Kirli çamaşırlar
Resimdeki bayan gayet mutlu ve gururlu. Çamaşırları temiz ve iz kalmamış kirli hallerinden. Yeni makineler ve deterjanlar zaten aksine pek imkan vermiyor.
Ama bu yazımızın konusu kıyafetler ve mobilya kumaşları değil elbette. İnsan hataları, kabahatları, günahları, suçları, yanlışları….. Yani ömür boyu valizinde taşımak zorunda olduğu kirli çamaşırları. Bilinen veya bilinmeyen, cezası çekilmiş yahut çekilmemiş, kimsenin şahit olduğu veya olmadığı kusurlar.
Siyasette, iş dünyasında sıkça duyuyoruz birilerinin kasetlerini. Özel hayatları bizi ilgilendirmez diyoruz ama dedikoducu ve meraklı mizacımız o şeyle ilgilenmeden de duramıyor. Olaydan etkilenen veya fayda sağlayanlar servis ediyor belki ama tüm toplum günlerce o şeyi konuşuyor. Kamuoyu baskısı ise özellikle siyasette işe yarıyor ve rakiplerden biri eleniyor otomatikman.
Bu onların sakladığı, sümen altı ettiği, baş etmek yerine yok saydığı, cesaretle üzerine gitmek yerine korktuğu gerçeklerden dolayı yaşanıyor.
Gerçeğin er yada geç ortaya çıkma huyu olduğu için de zaman geliyor, hakikat anlaşılınca her şey alt üst oluyor.
Peki bizim halimiz farklı mı?
Seviyesi farklı olsa da kirli çamaşırımız yok mu? çaldığımız bir şey, haksız kazandığımız bir sınıf başkanlığı, işe girerken yaptığımız bir hile, arkadaş olurken söylediğimiz bir yalan….? Olmaz mı var elbette.
Doğrusu o yanlışı hiç yapmamak ama insan bu çiğ süt emmiş. Cahilken, gençken yaptığımız pek çok yanlış var. Resmedilmiş, dosyalanmış, şahitler önünde işlenmiş bile olabilir…. ama susturulmuş, baskılanmış, saklanmış. Hiç ortaya çıkmayacak umuduyla.
Saklı kalır mı? Asla!
O yüzden yanlış yapmamak, yapınca telafi etmek en güzeli. Üzerinden zaman dahi geçse itiraf etmek, düzeltmek gerek. Düzeltemesek dahi itiraf etmek dürüstlük gereği.
Yoksa yarın en umulmadık bir zamanda ortaya çıkacak ve her şeyi yerle bir edecek.
Bu yüzden kırdığımız kalbi, haksızlık yaptığımız bir insanı, düzeltmek zamanı.
Çok geç olmamalı çünkü hayat kısa, gerçek ortaya çıkmak için kapıda bekliyor…..
Başkası ortaya koyarsa o gerçeği çok daha yıkıcı olur.
gerçekle yüzleşmek, hatalarla yüzleşmek, mağdur ettiklerimizle yüzleşmek gerek. hem de hemen.
Çünkü o kirli çamaşırların kiri kolay çıkmayacak. Deterjanla, makineyle de alakalı değil.
Acıtacak, kıracak, yıkıp dökecek ortaya çıkarken sancılı bir doğum gibi.
Uzun zaman hak mahrumiyetine uğrayacağız belki, belki işimizden olacak, belki sevdiğimizden ayrılacağız. Ama….
Erdemli bir insan olacağız, büyüyeceğiz, saygı duyacaklar ve er ya da geç affedecekler, kıymetimizi anlayacaklar.
Susarsak ezilecek, itiraf edersek yüceleceğiz suçlu olsak da.
Ortada her hangi bir şey yokken pişmanlıkla itiraf ettiğimiz için affedilmemiz de kolay olacak. Kimse bize şantaj yapamayacak. Kimse imalı konuşamayacak yanımızda.
Gururla, başımız dik gezeceğiz sokaklarda itiraf eder ve özür dilersek o kimseden.. O yanlışı düzeltirsek takdir göreceğiz patronlarımızdan bile.
Susarsak kısa vadede kazanacağız ama orta ve uzun vadede kaybeden olacağız.
İnsan olmak af dilemeyi, işi düzeltmeyi gerektirir.
Bir an önce kirli çamaşırlardan kurtulmak insana özgürlüğünü geri verir.
Hata insana mahsus. Hata yapılır ama kötüsü saklamak ve susmak.
Güzeli ve doğrusu affettirmek kendini.
Hemen, geç olmadan, gerçek ortaya çıkmadan….
Bence. İnsan Kirli çamaşırlar ortaya dökülmeden konuşmalı, saklamamalı. Kötü kokular ayyuka çıkmadan, vakit geç olmadan itiraf etmeli. Bu yeni ufuklar, yeni dostluklar da açacak. Bağları daha da kuvvetlendirecek. Amiyane tabirle birine kazık da atmış olsanız affedecek sizi bir zaman sonra ve artık size güvenecek. Bu her şeye değmez mi?
Ama bu o kadar kolay değil!!!!
Cesaret ister, fedakarlık ister, öz güven ister, sonuçlarına katlanmayı gerektirir, nefsi terbiye etmeyi zorunlu kılar. Bunları yapabilmekse zordur. Yapmaya çalışmakla iyileşir insan, güzelleşir, büyür her şeye rağmen.
Makinede yıkamak gibi kolay değil o kirleri temizlemek. Acıtıcı, zaman isteyen, yalnız bırakıcı belki. Ama değer…. çünkü önümüzde uzun yıllar var ve o lekeyle uzun zaman yaşayamayız.
Yatağa girdiğimizde vicdanımız rahat olsun istiyorsak…. o hatamızı itiraf edeceğiz korkmadan. Ağız ucuyla değil, kalpten dileyeceğiz özürleri.
Affedilmenin şartı bu.
Ve bundan sonra duygu ve düşüncelerimizde kirlenmeye de müsade etmeyeceğiz elbette.