Merhamet duygusu kaybedilirse
Merhamet; Arapça “kucaklamak, şefkat göstermek” anlamında rahame kökünden mastar olarak, bu duygunun etkisiyle karşılıksız ve sadece Allah rızası gözetilerek yapılan “iyilik, lütuf, rahmet” anlamına geliyor. Merhamet, kalp inceliği ve gönül yumuşaklığı demektir aynı zamanda. Yani başka bir canlının zayıflığı, çektiği acı, kendini koruyamayışı ve içine düştüğü zor durum karşısında kalbimizin eriyişi.
Merhamet, yaratılan her canlıya karşı duyarlı olmaktır. Evlât sevgisi, ana babaya saygı, yaşlılara, yoksullara, hastalara, yetimlere, kimsesizlere yardım etme, hatta bitki ve hayvanlara karşı şefkatli olma gibi erdemlerin hepsi merhamet duygusunun bir tezahürüdür. Ama şefkat ve merhamette tam olarak aynı anlamda kullanılamaz çünkü şefkat duygusunda sevgi, merhamette ise koruma ve himaye etme kavramları öne çıkar.
Acımak şeklinde bir tanımlama da çok doğru değildir çünkü Acıma, yukarıdan aşağıya hissedilir. Merhamet ise, tersine, yatay bir duygudur: Aşağıya doğru gösterilebilirse de çoklukla eşitler arasında anlam taşır, daha doğrusu ıstırap çekenle, onun yanında ve bundan böyle aynı düzlemde, onun ıstırabını paylaşan arasında bu eşitliği gerçekleştirir.
Merhamet; katılaşmış kalpleri yumuşatan, nefretin üzerine sevginin yerleşmesini sağlayan ahlaki bir erdemdir. Bu nedenle de toplum hayatından etken ve egemen olmalıdır. Bu toplumsal huzur ve barış için şarttır.
Ana babaya saygı ve itaat etme, çocuk sevgisi, akrabayı ziyaret, yaşlılara, evsizlere, yoksullara, sakatlara, yetimlere, kimsesizlere yardım etme gibi erdemler merhametin yansımalarıdır. Merhametli kişinin en belirgin özelliği ise şefkat duygusudur. Merhametin noksanlığına da günlük dilde kayıtsızlık/umursamazlık/acımasızlık diyoruz.
Merhamet doğuştan kalpte var olan şefkat duygusu olsa da zamanla daha da geliştirilebilir ve kaybedilmişse de yerine konması her daim mümkündür. Çünkü merhamet etmeyene merhamet edilmez sözü gereği bu duygu insanın yaşamındaki vazgeçilmezlerden olmak zorundadır.
Merhamet duygusu kaybedilirse ne olur?
Katılaşan kalp, kaybedilen sağduyu, kompleksler, öne çıkan bencillik ve acımasızlık, şiddet taraftarlığı merhametin yok oluşunun emareleridir. Bu durum uzlaşma, eşitlenme, barışma, birlikte çalışma ve ortak hayale yürümeyi imkansızlaştırır. Ufak hataların büyütülmesine, kin ve nefrete, haset ve öfkeye yol açar. Yaralar kapanmadan kalır, dertler çözülemez, affetme ortadan kalkar, toleranslar sıfırlanır. Bu hoşgörü ve insan sevgisinin de sonu demektir.
İnsan sevgisi ve hoşgörü ortadan kalkarsa hal bugünkü durumumuza döner ve ötekileştirmeler, kutuplaşmalar, kibirlenmeler alır başını gider. Fanatizm artar, karşıt görüşlere katlanma katsayısı düşer, toplum bir ve beraber olamaz.
Bunu kişisel bazda ifade edersek merhamet yoksa yalnızlık ve terk edilmişlik sonucunu elde ederiz. Çünkü hataları affedemeyen, insanları sevmeyen, tolerans gösteremeyen benlikler aynı muameleye maruz kalacak ve etrafına korkuya dayalı bir tel çiti kuracak demektir. Bu ötekileşme, yalnız kalma demektir.
Sevgisiz ve şefkatsiz bu durum ise katlanabilir bir şey değildir.
Devlet ve Ulus hayatında merhametin önderi olması gereken asli kurum tüm organlarıyla Devlet’in kendisidir. Devlet vatandaş ilişki ve dayanışmasının temeli her zaman yazılı hukuk kaideleri ile işlemez. Çoklukla içtihad yahut devlet geleneği dediğimiz şeyler devreye girer ve halk devlet bütünleşmesi ayırıcı olmayan, bütünleştirici devlet politikalarıyla hayata geçer. Bu sevgidir, şefkat elidir, hoş görüdür, özgürlüklere saygı duymaktır.
Eşler, insanlar, toplumlar, devletler merhamet üzere yürürlerse barışın ve adaletin temini kolaylaşır. Merhametten uzaklaşılırsa da ortalık kan gölüne döner, şiddet artar, uzlaşmalar hayal olur ve dertler artarak büyür.
Bence insan ve devlet merhametli olmalı, kötülük ve çirkinliğe asla merhamet etmeden ama masum kusurları büyütmeyerek, yardıma muhtaçlara şefkat eli olarak, sıkışık anları rahatlatarak, acıları paylaşarak kalbini yumuşatmalıdır.
Bir annenin şefkati olmalıdır her insanda. Yüce Rabbimizin rahmet ve merhameti huy olabilmelidir her birimizde.
Bence.