Hristiyan inancında yedi ölümcül günah ve yedi erdem
Yedi ölümcül günah, Hristiyanlık inançlarına göre yedi büyük günah, temel günahlar, kardinal günahlar olarak da bilinen, Roma Katolik Kilisesi’nin görüşleri çerçevesinde Papa I. Gregorius tarafından düzenlenen, insanın hayatı boyunca sakınması gereken yedi günahtır. Bu günahlar Yedi kutsal erdemin tam tersidir. Günahların Latince adlarının ilk harflerinden oluşan SALIGIA, yedi ölümcül günah’ın diğer adıdır. Zaman içerisinde yedi günahtan her biri bir şeytanî varlıkla ilişkilendirilmiştir.
Latince: Superbia (İng. İngilizce: pride): Kibir, kendini beğenmişlik (Lucifer’e atfedilmiştir)
Latince: Avaritia (İngilizce: greed): Açgözlülük (Mammon’a atfedilmiştir)
Latince: Luxuria (İngilizce: lust): Şehvet (Asmodeus’a atfedilmiştir)
Latince: Invidia (İngilizce: envy): Kıskançlık, hasetlik (Leviathan’a atfedilmiştir)
Latince: Gula (İngilizce: gluttony): Oburluk (Beelzebub’a atfedilmiştir)
Latince: Ira (İngilizce: wrath): Öfke, yıkıcılık, gazap etmek (Baphomet’e atfedilmiştir)
Latince: Acedia (İngilizce: sloth): Tembellik, miskinlik (Belphegor’a atfedilmiştir)
Yedi kutsal erdem ise, yedi ölümcül günahın tam tersidir, her bir ölümcül günah için bir kutsal erdem vardır.
Hristiyan inancında yedi ölümcül günah ve yedi erdem diye anılan halleri buraya inandığım için koymadım. Ben Kur’an istikametinde yaşamayı gaye edinen birisiyim. Bunlar ayetlerde geçmediği için itibar etmiyorum ve zaten bu tespitler bir Papa’nın tespiti, kutsal yanı yok yani. lakin vurgulamak istediğim şey…. hayatımızda kapladığı yerler…. bu da gerçek payı var dedirtiyor insana.
Günahlara bakalım; şehvet, oburluk, aç gözlülük, tembellik, öfke, kıskançlık ve kibir…
Erdemlere bakalım; İffet, ölçülülük, cömertlik, çalışkanlık, sabır, nezaket ve alçak gönüllülük.
fark ettiğiniz gibi noksan ve ayetlerle bire bir uyuşmuyor ama haksız mı? Yaşadığımız global ve toplumsal dertlere bakarsak?
İffetsizlik değil mi toplumları çökerten, aç gözlülük değil mi halkları fakirleştirip zümreleri zenginleştiren? sabır, nezaket ve hoş görü değil mi bizi kaynaştıran, öfke ve kibir değil mi şeytanlaştıran?
Bunları bir din adamının kaleme almasına, söylemesine, abideleştirmesine gerek var mı anlamak ve yapmak için? İnsanın tabiatında olan şeyler bunlar. nefsin ve vicdanın sesleri. Mesele fark etmekte, değişmemekte, kalbe ve akla kulak vermekte.
Daha güzel bir yaşam, daha temiz bir dünya, daha onurlu bir veda ve yaşam sonrası daha güzel akıbetler için günahlardan, yanlışlardan dönmek, güzelliklere, iyiliklere daha çok vermek gerek hayatta….
bence.