Ne kadar kazandığınız değil ne kadar harcadığınız önemli !
Dertliyiz en büyük aşkımız paradan yana…. Ne yaparsak yapalım yetmiyor. Hep daha çok kazanmak, zengin olmak, daha üst sınıfta yolculuk yapmak, daha dertsiz yaşamak istiyoruz. Yani paraya aşığız ve yetiremiyoruz arzu ettiğimiz hayatları yaşamak için.
Sağlıktan eğitime her alanda para önemli bir etken. lakin mutsuzluğumuzun sorumlusu para değil bizleriz. Neden mi?
Diyelim 20 bin lira aylık maaşımız var. Ay sonuna her şeyi yaptıktan ve ödedikten sonra cebimizde on lira bile kalıyorsa zenginiz demektir. Para artırabiliyor, biriktirebiliyoruz. Yok eğer ay sonunda eksideysek fakiriz demek oluyor.
Peki aile veya kişisel bütçeleri yaparken nelere dikkat ediyoruz? Gerçekten dikkatli, seçici ve tedbirli miyiz? Yoksa saçma sapan şeylere kaynak ayırıp zor durumlarda mı kalıyoruz?
cevap malesef ikincisi… Ülkece eksideyiz, kredi kartlarımız patlamış halde. çünkü az maaş yüzünden değil, hesapsızlığımız yüzünden bu haldeyiz. Çok kazanıyor gibi harcıyor, gelecek ayların olmayan parasını harcıyor, o borç ve kredileri nasıl ödeyeceğimizi düşünmeden, tahminlerde hep iyimser kalarak …. batıyoruz.
Kazandığımız gibi, kazancımıza uygun yaşamıyoruz yani.
harcamalarımızda hiç kısıntı yapmıyoruz mesela…. Sanki elli bin lira kazanıyormuşcasına harcıyoruz, maaşımız olan 20 bin lirayı.
Oysa… harcamalarımızı kazancımızla paralel kılabilsek sorun kalmayacak.
Diyeceksiniz ki hayat pahalı…. Çok doğru. Cumhuriyet tarihinin en zor ve yüksek enflasyonlu dönemindeyiz. Kiralar, ulaşım ve eğitim giderleri, gıda fiyatları kabul edilemez boyutlarda…. Doğru. Ama bu bahane mi?
Diyelim, aynı maaş üzerinden, canımız dışarıda yemek istemesin mesela…. Pahalı şeyleri alıp giymekten üç aylığına vazgeçelim mesela…. Arabayla gidilecek yere yürüyelim şayet sağlığımız elveriyorsa yahut toplu taşıma kullanalım…. Sevgilimize pırlanta değil de gümüş yüzük alalım mesela…. Domates kokulu olmasın, yumurta çift sarılı olmasın, pide olmasın da ekmek olsun soframızda mesela…. Ev düzerken ithal veya moda almayalım da, yerli malı sıradan eşyalar alalım….
Hesap bence şöyle olmalı; Maaş alınınca zorunlu harcamalar öncelikle ayrılmalı. Su, elektrik, kira, doğalgaz gibi. Geriye kalan paradan çocuk ve mutfak için de ayıralım. Ne kaldı geriye? Farz edelim 3000 lira kalsın. İşte o ay başkaca kaynak yaratamazsak bu para ile özel ve keyfi şeyler yapacağız. Üst limit ancak bu kadar.
Uyabilirsek disipline ne ala! Uyamazsak her ay artan oranda açık vereceğiz ve krediler ödenemez hale gelecek.
Bu hesabı hiç bir zaman yapmıyoruz. Alışageldiğimiz bir standart var….. taviz vermeden, en sıkışık aylarda bile bu alışkanlıklara devam ediyoruz. Sonra? Açıklar büyüyor, kaos ve felaket oluyor. Yuvalar dağılıyor, çocuklar ortada kalıyor, yahut kolay para kazanma isteği hasıl oluyor ve hırsızlık, çetecilik, tefecilik yolu görünüyor.
Ahlaksızlıklarımız, kumar düşkünlüklerimiz ve toplumsal çürümelerimiz hep bu hesap yapılmadığı için.
Eğer fırsatınız varsa eve giren parayı artırın ancak o durumda bile kazancınızdan çok harcamayın. Yani yine hesap yapın.
Ailelerden yardım alın. Eyvallah. Ama rahatlama için aldığınız o yardımları çarçur edip olmayacak şeylere harcamayın.
Havadan par kazanmak diye bir şey yok…. Miras gelecek diye beklemek de boşuna. Bu kriz üç beş ayda geçmeyecek. Sonraki aylarda durumunuzda da hayal ettiğiniz gelişme malesef olmayacak. Yani hesapsızlığa devam ederseniz…. hüsran olacak sonunuz.
Maaşınız iki yüz bin de olsa durum aynı.
Bu insan da şayet hesabını bilmiyor ve ayağını yorganına göre uzatmıyorsa o da açık verecek ve hüsrana uğrayacak.
Yani… 20 bin de alsanız, beş yüz bin de alsanız…. hesap yapmıyorsanız…. fakirsiniz ve batacaksınız.
Varsın tarhana çorbasıyla öğün edilsin akşamları, varsın pantolonu iki ay daha giyin yama yaparak, varsın hafta sonu sahile değil de, parka gidilsin…. tedbir önemli. Çünkü tedbir ve tasarruf yoksa…. felaket, açlık ve borç batağı var. Az yiyerek, yahut eski giyerek ölmezsiniz ama pırlanta tutkunuz, tatil planlarınız, moda merakınız sürdüğü müddetçe emin olun…. bir gün mutlaka batacaksınız.
Ne kadar kazandığınız değil, ne kadar harcadığınız önemli. Utanmamak, muhtaç olmamak, baş eğmemek için….. daha yüksek maaşlı iş bulana kadar….. hesap yapmak en iyisi.
Benden demesi.