Saygıdeğer din adamlarımız vaaz ve hutbelerinde gerçekten de güzel şeyler anlatıyor. İçerik ve konu seçimi konusunda eksikleri olsa da söyledikleri şeyler Kur’an ayetlerinden veya hadislerden ibaret. Pek çok kontrolden geçen, düzgün ve cemaate bir şeyler anlatan seslenişler. Cemaat bunları gerçekten de severek dinliyor, huzur buluyor. Namaz bitiyor dağılınıyor. O gün veya başka bir gün o konu açıldığında o günkü cemaatteki adam izaha şöyle başlıyor; “Hoca diyor ki!”
Kısmen doğru ama özünde çok büyük yanlış içeren bir hadise. Hocanın sınırlı zamanda, bütün yılı bile saysak (52 hafta) anlatabilecekleri bilinmesi gerekenlerin sadece küçük bir kısmı. Kaldı ki dinlemek bir süreliğine olur, sonra unuturuz. Ya da o gün yorgunsak veya dikkatimizi veremediysek öğrenmemiz de imkansızlaşır. Öte yandan camiye (Cumaya) , gitmeyenler, gidemeyenler, işi veya mazereti olanlar ne yapacak? Oysa dini öğrenmenin çok daha kolay ve doğru bir yolu var; Türkçe meal okumak. Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda da tartışılmaz öncü ve güzel eserleri var. Vaaz veya hutbe dinlemekle yetinmek noksan öğrenmek, bazı önemli noktaları kaçırmak demek. Bu yüzden din adına olanların tamamını okumak gerek.
Hoca diyor ki sözü yerine de kullanmamız gereken kelime Kur’an diyor ki olmalı. Çünkü bize vaaz eden Hoca da Kur’an’dan yola çıkıyor. Lakin bizler dinimizi tanımıyor, anlaşılır dilde meal okumuyoruz. Emin olun toplumda bugün yaşadığımız sorunların çoğu bu yüzden. Müslümanız diyoruz ama inancımız sözden, şekilden ibaret, kısmi ve unutmaya aday. Kulaktan dolma bilgilerle gerçeğe ve dinin erdiriciliğine varamayız. Okumak bu yüzden önemli.
Gelin dinimizi tam ve doğru kaynaktan öğrenmek için Türkçe meal ile Kur’an’ın kendisini okuyalım, anlamaya çalışalım ve dostlarımıza nasihat ya da sohbet ederken de Kur’an ayetleri ile konuşalım. Görülecektir ki toplumsal kriz ve yanlışların çoğu bu şekilde çözülecek, suç oranları bile azalacaktır.
Benden demesi.