Kassandra Sendromu (Kompleksi), kişinin gelecekte yaşanacak kötü olaylara veya acılara karşı başkalarını uyarmasına karşın çevresindekileri söylediklerine inandıramaması ve öngördüğü felaketi engelleyememesi sonucunda yaşadığı sendromun psikolojideki karşılığıdır.
Yunan mitolojisinde Truva Kralı Priamos ile Hekabe‘nin kızı olan Kassandra’yı bu kadar önemli kılan yanı geleceği görme gücüne sahip olmasıdır. Kassandra, bu gücü kullanarak gelecekte oluşabilecek tehlikeleri önlemeye çalışmak ister ancak kimsenin ona inanmaması sonucu başına gelen talihsizliklere daha fazla üzülür. O kadar ki bu trajik karakterde, bugünün anlayış ve deyimine göre “uzağı gören bilinçli bir insanın dramı” vücut bulmaktadır. Söylenenlere göre Kassandra, bu eşsiz yeteneğiyle Truvalı Paris’in Sparta Kralı Menelaos’un karısı Helen’i kaçırması sonucunda Yunanların Anadolu’daki Truva kentine saldırmasıyla gerçekleşen Truva Savaşı‘nı öngörmesine karşın Eski Yunan’da hakim olan ataerkilliğin izlerinin altında ezilir. Felaketlerin ardı arkası kesilmese de kimse bir kez olsun Kassandra’ya inanmayı tercih etmez. Mitoloji tarihine güzelliği ve lanetliyle yer edinen Kassandra, psikoloji literatürüne Kassandra Sendromu olarak geçmiştir.
Bu sendromun ne demek olduğuyla yaklaşık üç yıl önce tanışmıştım. Ne yönden diyecekseniz hemen söyleyeyim; okudukça, bildikçe, öngörülerimiz artıyor ve insan eli geleceği (ilahi geleceği değil) tahmin yeteneğimiz hepimiz için gelişiyor. Etrafımıza ufak veya büyük tahminler ve nasihatler aktarıyoruz ama görüyoruz ki çoğu insan bunlara kulak asmıyor. Üzülüyoruz.
Ama daha üzücü olan ise o hal onların başına gelince daha fazla üzülüyoruz. Dinlemek ve tedbir almak yerine kulaklarını tıkadıkları için şimdi onlar gibi bizler de acı çekiyoruz.
Lanetli değiliz, bilge de değiliz, Tanrıça da. Ama aydın ve aklı yerinde kimseleriz. En yakınlarımız bile bizlere çoğu zaman kuşak tıkamıyor mu? Hele evlatlarımız, gençler… anlattıkça, örneklendirdikçe bizleri hayalcilikle suçlamıyor mu?
İşte bizim sendromumuzda tam olarak bu.
bence.