İslam’ın abdesti imandır
Yaşam, mahiyetini bilemediğimiz bir an, yer ve şekilde var edilmiş ve bilmediğimiz bir zamanda şekli ve mekanı değişecek süreçtir. Hikmeti ve ilmi izlerce asla bilindik olamayacak bu sürecin tek sahibi Yüce Allah’tır ve baki olan, Tek Yaratan sadece O’dur. O’nu ‘Bir ve Tek’ muktedir kabul etmek aklın sınırlarını aşan bu sonsuz idrak nedeniyle aklın ve vahyin emridir, tevhidin ta kendisidir.
Fıtrat; yaratılıştır, hikmet ve kudrete dayalı, tek Malik’in elinden çıkmış belirli süreye kadar var etme sonra öldürüp yeniden diriltmedir. Fıtratın sahibine misak günü söz veren insan, fıtratın en yüce varlıklarındandır, emanetin sahibidir.
İman; sadece Allah’a, inanmak, teslim olmak ve güvenmektir. İslam’ın abdesti imandır. Tevhidin, ibadet ve ahlakın, salih amel ve ahlakın can suyu imandır ve iman etmeden kimse cennete gidemez. Kulluk bilinci ve fıtrat gayesi demek olan imanı elde tutmak ve güçlendirmek, iman vermesi ve nefsimizi temizlemesi için Yüce Allah’a yalvarmak, dünya ve ahiret kurtuluşu için olması gerekendir. Amel imandan bir parça değildir lakin bunun tek istisnası zulme direnmektir. İmanı veren ve bilen sadece Allah’tır. İman, dilde değil kalpte yaşatılması gereken yavru bir kuştur ki beslenmez ve ihmal edilirse ya ölür ya yuvadan kaçar gider.
İmanın mahiyeti Kur’an ışığında anlaşılmadan, kime ve neden iman edileceği bilinemez ve bu gaflet, şirk ve imanı birbirine karıştırarak kulu Allah yolundan çekip nefse ve şeytana tabi kılar. İmansız, putlar ve ilahlarla dolu dünyevi bir yaşam, bizi zengin, güçlü veya nüfuslu yapsa da, sonsuz hayatta azap ateşlerine mahkum eder. Dünya bir sınav, şeytan en büyük düşmandır. Allah’a ortak koşmak demek olan şirk, ahdinin takipçisi olan şeytanın dinidir. Bu yaşamda en kötü şey “Allah’ın rızasını kaybetmek” ve tövbeden kaçarak şirk içinde imansız bir inkarcı olarak ölmektir.
“Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin velileri ise tâğûttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar.” (Bakara 2/257)
Ümmetin imtihanı para, şirk ve dünya süsleridir. Zerrece haksızlık yapılmayacak o din gününde en önce sorulacak soru “iman”dır. Çünkü Allah hayatı ve ölümü, kimin daha iyi iş yapacağını görmek ve iman edecekleri seçmek için yaratan ve hesap soracak olandır. Yeryüzünün ahir zamandaki belası “imansızlık” ile “farkında bile olmadan şeytanın şirk dinine tabi olmak”tır ve şirk üzere ölmek, affedilmeyecek tek günahtır, en büyük zulümdür. Vebal büyük, cennetler güzel, azap fenadır.
Hakikat ve hak Kur’an’dadır. Kur’an’ı anlayarak okumak her Müslümana FARZ’dır. Hz. Peygamber, vahyin seçilmiş muhatabı ve yaşayan en yüce örneğidir. Besmele her işin başı, Fatiha, Allah’a verdiğimiz sözdür. Maneviyattan uzaklaşan, beşerileşen, kişilere ve mişnalara mahkum edilen, tarikatlaşan, hurafelere boğulan ve şekilciliğe bürünerek bölünen İslam, Allah’ın dini değildir. Kutsal olan Arapça lisanı değil Kur’an’ın mesajıdır. Kur’an’ın tek düşmanı ise zulümdür.
Ecel halinde teslimiyet, kalbe girememişse – haksızlığa haykıramıyorsa İMAN, nasuh değilse tevbe, huşu ve iman yoksa ibadet, vicdan ve merhamet yoksa ahlak, terbiye edilmemişse nefis, Allah rızasını aramak yoksa amel, hayra hizmet, şerle mücadele yoksa servetlerle yaşamak, riya ve gösterişe bulandıysa İslam kula fayda sağlamaz. Fayda Kur’an’da, kurtuluş ve esenlik; insanlığı, Türklüğü unutmadan… iman’dadır.
Bu yazıyla gayem; imanı ve şirk belasını elden geldiğince tanıtmak, kulları Hak yoluna davet ederken Türklüğün, Atatürk’ün yüce vasıflarını bir kez daha hatırlatmaktır. Niyetim güzel, kalbim temiz, gayretim masumanedir. Yolum ALLAH yolu, rehberimiz Kur’an ve PEYGAMBERİMİZ’dir.
Bence İslam’ın abdesti imandır bunu defalarca da izah ettim. Diğerleri, yani şekilci İslam, Arap İslam’ı, riya ve gösteriş…. din değil. Başka bir şey!
Rabbim bizleri kendi yolundan, Kur’an ve Hz. Peygamber nurundan ayırmasın, bizleri sadece ve samimiyetle Allah’a iman edip kul olabilenlerden eylesin, inkarcı ve isyankar imansızları helak ve azap eylesin. Amin!