İnsanı gerçekler değil saklılar ve yalanlar yıkar
Bazen düşüyoruz…. yerlerde sürünüyoruz hatta. Toparlanmalarımız da uzun zaman alıyor.
Gerçeklere bahane buluyoruz ama aslında bizi yere düşürenler genelde yalanlar, saklılar, ihanetler…..
Gerçekler karşısında çaresizliğimiz bize kabullenme mecburiyetini veriyor. Kısa zamanda üstesinden gelebiliyoruz düşmelerimizin. Çünkü başka şansımız da yok. Çare bulamasak, terk ediyoruz o şeyi ve hayatımız devam ediyor.
Ama….
Yalanlarsa, saklılarsa, ihanetlerse bizi deviren ayağa kalkmak zor oluyor.
Çünkü yalan günahı, günah karanlık yarınları doğuruyor. Anı kurtarsa da sahibine bile kar etmiyor ve her yalan bir başka yalanı zorunlu kılıyor. Sonuçta gerçeğe düşman, olağana aykırı, doğru ve güzele tamamen ters yaşamlar ve senaryolar ortaya çıkıyor. Sonuçsuz elbette ama umutsuzca söylenen o yalanlar hemen olmasa da bir zaman sonra yıkıcı etkisini gösteriyor. Aldatılmış olmaksa en büyük acılardan ve affetmeyi engellediği gibi, öfkeyi de artırıyor ve sevgiyi kara delikler gibi emip yok ediyor.
Saklılar da öyle…. Gerçeği söylememek yalan söylemekle aynı şey bana göre. Sır, güzelse, başkasına zararı dokunmayacaksa sırdır. Başkasının acı çekmesine sebep olan şey sır olmaz, olamaz, sır kalamaz, kalmamalıdır.
karşımızdakine söylemediğimiz saklı şey er ya da geç ortaya çıkacak ve tarumar edecektir ilişkiyi. Saklı kalamaz.
Şeffaf olmak, dürüst olmak önemli bu yüzden. neysek oyuz, neyse o, yalana, saklıya gerek yok. Bir çürük tuğla bile koysak temele o ev ayakta kalabilir mi çok uzun zaman?
Gerçeğe karşı tahammülümüz kuvvetli… sabrımız da. Ama yalana ve saklıya, aldatılmış olmanın verdiği acıyla dayanamıyoruz. Hayallerimiz yıkılıyor, umutlarımız ve sevgilerimiz tükeniyor…. kalpler kırılıyor tedavi edilemez halde.
Gerçekleri unutmak mümkün…. yalanları asla.
gerçeklerle dost olmak mümkün…. saklılarla asla.
Kurt gibi kemirir içeriyi yalanlar ve saklılar….. sahibini yer bitirir…. Ya ortaya çıkarsa korkusu o kişiyi yok eder sadece yalan söyleneni değil.
Evlatlığa söylenmeli bu yüzden gerçek anne ve babasının durumu….. İlişkinin en başında şeffaf olmalı çiftler, ortaklar en baştan dillendirmeli şartlarını….. ayrılıklar, ihanetler, kavgalar yaşanmasın diye.
Bence…. İnsanı gerçekler değil saklılar ve yalanlar yıkar diyorum ya saklısı olmamalı, yalanı olmamalı insanın. Çok çok özeli de olsa, bir başkasını etkiliyorsa o şey özel olmaktan çıkar, çıkmalı.
Bekaret mesela, inanç dünyası mesela, o kişiden beklentiler mesela, arzu ve istekler, hayal ve idealler mesela…. en baştan söylenmeli tüm çıplaklığıyla. Acı da olsa çaresi var baştan söylenirse en azından yol yakınken dönülür gidilecek yerden…. çok geç olmadan, kırıp dökmeden.
Gerçek, saklanırsa yalan olur…… gerçeğe katlanır da insan yalana katlanamaz. O vakit o saklanan gerçek, yalan olan gerçek yıkıcı olur….
İnsan kendisini aldatmayacak, kendisine yalan söylemeyecek, bir şeyler saklamayacak kişilerle yaşamalı….
hayat denklerle yaşanmalı, masum ve güzel olan kazanmalı, şeffaf olan…..
İlişkilerin, hayatın en genel kuralı budur.
bence.