İpi boynuna dolamak
Köyün birinde bir çoban varmış. Okuması olmayan, dil bilmeyen, ehliyeti dahi olmayan biri. Uzun yıllardır yapmakta olduğu çobanlıkla geçinir giderken bir gün köyden biri vekil seçilmiş ve hatta bakan olmuş Ankara’ya gitmiş. Köylüler ufak işler için kendisinden ricacı olmak için zaman zaman Ankara’ya uğrar, işlerini halledermiş. bu durum çobana da ilham vermiş ve iş bulmak için Bakan’dan ricacı olmaya karar vermiş. Bakan muhtarla birlikte yanına gelen çobanın vasıflarını daha doğrusu vasıfsızlığını görmüş ama yine de kıramamış ve bir iş adamı arkadaşına göndermiş.
Çoban işadamına gittiğinde nezaketle karşılanmış ama hiç bir vasfının olmaması işvereni de doğrusu rahatsız etmiş. Buna rağmen Bakan’ı da kırmamak adına çabana girişte oturma ve girip çıkanı sayma görevi vermiş. Güzel de bir maaş teklif etmiş.
Çoban gayet memnun işe başlamış ama ne başlayış? Gün bitiminde doğrudan patrona gidip sayıyı bildiriyor ve görevini yerine getirmenin huzuruyla akşam eve gidip deliksiz uyuyormuş.
Bir zaman sonra çoban patrona “erkekleri ayrı, kadınları ayrı saymak” teklifiyle gitmiş. Patron kendisi için önemsiz olsa da çobanın bu gayretini takdir etmek adına taltif edici sözler söyleyince çoban başlamış girip çıkanları cinsine göre saymaya.
bir zaman sonra bu kez çoban genç ve yaşlıları ayrı ayrı saymak teklifiyle gitmiş patrona. Patrondan yine takdir görüp onay alınca dört elle koyulmuş saymaya.
derken bir müddet daha sonra giysi rengine göre, sonra etek pantolon durumuna göre, sonra çantalı çantasız durumuna göre saymak teklifleriyle gitmiş patrona. Patron her defasında ‘kendini aşıyorsun’ gazıyla teşvik ettiği için de çobanın vakti ve enerjisi yetmez olmuş. yaptığı iş boş ve faydasız bir meşguliyetten ibaret olsa da gerçekten yoruluyormuş, vakti de yetmez, işin altından kalkamaz olmuş.
Nihayet bir gün patrona gidip yanına bir yardımcı vermesini, işi tek başına yürütemediğini, yaptığı işin yadsınamaz (!) önemini anlatmış, üstelik maaşına da yüklü bir zam istemiş.
Kıssadan hisse; hayatın cilvesi ipleri günlük yaşamda boyunlarımıza arzuyla, yalakalıkla, iş yapar görünmek çabasıyla öyle bir doluyoruz ki, meseleleri gerektiğinden fazla öylesine büyütüyor ve içinden çıkılmaz hale getiriyoruz ki …. sonra tıkanıp kalıyoruz.
Bence …. meseleleri büyütmeyin, gereksiz meşguliyetlerden kaçının ve basit düşünün. Çünkü her şeyin kolay bir yolu vardır, hallolmayacak mesele yoktur, çalışmak ve meşgul olmak işleri farklı şeylerdir. Ve ipi boynumuza dolamak kendi ayağımıza sıkmaktır.