Mutluluk endişesiz, huzurlu, güvenli, gülümseten bir ruh halimiz. Dertlerden, tasalardan, acılardan uzak olma hali. Bu duyguyu çok seviyoruz ve gayemiz zaten ona erişebilmek. Peki o mutluluğun resmini yapmamızı isteseler ne çizerdik? Yani mutluluktan herkes başka şey anlıyor ama biz nasıl resmederdik mutlu edenleri, mutluluğu, mutlu anları, mutlu insanları?
Abidin Dino yukarıdaki gibi çizmiş…. Muhteşem! Biz ne koyardık o kareye?
Deste deste para koyardı herhalde birileri, külçe altınlar, zümrütler, korsan hazineleri belki…
Bir diğeri lüks arabalar, evler, yatlar. Bir başkası kadınlar, alkol şişeleri, bir diğeri ıssız bir ada, bir başkası torun resmi koyardı ikiz, sarışın, biri kız biri erkek.
Herkese göre değişiyor mutluluk ve tek bir şey değil aslında. Her şeyden mutlu olmak mümkün. Binlerce mutluluk var hayatta bu yüzden.
Ben sağlık çizmek isterdim mesela mutluluk için ilk önce. Nasıl çizerdim bilmiyorum ama değme altınlardan daha kıymetli bana göre.
Huzuru çizmek isterdim serin bir ağaç gölgesinde, dalgasız bir deniz kıyısında, ayaklarım çıplak…
Dinlenmiş olmayı çizerdim belki, yakıcı sıcak havada bir bardak serin suyu içerken, alnımdan terler dökülürken…
Sevgiyi çizmek isterdim…. yavru kuşun annesine bakarken gözlerinde gördüğüm…
Şefkati çizmeliyim belki … annenin emzirdiği çocuğuna bakarken sıkı tutuşunu…
Beyaz atları çizerdim belki, özgürlüğü çağrıştıran…
Hırçın dalgalarda pupa yelken ilerleyen beyaz yelkenliyi…
Limanda bekleyen sevgilisine gemiden şapka sallayan adamı çizmek isterdim…
Filesindeki bütün tavuğa, iki sıcak ekmeğe, bir kilo yoğurda bakarken, eve nafaka götürmenin heyecanını yaşayan yaşlı Hasan amcayı…
Kesik bacağına doktorlarca yapılan protezi ilk kez deneyişini on yaşındaki kız çocuğunun…
Başı okşanan köpeğin sahibine nemli gözlerle bakışını, karnımızda uyuklayan kedinin mırıltılarını, elimizden su içen kuşalrın bize duyduğu güveni…
Bir yazarın yazdığı kitabın basılı halde eline ilk ulaşışını…
Göl kıyısında kaplumbağalara, kuşlara, balıklara elleriyle yem veren yaşlı adamı çizmek isterdim…
Söndürülen orman yangınından sonra yüzü gözü kapkara itfaiye erlerinin huzurlu bakışını çizmek isterdim…
Hafta sonu kendisine misafir gelmiş kızı ve torunlarını kapıda karşılarken sevinç göz yaşı döken Hatice teyzeyi…
Askerden dönen oğlunu balkonda beklerken uzaktan siluetini görüp el sallamaya başlayan Fatma teyzeyi…
Bir annenin bebeğini ilk kez kucağına almasını…
Tekneden olta sallayan adamın ilk çipura yakalayışını…
Nikah memuruna evet diyen eşine tatlı gözlerle bakan damadın tebessümünü…
Diktiği fidanın büyüdüğünü gören adamın daldan kopardığı ilk meyvede hissettiği hazzı…
Başını okşayan yaşlı teyzeye o yetimin sevgi dolu bakışını…
Ocağı tütmeyen yoksul evlere gönderilen bir ton kömürün o hanede o akşam sobada çıkardığı çıtırtıları…
Aylardır işsizken iş bulan babanın, karnesinde kırık olmayan çocuğun, dondurma yiyen kız bebeğin….
Tuttuğu takım son dakikada golü bulunca şampiyon olan taraftarın sevincini…
Ne çok şey var değil mi resmedilecek?
Gökteki yıldızlar, yağmurun çisi çisi yağışı, beyaz bulutlar, fısıldayan ağaçlar, koşuşan sincaplar, oynaşan çocuklar, pişen yemekler….
Resimler çizin kendinize… bakın ve mutlu olun.
Mutlu olacak o kadar çok şey var ki bu hayatta!
Mutluluk çok zor değil yeter ki isteyin ve elinizdekine şükredin.
Bizi mutsuz eden şeyler açlıklarımız ve doymak bilmeyen nefsimiz. Oysa elimizde her şey var.
Tek gözümüz görmese bile, paramız olmasa bile, işsiz kalsak bile… tesellilerimiz pek çok.
Ölmedik, yaşıyoruz, sağlıklıyız, anne babamız hayatta, çocukalrımız var, başımızı sokacak eve sahibiz bir şekilde, gidebiliyor, yiyebiliyor, görebiliyor, işitebiliyoruz, nefes alabiliyoruz hala.
yetmez mi?
bence… yeter!