LGBT nedir ne anlama gelir ?
(Cinsel içerikli yazı, lütfen çocuklarınızın okumasına mani olunuz.)
İstanbul Sözleşmesi ile gündeme oturan LGBT kavramı toplumda tam karşılık bulamıyor. Sözleşmenin kendisi gibi bu kavram da bilinmezliğini koruyor ve sarsıcı etkileri nedeniyle kavram kısa bir izahı hak ediyor.
LGBT(İ+); Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks kimliklerinin baş harflerinden oluşan kısaltma.
LGBT topluluğu kavramı 1980’li yılların ortaları ile sonlarından bu yana gey sözcüğünün yerine kullanılmaya başlandı. ‘LGBT’ ise 1990’lardan itibaren kullanılmaya başlayan ve eşcinsel hakları mücadelesinde kullanılan çatı bir sözcük. LGBT’de yaygın olarak kullanılan ilk terim ‘eşcinsel’ oldu. Yani LGBT cinsel anlamda insanlar arası farklı tercihlerin hemen hemen tümünü içeren bir terim. (Eşya (fetişizm) ve hayvanlara (zoofili) duyulan ilgiler kavram kapsamında değildir. Çocuk yaştakilere (pedofili, sübyancılık) duyulan sapık ilgiler de.)
“Konunun daha iyi anlaşılması için kapsam dışı olan konuları buraya not düşelim;
Cinsel fetişizm ya da kısaca fetişizm, cansız bir varlığa veya vücudun normalde cinsel işlevi olmayan bölümlerine erotik ilgi duyma.
Pedofili ya da sübyancılık, belirli yaştaki bir kimsenin ergenlik öncesi çocukları cinsel açıdan çekici bulması ve cinsel eğiliminin çocuklara yönelik olmasına neden olan psikoseksüel rahatsızlık. Bu rahatsızlığa sahip kişilere pedofili ya da sübyancı denir.
Zoofili, insan ve hayvan arası cinsel eylemi veya böyle eylemlere eğilim göstermeyi tanımlamak için kullanılan bir terim. Hayvanlara karşı bu tip bir eğilimi olan kişilere zoofil denir. Zoofili, parafili adı verilen davranış bozukluklarından biridir.”
Yani LGBT tercihleri sadece erişkin insan insana cinsel eğilimleri ve yasal hak taleplerini kapsamakta.
LGBT oluşumunun simgesi durumundaki çok renkli (Gökkuşağı) bayrak ise ilk olarak 1978 yılında San Francisco’daki eşcinsel özgürlük hareketi tarafından tasarlandı. Bayrak tanınmış bir aktivist ve drag queen olan Gilbert Baker tarafından geliştirildi.
Bayrak; her biri farklı renkte olmak üzere sekiz şeridi barındırır ve her bir renk eşcinsel toplumun farklı bir bileşenini temsil eder:
kırmızı yaşamı, turuncu iyileşmeyi ve gelişmeyi, sarı güneşi, yeşil doğayı, çivit mavisi uyumu, mor maneviyatı, cam göbeği sanatı ve cart pembe cinselliği.
LGBT topluluğu hak talepleri ise; evlat edinme, göç hakkı, cinsel yönelimler ve askerlik hizmeti, ayrımcılık karşıtlığı, bireylere karşı şiddet, nefret suçları, oğlancılık (sodomi) ve adil, eşit olmayan reşit olma yaşı gibi yasalar.
Gelelim madalyonun diğer yüzüne …
Türkiye’nin geri çekildiği ‘İstanbul Sözleşmesi’ hukuki bağlayıcılığı olan uluslararası belgeydi. Yürürlüğe 2014 yılında giren sözleşme, gücünü Anayasa’nın 90. maddesinden alıyordu. Muhafazakâr coğrafyalarda LGBT kavramının ve beraberinde getirdiklerinin kabul edilmesi zordu ve lakin LGBT maddesinin iptali yerine, kadın haklarını da içeren sözleşme toptan iptal edildi. Tartışma da buradan çıktı. Üstelik terk şekli usulen tenkit konusu oldu.
İstanbul Sözleşmesi, ‘toplumsal cinsiyetten’ kavram olarak bahseden ilk uluslararası sözleşmeydi aynı zamanda. “Karı-koca” gibi cinsiyet belirtici ifadeler yerine ‘eş veya birlikte yaşanılan birey (spouse or partner)’ ifadelerini barındıran sözleşmenin 4. maddesinde ‘cinsel yönelim’ yasal güvence altına alınmıştı. Cinsel yönelim’ ise kişilerin karşı cinsiyete, hemcinsine, tek bir cinsiyete veya birden fazla cinsiyete karşı romantik veya cinsel çekim hissetmeye yönlendiren kalıcı kişisel nitelik olarak tanımlanmıştı. İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddet ve ‘her türlü’ ayrımcılığın önlenmesi kılıfını ustalıkla sırtlanmış ve fakat sinesinde barındırdığı “toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, eş veya birlikte yaşanılan birey” gibi eşcinsel literatürün de temel argümanlarına yasal dayanak olmuştu.
Neyse bu siyasi bir konu.
LGBT konusunun yazımıza esas teşkil eden mahiyeti ise şöyle;
LGBT ideolojisi tüm dünyada ahlaki yozlaşmanın ve sosyolojik dönüşümlerin öncülüğünü yaparken; aşkın, sevginin, mutluluğun daimi bekçiliğine soyunarak lanse ediliyor malesef. LGBT karşıtları ise nefret suçu işlemekle itham ediliyor. LGBT’yi reddedenlere; ‘homofobik’, ‘bifobik’, ‘transfobik’ deniyor ve “İslam homofobiktir” algısının önü açılıyor. Bu da LGBT ideolojisinin özlemle beklediği algı zaten.
Küresel mekanizma oyunu ustaca kurguluyor ve görüldüğü üzere kadın ve LGBT konuları aynı tavada pişirilerek sunuluyor. Kadın hakları, insan hakları ile kişisel cinsel özgürlükler ayrı şeyler, kaldı ki LGBT erkekleri de kapsıyor. Sözleşmeden çıkmak siyasi bir konu ama bizlerin dikkat etmesi gereken iki ciddi konu var bence;
1. Oluşturulmak istenen yeni sosyo-kültürel (LGBT) cinsiyetin sadece dini kesim değil tüm muhafazakar Türk halkı tarafından kabulü mümkün değil. Sağlıklı, geleneksel, alışılagelmiş cinsiyet kavramını yenisiyle değiştirmek, kişisel tercihleri yasalara sokmak ve meşruluk kazandırmak maksatlı. Evlatlarımızı bundan korumak için devlet ve halk olarak tepki göstermemiz gayet doğru. Tercihler kişiselden genele döndüğü anda toplum ciddi yara alır ve aile bağlarından, çocuk yetiştirmeye kadar her alan derinden sarsılır.
2. Kadın hakları ile cinsel tercihlerin alakası olamaz çünkü kadın bir seks malzemesi olmaktan çok öte, kutsal, aydın, sosyal bir varlıktır. Bu konuda milli veya global tedbir almak önemlidir ancak bu mesele başkaca yanlışlara giriş kapısı yapılamamalıdır.
Diğer yandan İslami kesimin LGBT konusuna tepkisi anlaşılır iken, kadının sosyal güvencelerini teminat altına alan maddelere karşı durmasını anlamak mümkün değildir. Bu haklı olarak o kesimce kadınların ikinci sınıf ve eve mahkum olması istendiği anlamını doğurur ve tehlikelidir.
Velhasıl LGBT konusu böyle.
bence çocuklarımız bu yapılmak istenenlerden korunmalı, bunun için aydınlatılmalı ve usulünce kontrol edilmeli, hürriyetlerin sınırları herkes için çok dikkatli çizilmelidir. Toplumsal olarak alınacak kararlar ise azınlığın değil genelin kararı olmalı.
Türk aile yapısını darmadağın etmek isteyen küresel mekanizmanın oyununa gelmeden, milli görüş ve gelenekleri yaşatarak, Türk töresine uygun eşitlikçi demokrasiye evet, ama ayrılıkçı, dejenere edici, hastalıklı fikir ve eylemlere hayır.
bence.