Kuşak farkı
Kuşak yani nesil, yaklaşık 30 yıllık bir dönemi kapsayan toplumsal bir zaman dilimdir. Değişik harflerle simgelenir. X, Y, Z kuşağı gibi. Her bir harf değişik normlara göre değişik yaşlara hitap etse de eski nesiller alfabelerin ön harfleriyle temsil edilir.
Konumuz bundan ziyade kuşaklar arası farklar olduğu için harflerle çok zaman kaybetmeyelim bence. Daha ziyade kuşaklar arasında oluşturulan uçurumlara bakalım ve gayeye.
Kuşak farkı veya nesil farkı denilen şey; değişik kuşaklardaki insanların olaylara, hayata farklı açılardan bakması, kıyafetten sanata, müzikten ahlaka, eğitimden spora kadar her alanda farklı düşünmesidir. Bu farklar aslında medeniyet, teknoloji, finans, eğitimle alakalı tekamül konularıdır ve bence de gayet normaldir. Olmaması zaten düşünülemez. BU anlamda itirazım yok, olamaz da.
Ama …. kasıtlı olarak kuşak farklı diye yutturulan bakış açılarına, ahlaki limitlere itirazım var. hem de çok derin.
Neden mi? Ahlak kuralları, yasalar, dini günahlar zaman içinde değişmez. Yani evrenseldir. Adam öldürmek mesela her yerde, her dönemde kötüdür, günahtır, ayıptır, yasaktır. Mücbir sebep yoksa yahut dini bir hüküm öldürmek cinayettir. Tıpkı keyfi savaşlar gibi.
Şimdi beş kuşak sonra birileri çıkıp bunu normalleştirirse, öldürmeyi mübah sayan bazı istisnalar çıkartır, yahut öldürmelere göz yumarsa, veya yasaları buna göre tanzim ederse o eylem artık yasak olmaz, meşrulaşır. Ve o çağın insanları artık bilir ki öldürünce ceza almayacak. Dinen yine günah işleyecekler ama yasalardan kurtulacaklar. O nesil bunu doğru ve faydalı kabul ederse, eski nesil, eski eğitim ve ahlaka sahip olduğu için kınar ve reddederse alın size bir kuşak farkı.
Yapılmak istenen oyun tam olarak budur.
Tıptaki, bilimdeki, ekonomideki, makineleşme, robotlaşma nesil farkı olamaz. Çünkü adı üstünde insanların bakış ve anlayışı ile ilgili bir durumdur, davranış bilimidir esas olan konu.
Davranışlardaki değişim de ya toplumsal olur, ya ahlaki yahut dini. Ötesi yoktur.
Üç sektörde de değişim, normların terki demektir, inançların değişmesi demektir, ahlakın kabuk atması demektir.
Bu tekamül ile, genler yoluyla, doğruyu düzeltmek şeklinde asla olmaz. Ya nasıl olur? Birilerinin güdümü, dolduruşu, algı operasyonu, kasıtlı ahlaksızlıklarıyla. yani birileri zaman içinde bazı şeyleri bile isteye değiştirir, bunun için sınırsız kaynaklar kullanır, eskiyi unutturup yenisini koyar tepsiye, filmlerle aldatır ve sanki eskiden de öyleymiş gibi gösterir…. bunları izleyen yeni nesil de inanır ve kabullenir.
Aileler tersini söylese de çocuklar genelde sokağın sesini dinler, sosyal medyadan öğrenir, okulda gördüğü örnekler üzerinden yürür.
Trajikomik olan şudur; o çocukların her biri tek başına kalsa… asla değişemez, yanlışa meyledemezler. Çünkü evde aileleri sürekli doğruya doğru eğitir onları. Her bir çocuk bu haldeyken peki nasıl oluyor da topu birden kanat kırıyor değişik alışkanlıklara?
İşte bu kirli ellerin maksatlı hamlesi. Okulda, sokakta, ekranda aksini gören çocuk grupları,
Tek başına asla yapmayacakları şeyleri birbirlerinden görerek, etkileşerek yapmaya başlıyorlar. Yanlış örnekler o kadar çok ki çokluk doğruymuş hissi uyandırıyor. Ev halkı aksini söylese de sistem tedbirini çoktan aldığı ve anne babaları kaka (eski nesil) gösterdiği için çocuk daha ilk baştan nasihatleri reddediyor. Değişimi modernlik sanıyor, eski halde kalmayı da reddediyor.
Dantelleri istemiyor mesela çocuklar hatta utanıyorlar çeyizlerinde danteller varsa. Gece sokağa çıkma yasağını anlamıyorlar mesela gericilik sanıyorlar.
Oysa o danteller el emeği göz nuru…. Gecenin şerri çok kötü ve üzücü. farkında değiller.
Sokaklarda öpüşmek, kısacık giyinmek, pahalı makyaj ve kıyafet kullanmak, cep telefonlarını ayda bir değiştirmek yeni neslin gereği oluyor aileler tasarrufu özendirmeye çalışırken.
Ne oluyor? Aileler pinti diye adlandırılıyor, çağ dışılıkla suçlanıyor, serbestliği (!) anlamayan anne ve babalar eski kuşak diye numaralanıyor hemen.
Yıkılan, bozulan değerler sadece ahlak ve ekonomi aslına bakılırsa.
İlki toplum için hayati öneme haiz bir bağ, diğeri geçinmek için şart olan varlık durumu. İlki şeytani emellere hizmet ederken, ikincisi kapitalist küresel sistemlere hizmet ediyor.
Dişi örümceğin ağları gibi gençleri tek tek esir ediyor kendisine o şeytan denen örümcek. farkında değiller.
Bu kadarla da kalmıyor, kuşak farkı oluşturulunca devamı geliyor ve ön evlilikler, evlilik öncesi balayılara kadar gidiyor konu. Bilim ve para ilahlaştırılırken…. deizm, ateizm hortluyor, feminizm ve LGBT doluyor sokaklara.
İflaslarla toplum fakirleşirken, yanlışa itiraz eden eski kuşaklar da gidiyor gümbürtüye kanan gençler nedeniyle.
Hem ahlak gidiyor elden hem paralar.
Sistem kurucular, sistem koruyucular da sessiz kaldığı için yozlaşma toplumu sarıyor ve serseri bir toplum oluşuyor. Mor ojeler, gümüş suyu saçlar, adeta sıfır eteklerle…. parklarda sarmaş dolaş gençlerle… otobüste yaşlılara yer vermeyen çocuklarla…. uyuşturucu ve Heavy metal müziklerle.
Yani nesil farkı dedikleri şey tahrip ettikleri değer ve yargılar. Bile isteye. Sonra da çığırtkanlık yapıyorlar fark var diye.
Toplum arasında gençlerle orta yaşlıların, yaşlıların arasına duvarlar örüp, nasihatleri, tecrübeleri engelliyorlar , aktarılmasını. Yeni nesil sahipsiz kalsın, her şeyi yaşayarak öğrensin dileğindeler.
Genler yoluyla aktarılan nadide bilgiler tekamüle fayda etmesin istiyorlar ve gençleri tornadan geçiriyorlar kendi istikametlerinde.
Bunlar masum değil.
Kuşak farkı da yok aslında. fark empoze edilen zehirli akımların çeşit ve miktarında. Eskiden de vardı manevi mikroplar ama şimdi azmış haldeler çünkü kanan ve aldanan insan sayısı arttı.
Utanma duygusu, ar, edep, haya yerle bir oldu bu modernlik takıntısı nedeniyle…
baksanıza evvelden gidilen pikniklere…. ve şimdiki piknik anlayışına. Oralara kadar indiler.
Alkol, uyuşturucu alışkanlıklarına bakın… kıyafetlere, moda merakına, lisana, entelizme, yurt dışı hayranlığına, zayıflayan aile bağlarına bakın yeter…. anlamak isterseniz, anlarsınız oyunu.
Dantel ören ve danteli aşağılayan iki farklı kesim yarattılar. Daha ne olsun?
benden demesi.
Ayrıca bakınız; Kuşak farkı aslında var mı?