İyiler ve kötüler
Dili, dini, rengi ne olursa olsun…. iyiler; iyidir! Bu söz Tolstoy’un.
Ne kadar doğru!
Dünyada her çağda, her ortamda, her iş veya oluşta daima iki cephe vardır; iyilik ve kötülük. Dikkat edin bir tarafta çıkar, tuzak, aldatma, ihanet ve diğer tarafta güzellik umudu, düzelme isteği, yardım etme gayesi….. Bir taraf para, makam, mevki derdindedir, diğer taraf yaşamı güzelleştirme….. Bir taraf baskındır, acı verir, zulmeder, kalp kırar, acıtır, ağlatır….. diğer taraf mazlumdur, mutsuzdur, fakirdir, haklıdır ama hakkını savunmasına bile müsade edilmez….
Felsefi olarak bu hayatta iki yaşama şeklimiz var; ya iyi olup güzellik saçacağız etrafımıza, ya kötü olup, bencil hayat sürüp, kırıp geçireceğiz hayvanlar gibi, hayatta kalmak ve rahat etmek için…. yani insan veya hayvan olmayı seçeceğiz. Yaratılış itibarıyla herkes iyidir. Bu fıtratında vardır. Kötülük kalbe yerleşiyorsa bu sonradandır. Yani insan kötü olarak doğmaz. Ama sonradan, hatta elinde olmadan bile kötüleştiyse bu mazeret değildir.
İnanıyorsak, Müslümansak kötülüklerin dinen karşılıksız kalmayacağını da biliriz. Ahiret inancı ve hesap inancımızın temelidir çünkü…. Buna rağmen kötülük üretiyorsak da vay halimize!
Sokaktaki hayat, iş ortamı, hastaneler, camiler, alışveriş merkezleri, mezarlıklar iyilerle kötülerin bir arada olduğu yerler…. yani kimsenin suratında iyi veya kötü yazmadığı için siyah ve beyaz tondaki kalpler birlikte nefes alıp veriyor. Mekan aynı, zaman da. Farklı olan olaya bakış açısı ve beklentiler. Kötüler çıkar umudunda, iyiler güzelleştirme….
İyiler ve kötüler, iyilik ve kötülük gibi hayatın iki gerçeği. Biri olmadan diğeri olmaz. Kötülüğü yeryüzünden silmek olmayacak bir hayal bu nedenle. Olması gereken; bunca kötülüğe rağmen iyi olabilmek.
Kötülüğün zaferleri paradır, makamlardır, haksız mevkilerdir, torpildir, ihaledir, atamadır, el koymadır, gasp etmedir, zengin yaşam sürmektir…. İyiliğin zaferleriyse göz yaşlarını dindirmek, yetimleri güldürebilmek, mazlumlara umut olabilmektir.
Betonlarla, tren raylarıyla, spor tesisleriyle iyilik olmaz…. İyilik yaşama değer katmakla olur, kolaylaştırmakla, adaletli bir sosyal düzen kurmakla, emniyet ve güveni tesis etmekle, emeğin karşılığını vermekle….
Kötülük de sadece parayla olmaz…. hürriyetlere el konur olur olmaz sebeplerle, baskılanır hür düşünceler, iftiralarla karartılır hayatlar karanlığın şer güçlerinin imkanlarıyla….
İyilik daha ziyade münferittir… çok az grup kabiliyeti vardır iyiliğin…. Ama kötülük organizedir, çağları aşan yemine sahiptir, gizlidir, yer altında, kapılar ardındadır….
İyi veya kötü olmak insanın tercihi ve sınavıdır.
Aileler, okullar, kitaplar, masallar çocuğu iyi yapmaya çalışır, iyilikle tanıştırır, örnek olmaya gayret eder, iyiliği ödüllendirir. Ta ki çocuk kötülükle tanışana değin. O bisikleti kırılan, dayak yiyen, oyuna alınmayan çocuk o gün eve geldiğinde kötülükten zarar görmüş halde göz yaşı dökerken şöyle düşünür; ben ağlayan, ezilen mi olacağım, ezen, ağlatan mı?
Kırılma noktası bu andır.
Kötülüğün hakkından iyilikle gelinebileceğini fark edemezse, defa defa canı yanarsa, bıkarsa ezilmekten, ailesi ona moral ve destek veremezse…. kötülerin acı gücüne imrenmeye başlar…. Fenalık olduğunu bile bile, göz yaşına sebep olduğunu göre göre…. adım adım karanlık birlikteliklere kayar çocuk….
Gençlik anları ayrılma noktasıdır. Kötülükten kopmak için muazzam bir fırsattır. lakin bu çağda da tuzaklar o kadar çoktur ki iyilik aciz kalır verebildikleriyle…. Gençlerin önündeki uzun ömür, ahireti ve ölümü düşündürmekten ziyade, hayatı daha seksi, zengin, güçlü ve hesapsız yaşamayı özendirir.
Günahın çekiciliğiyle tanışır genç bu yaşlarda…. paranın satın alma gücüyle, makamların itibarıyla, kötülüğün verdiği cesaretle….
İyilik artık acizliktir, zayıflıktır, aptallıktır…..
Hele fakirse aile, hele tahsil yerine işe girmeye mecbursa, hele sobaya koyacak odun bile yoksa evde kış gecelerinde…. kötülüğün daveti kolayca karşılık bulur….
Kötüler mutlu olamazlar. Çünkü hırsları, endişeleri, korkuları, hasımları takip mecburiyetleri, yeminlerine sadakatleri, para sevdaları onları mutluluğu düşünmekten alıkoyar. Tek dertleri statüye sahip çıkmaktır. Daha aşağı yaşamlara mecbur olmamaktır, zayıf düşmemektir, veliaht yetiştirmektir. Kendisi gibi onlarca, yüzlerce daha kötü yetiştirmektir ki içinde bulunduğu dipsiz çukurda yalnız olmasın…. Kötüleştirdikçe etrafını, kalabalıklaştıkça kötüler ordusu morallenir kötüler, doğru yaptıklarını düşünmeye başlarlar…. dev bir yanılgıyla.
İyiler mutludur. Çünkü azla yetinmeyi bilirler ve paraya endeksli değildir mutlulukları. Sıcak bir çorba, oynanan bir tombala, yeni bir çorap mutlu eder iyileri…. bir kediye su vermek, bir domates fidanının çiçek açması, bir kuşun ötmesi….. mutlu olması kolaydır iyilerin. Lakin iç dünyaları böyleyken, dış dünyanın acı yüzü kötüler yüzünden mutsuzdurlar…. sürekli ağlamaklıdırlar hakları yendiği için…. buna rağmen dürüstlükten, umut etmekten vazgeçmezler…
Kötüler hayatı kötüleştirmeye, iyiler güzelleştirmeye çalışır….
Sosyal grupların tamamı aynı düşünce ve hissiyattakilerce oluştuğu için tüm mecralarda saflar ayrı ayrı tutulur…. iyilik ve kötülük safları.
Adı ne olursa olsun, kaç kişiden teşkil olursa olsun tüm sosyal yapılanmalar, uluslararası kurumlara değin bu şekildedir.
İyiler iyilerle, kötüler, kötülerledir.
Kötülükle temas kaçınılmazdır ama farkındalık yoksa ve temas müddeti uzunsa, o insan iyi bile olsa kötüleşmeye mecburdur.
Tam tersi biraz daha zordur ve zaman alır. Yani kötüler, iyilikle uzun müddet temas dahi etseler kolayca iyi’leşemezler.
Kalp ve akıl çakışır bu meselelerde. Nefis aklı kandırır, vicdan kalbe feyz verir.
Beşeri dünyaya aşık zihinler…. parayı ve saltanatları sever…. Ahiri dünyaya, manevi hazza aşık gönüllerse temizliği ve namusu seçer….
Başkalarının kötü olması bizim sorunumuz değildir ama yeter ki yakınlarımız, emanetlerimiz, ailelerimiz, evlatlarımız olmasınlar….
Herkes kendi hayat çemberlerini kurar…. sosyal temasa girmeden yaşayamaz insan mecburen. Bu nedenle arkadaşı, işi, hobiyi, teması iyi irdelemek gerekir ki kötülük sezildiği anda, oradan uzaklaşmak gerekir. Çünkü cezbedici kötülük kara delik gibi yutar insanı farkında bile olmadan.
İyilik de kötülük de bulaşıcıdır yani.
İnsana düşen, kendisine bahşedilen hayatı iyi, güzel, adaletli ve hakkaniyetli yaşamaktır. Bu dünyaya gelişin gayesi zaten budur, dünya bir sınavdır, kısadır, asıl hayat için bir seçim alanıdır bu yaşamlar. Burası sonuç değil sebeptir, burası amaç değil, araçtır.
Bu manasız ve kısa hayatı bencillik ve cehaletle kirleten insanlar yani kötüler…. ahireti kaybettikleri gibi, bu dünyada da korkulan, itilen, uzak durulan kişiler olarak yaşarlar daima…. yani sevilmezler, yani mutlu olamazlar, yani sahtedirler, gerçeklerden uzaktırlar.
Yalnız kaldıklarında kötülerin kalbi daima sızlar…. uyku uyuyamazlar kolayca, bu yüzden ellerinden düşmez viski kadehleri….
Kötüler merhametsiz oldukları için merhamet de göremezler ve daha kısa yaşarlar iyilere oranla…. çünkü ya öldürülür, ya sistem dışına itilir, ya kurdukları tuzaklar gibi, başkalarınca kurulan bir tuzakla yok edilirler….
İyilerse merhamet eder, merhamet bulur…. fakir, sade ama uzun yaşarlar sabırla, şükürle… korkuları canları ve inançlarıdır …. mal mülk dertleri yoktur, düşmanları yoktur, tuzakları yoktur…. bu yüzden ezilirler ama canlarına kast edilmez ….
AMA…..
Bu yaşamda insan sadece iyilik yapmakla yetinemez. Bu en önemli kaidedir dinen de. İyilik yapmak kadar kötülükle de mücadele şarttır! Bunun gereği, diğer insanları, sınavı, fıtratı yani yaratılışı, yaşamı kurtarmaktır ve bir görevdir bu.
Kötüler nasıl dünyayı kötüleştirmeye yeminliyse, iyiler de dünyayı ve yaşamı iyileştirmeye yeminli olmalıdır. Organize olmasalar da ferdi olarak iyilik yapmalı, kötülere elle, sözle, kalple karşı çıkmalıdır. Bu kalemle de olur, kılıçla da.
Bu korku vesaire sebepler yapılamıyorsa, yani kişi sadece iyilik yapıyor, sessiz sedasız evinde soyut bir hayat yaşıyorsa, kötülüğe ses çıkarmıyorsa, haksızlık karşısında susuyorsa…. o kişi iyi değildir! Çünkü haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Kötülükle mücadele etmek farzdır.
Diğer yandan mali, olarak sadaka vermek suretiyle sadece bir insan iyi olamaz. Sözüyle, ilmiyle, nasihatiyle de vermeli…. zekat her şeyin vardır…. ilmin de, kabiliyetin de… bedenen de kişi iyiliğe maddi destek vermelidir, fikri de. Bu ise fiilen katılımı gerektirir.
Yani kötülük yapmamak kişiyi iyi bir insan yapmaya yetmez! İyi insan olmak iyilik üretmek, kötülük yapmamak ve kötülükle mücadele etmekle olur.
Bunları neden yazıyorum? Çünkü gün boyu ekranlarda, sokaklarda, reklam afişlerinde binlerce kötü görüyorum…. maskeleriyle, paraya dayalı güçleriyle, mevkilerden gelen cesaretleriyle, mini etekleriyle, pahalı takım elbiseleriyle, model arabalarıyla, ithal purolarıyla…. ve canım sıkılıyor.
Bir yanda kuru ekmeğe talim eden insanlar, makarnayla, yumurtayla beslenenler, bir yandan bir öğlen yemeğine milyar harcayanlar….
Bir yanda yalan konuşanlar, vadedenler, bir yanda gerçekten çalışanlar… Bir yanda halkla içiçe olanlar, bir yandan kendisini halktan üstün görenler….
Kötüler kendilerini seçkin sanır, Allah’ın bu dünyada lütuflandırdığı kimseler olarak görürler kendilerini ve ahirette de güleceklerini sanırlar…. Yani seçilmiş olduklarını, seçkin olduklarını düşünürler…. bu kibri gerektirir….. diğer insanları aşağılamayı…. toplumsal dengeleri sarsmayı…. bu felaketin ayak sesleridir aslında anlayana….
Eşitliği kabul edemezler, namazda, camide bile kırmızı kurdele çekerler halkla aralarına…. siyah makam arabalarından başkasına binemezler, siyah takım elbiseden başka giyemezler, adamsız çıkamazlar sokağa, canları korumalarına emanettir, her yerde durup yemek bile yiyemezler, her yediklerini de birileri test eder önceden zehir var mı içinde diye….
İyilerse eşittir, adildir, hakkaniyetlidir….. Herkese açarlar kalplerini, severler kolayca, kandırılırlar çünkü kötülük beklemezler…
Ama iyiler de dikkatli ve akıllı olmak zorundadır. Kanmak bir kere olur, ikinciye kanmak ahmaklıktır, saflıktır…. İyiler kötülüğü gördüğü anda temasını kesmelidir kötülerle…. bahane yaratmadan, dilenciliğe soyunmadan, anlamsız tutkulara bulaşmadan.
İyiler kötülük karşısında acizdir çünkü kötülük beklemezler ama akıllıdırlar, eğitimlidirler, hemen tedbir alır ve kurtulurlar ama her zaman canları yanar bu hoşgörüleri nedeniyle.
Kötülerse habersizce vururlar …. aniden, hesapsızca, ölçüsüzce, beklenmedik anda, sebepsiz yere….
İyiler vurulur…. ağlar, aç kalır, işten olur….
Bu dünyanın hiç bir hazinesi kötü olmaya bahane edilemez…… mesele iyi yaşamak ve iyi olarak ölmektir.
Ecele yakın tövbeler de kurtaramaz merak eden olursa diye söylüyorum. Tövbe eylem gerektirir, ispat gerektirir dinen.
Tüm yaşamı lanetlik halde yaşayıp, son anda ben tövbe ettim diye kurtulamaz kimse….
Kötülük kendi lanetini de kendisi yaratır.
Kötülük geçicidir, tarihin hiç bir çağında egemen olamamıştır hayata uzun süre.
Ama iyilik ilk günden beri vardır ve var olmaya da devam edecektir. Çünkü insanın mayası iyilikle yoğrulmuştur. Bu sevgiyi ve umudu yaşatan en büyük güçtür. Moral bozamaya da gerek yoktur bu sebeple ama bu durum kötülükle mücadeleye de engel teşkil etmez.
Er ya da geç iyilik mutlaka kazanacaktır. Mesele hangisinin kazanacağı değildir. Mesele; iyiliğin kazandığı o günde bizim hangi tarafta olacağımızdır!
Bunu sadece kıyamete dek diye düşünmeyin, herkesin eceli kendi kıyametidir. Ecelden evvel, çok evvel iyileşmek gerekir, iyileştikten sonra ispat gerekir…. Çoğunluk ne derse desin, çoklar kötü bile olsa lazım gelen şey güzel ve temiz kalmaktır. Çoğunluğun öyle yapıyor olması o şeyin doğru ve güzel olduğu anlamına gelmez çünkü.
Kalbe danışmayı öneriyorum ben etrafıma…. Müftüler fetvada verse kalbine danış demiş Peygamberimiz. Aynen katılıyorum. Çünkü kalbin ilham vereni ruhtur…. Ve o ruh Allah emanetidir, Allah’tan bir parçadır. Daima doğruyu, güzeli emreder ruh…. biz ona vicdan sesi deriz. Kalp işte bu sesi duyar … kalbi dinlersek doğru yolu da buluruz ama nefse tabi aklımızla iş yaparsak varacağımız yol karanlıktır.
Bundan şu sonuç çıkarılmasın; aklı kenara koymak. Asla! Aklı kullanmak Allah emri, iradelere sahip çıkmak da.
Kötüler şeflerine, patronlarına akıllarını teslim ederler…. iyilerse sahip çıkarlar iradelerine…. o yüzden iyiler organize olamazlar, lider kabul etmezler kolay kolay…. Ama kötüler en güçlünün eteklerinin altına girip, akıllarını ona teslim ederler, namuslarını, geleceklerini….
İyiler aklı kötülükle mücadele etmek için, kötülükten korunmak için, daha fazla kimseye iyilik yapabilmek için, hayatı daha güzel hale getirmek için kullanmalıdır…. Kalbe uyup mesela sadece ibadet etmekle gidilemez cennetlere…. mücadele de gerekir.
Velhasıl dünyada her yer iki farklı insanla dolu…. İyiler ve kötüler. Bu dünyada kötüler kazanmış gibi görünse de aslında kaybedenler onlar. Yarın? Yine kaybedecekler. O nedenle bir an önce iyi’leşmeye ihtiyaç var ve kötülükle savaşmaya.
Bunu becerebilen kazanır, yapamayan kaybeder.
bence.
Unutmayın; Her insan melek olarak doğar. Sonradan ya insan olur, ya Şeytan!
Hangisi olacağınıza kendiniz karar vereceksiniz.