İyi günde kötü günde
İyi günde, kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta, varlıkta ve yoklukta… hep yanında olacağınıza söz veriyor ve eş olarak kabul ediyor musunuz?
Evlilik akdinin hemen evvelinde nikah memurunun sorduğu sorular bunlar. Herkes de normal olarak EVET diyor.
Sonra günler geçiyor, ekonomik darboğazlar, alışamamalar, hastalıklar, yaşlanmalar, karamsarlık günleri ile sınav edilince o evlilikler çatırdıyor. Bir iki derken…. soluklar mahkeme salonlarında alınıyor ve eşler ayrılıyor.
Bin nüfus başına düşen evlenme sayısını ifade eden kaba evlenme hızı 2022 yılında binde 6,76 olarak gerçekleşti. Boşanan çiftlerin sayısı 2021 yılında 175 bin 779 iken 2022 yılında 180 bin 954 oldu. Bin nüfus başına düşen boşanma sayısını ifade eden kaba boşanma hızı 2022 yılında binde 2,13 olarak gerçekleşti.
Yani 2022 yılında geçen seneye göre boşanma sayısı 5000 ‘den fazla artmış. Hızla boşandırılıyoruz.
Mahkemelerin boşanma celselerini hızlandırmasının, anlaşmalı boşanmaların artmasının, genç yaşta acele verilen evlilik kararlarının çoğalmasının bir sonucu olarak eşler boşanıyor. Hem de ilk bir senede sıklıkla.
Hani söz vermiştik? Hani kara günlerde bile eşimizin yanında olacaktık?
Aileler, arkadaşlar bir yandan, eşler ve avukatlar bir yandan boşanmaları körüklüyor.
Dinen; evlilik akdinin başlaması kadının hakkıdır. Yani kadın hür irade ve isteğiyle EVET demeden akid gerçekleşemez. Boşanma ise erkeğin hakkıdır ve başta belirlenen mehir hakkını ödemek kaydıyla isteğini eşine iletir. Bu üç defa ayrı zamanda olur ve her biri arasında yaklaşık birer aylık süreler olur ve ikinciden sonra hakem olarak aileler veya tanıyanlar araya girip sulh yolu ararlar. Orta yol bulunamazsa erkeğin üçüncü kez boşanma isteğini bildirmesiyle evlilik düşer. Ancak eşlerin karşılıklı anlaşması şartıyla kadın kocasından boşanmak isteyebilir. (Bu benim yorumum)
Durum buyken artan boşanma sayıları beni tedirgin ediyor ve üzüyor. Ailelerin, arkadaşların hakemlik vazifesini yapmadığını düşünüyorum. Yine malesef nafaka taleplerinin ve buna dayalı ekonomik özgürlük beklentilerinin bu sayının artmasında çokça etkisi var.
Şu an nafaka verme süresi ne kadar oldu bilemiyorum ama zaten maaşlı olan eşler, nafaka ile yeterli ekonomiye sahip olduklarından özgür ve tekil hayatlar seçiyorlar.
Bence eşler anlaşamıyorsa mutlaka boşanmalı ve özellikle çocuklara o buhranlı hane içi durumları yaşatmamalı ama anlaşamama ihtimalini önceden (nikah memuruna söz vermeden) tespit etmek için evlenmeden önce iki değil üç kere düşünmeli.
Anne ve babalar da evlenir çocuklarıyla birlikte, aileler büyür. Sadece gençlerin anlaşması yetmeyebilir yani. Ekonomik, sosyal, ahlaki, dini, felsefi uyumlar asgari % 80 seviyesinde olmalı ki, aileler hiç olmazsa % 70 oranında anlaşabiliyor olmalı ki evlilikler daha uzun sürebilsin.
Katalog evliliklerin, düzmece evliliklerin, muta nikahlarının saçmalığından bahsetmeye bile gerek yok.
Salonun kalabalıklığı, günün önemi, kıyafetlerin ışıltısı, takıların ağırlığı unutturuyor olsa da ÇİFTLER NİKAH MEMURUNUN SORDUĞU SORULARI iyi dinlemeli ve acele etmemeli. Damadın ayağına basma telaşından ziyade gelin hanımlar sorunun ağırlığına kulak vermeli.
İyi günde, kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta, varlıkta ve yoklukta… hep yanında olacağınıza….. söz veriyor musunuz?
En mühimi ve acısı gençler şimdi bir yastıkta kocamak için evlenmiyor. Olmazsa eşyalarımı ve hatta çocuğumu kucağıma alır kendi evime çıkarım diyor.
Evlilik kurumunun ciddiyet ve ağırlığı bu şekilde yok ediliyor. Sulh için sınırlar zorlanmıyor, tavizler verilmiyor, anlayış gösterilemiyor, hakemler adil ve istekli davranmıyor. Devletin zaten zorlaştırıcı tedbir almasını beklemek hayal. Böyle olunca da boşanmış eşler toplumuna dönüyoruz yavaş yavaş.
Peki sonra ne oluyor? Paralar bitince, kadın arkadaş edinince, kiralar ödenemeyince, psikolojiler bozulunca…. akşam haberlerinde izliyoruz hep beraber. Sokak ortasında işlenen suçlar ve sahipsiz kalan hatta canına kıyılan çocuklar.
Toplum nereye gidiyor bu halde? Tam da küresel ağabeylerin istediği yere; tek ve bekar ve bencil hayatlara.
Bence.