İsrafa dair acı bir tebessüm
Yer Tokat, Erbaa. Resmi devlet bankalarından birinin müşteri hizmetleri katı. Yetkiliyle maaş hesabı, promosyon, kredi kartı filan konuşuyoruz. içerisi çok da kalabalık değil ama yanımıza köyüne dönmek için son dolmuşu yakalaması gereken, üstü başı (tarlada çalıştığı kıyafet olduğu belli) ütüsüz, hafif tozlu, başındaki şapkasını nezaketinden çıkarmış elinde tutan daha doğrusu heyecan ve tedirginlikten yumru yumru yapmış, yüz hatları çizik çizik, yorgun, ürkek, yaşlı bir çiftçi amca geldi.
Özür dileyerek görevliye seslendi. bizden müsade almayı da ihmal etmedi. Biz ‘tabi amca sen önce buyur’ dedik. Görevliye meramını kısaca anlattı.
‘Biz geçenlerde devlete buğday vermiştik. Parası bugün yatacaktı. Bir bakar mısın yatmış mı diye?’ Nüfus cüzdanını uzattı.
Görevli baktı, ‘Evet amca yatmış’ dedi. ‘Ne kadar yatacaktı?’
’26 bin dedilerdi ama?’
‘24.500 TL yatmış’ dedi.
İhtiyar yüzünde paranın yatmış olmasından dolayı hem bir rahatlamayla hem de 1.500 liralık kesintiyle yapacaklarından mahrum kalmanın hüznüyle karışık bir ifadeyle sordu; ‘Hemen çekebilir miyim?’
‘Evet amca, aşağı gişeden hemen alabilirsin.’
Yaşlı çiftçi yüzünde çok hafif bir tebessümle kimliğini aldı, aşağıya yollandı. Bir daha da onu görmedik. Ancak banka yetkilisi bizlerle aynı şeyi hissetmiş olmalı ki bizim işe dönmeden izahat yapmaya başladı;
“Bu para yaklaşık 8 dönüm buğdaydan temin edilebilir. işçi tutamaz, oğlu kızı da yoksa sıcakta, soğukta yıl boyu, bu yaşta çalışmak zorunda. Bu, amcanın belki de bir yıllık geliri . Yesin mi, düğün mü etsin oğluna, mazot mu alsın? Ben bile bilemedim.” Gözleri bizler gibi dolar oldu aldığı yüksek maaştan da utanarak.
Kızımla birlikte işimiz bitti, masadan ayrılırken kızıma dedim ki;
‘Bu amcayı ölene kadar unutma! İsraf ederken, lüks lokantalara, kıyafetlere servetler verirken, bir cep telefonuna (o zaman için) 35 bin lira verirken hatırlarsın.’
Hak verdi, üzüldü. Çıktık.
Sonra ne oldu? Amca ne yaptı bilemem ama kızım o pahalı telefonu yine de aldı. Sonra bir tane daha.
Amca? Belki kıt kanaat azık yaptı o parayı, belki oğluna düğün, belki petrolcüye olan borcunu ödedi. Sağ mı bilmem ama yaşadığı borç harç hayatıyla bana kendi adıma unutulmaz acı bir ders verdi.
Niye anlattım bu enstantaneyi? Sizlerde duyun, bizler 35 bine telefonlar alırken, memlekette niceleri 25 bin lira ile belki sene geçiriyor bilin istedim de ondan.