha doğru ve güzel?
bence… iyi olmak lazım, iyilik etmek lazım….