Her şerde bir hayır vardır
Bu bir ayettir Kur’an’da geçen. benim sözüm değil yani. Ben tüm kalbimle inanıyorum buna ve burada da laf olsun diye aktarmıyorum. Her kötü giden şeyden sonra mutlaka bir güzellik vardır. Güneş nasıl her gecenin sonunda doğuyorsa, her çıkışın da inişi vardır. mevsimler bile döner soğuktan sıcağa, en derin yaralar iyileşir… Çünkü iyilik ve kötülüğü biz bilemeyiz mutlak anlamda. O yüzden dualarda bile iyiyi, güzeli, hayırlısını istemek lazım.
Hayırlı evlat diyoruz mesela. nedir hayırlı evlat? Çok para kazanan mı ne yoldan olursa olsun, az kazanıp helal maaşıyla anne ve babasını da ihmal etmeyen mi?
Hayırlı işler diyoruz esnafa selam verirken… sadece çok para kazansın diye mi? Hayırlı sabahlar, hayırlı damat, hayırlısıyla inşallah diyoruz… literatürümüzde ve geleneklerimizde var aslında bu ama bazen kendimizi inandırmaktan kaçıyoruz zorla…
Kıssalar var Kur’an’da merak edenler okur… Fakirlerin gemisi vardır baltayla yaralanan, örülen duvar, öldürülen çocuk… hikmeti bilinmez Musa Peygamber tarafından . Sonra açıklanır ki korsanlar peşindedir geminin ve sağlam gemilere el koymaktadırlar, bu gemi yaralı olduğu için bağışlamışlardır… O duvarın altında hazineler vardır ve yetim çocuklar büyüyene kadar birileri el koymasın diye üzerine örülmüştür o duvar… hayırsız evlat olacak diye öldürülür o çocuk, Allah yenisini versin diye aileye… ayetler böyle diyor.
Peki biz hikmetini bilebilir miyiz başlımıza gelenlerin?
Milli piyangodan büyük ikramiyeyi kazananların kaçı hayatta ve mutlu?
Teröristle kaç milyon askerimiz vuruştu da sağ salim terhis alıp geldi, kaç askerimiz deniz kıyısında askerlik yaparken boğuldu keyif çatarken denizde.
Küçük kazaların bizi büyüklerinden korumadığına emin miyiz? Kaçırdığımız trenin raydan çıkmayacağına…? Önümüzü kesen yoksulun bize bir şeyler öğretmeyeceğinden, yırtılan çorabımızın bizi geciktirmesinden ve felaketten korumayacağından, işe girerken reddedilişimizin bize yeni iş kapıları açmayacağından?
Hayatta bazı şeyler ters gidecekse gider. Kural bu. Engel olamayız. Ama hiç bir şey boşuna değildir.
kalıcı da değildir felaketler, zulüm sürmez, acı sürmez sonsuza dek. Öyle olsaydı yaşam manasız olurdu, işkence olurdu.
hayat toz pembe de sürmez, mutluluk şarkılarıyla kırlarda dolaşan Heidi’ninki gibi değil yaşamlar…
Her gecenin ardı sabah, her akşamın sonu gece…
İnişli çıkışlı bir yol hayat denen…
Biz başa gelenlere kendi açımızdan bakıyoruz istemeden. Treni kaçırıyor, parayı veya anahtarı kaybediyoruz. Ama o olayın neleri tetiklediğini anlamak mümkün değil. İç içe kaderler… olaylar peşi sıra gelişiyor. Sebep ve sonuç dünyası bu.
Üstelik korunuyorsak mesela ufak aksiliklerle? Hastalıklar bize dersler veriyorsa hayatın kıymeti hakkında?
Serveti bulmuşken iflas ediyorsak mesela…. bu bir bonus değil mi paranın önemsizliğini anlatan? Tam tersi parasızken konduğumuz bir servet yoldan çıkışımıza davetiye olamaz mı? Bu da bir başka sınav değil mi?
Yaralanınca ölmek var…. kurtulmak var. Hangisi olacağımızı bilemeyiz. Kurşun bir milim daha soldan gelse ölürüz mesela beynimize.
Bir ev alırız bir muhitten. İyi mi kötü mü ettik sonra anlaşılacaktır. Ama biz iyi temennilerle alırız.
Ümit ve dua bizden, gayret bizden muzafferiyet Allah’tandır. Netice de O’na aittir. İsterseniz kader deyin buna.
Yani olan biten şeyleri fazlaca büyütmemek lazım ne dertleri, ne sevinçleri. Sonrası meçhul çünkü…
Sabır ve şükür bu yüzden var.
Bir kıza vurulduk mesela… ama ilişkimiz sonlandı, okula gittik diye uzak bir şehre. kahrolduk. Doğru mu yaptık? Ya o yeni şehirde hayatımızın gerçek aşkını bulacaksak?
Tam tersi güzel bir kızla evlendik, kafamıza da uygun ama aradan üç sene geçti ve kabuslar yaşamaya başladık anlaşamamaktan… evlenirken doğru mu yaptık?
Çocuk istedik çok, yapmak için geceler boyu çalıştık… olmadı. Küssek miyiz Yaratan’a? Ya bildiği, beklediği bir şey varsa? Mesela azgınlıklarımız geçsin istiyorsa, burnumuz sürtülsün, ya da dua ile yalvaralım ve düzelelim?
Kaza ile çocuğumuz olsa mesela, korunduğumuz halde…. ne yapalım? Çocuğu aldıralım mı? Ya kısmetiyle gelecekse o çocuk, ya vatana, millete hayırlı bir büyük devlet adamı olacaksa?
Yani dertleri büyütmek doğru değil. Teselli belki bunlar ve ateş düştüğü yeri yakıyor ama son bir örnek vereceğim içimi acıtan…
Şehitlerimiz geliyor yoksul evlere… bayraklar bile komşudan ödünç alınıyor parasızlıktan… Evlat, iki aylık bebeğini bitirip vatan toprağına şehit düşmüş… üzülüyoruz, ağlıyoruz, feryat figan. Ölmese, kalsa, dönse, bebeğiyle mutlu yaşasa diyoruz ama doğru mu yapıyoruz? Sonsuz hayatta cennetlerin üst katlarında kendisine yer buldu diye…. inanıyorsak…. üzülmek doğru mu?
İdealleri ve vatanı için şerefiyle can verdi diye yerlere mi atmak lazım kendimizi? Kalp burulur, göz sulanır… evet… ama ne mutlu o aileye ki şerefiyle yaşamış, cenneti hak etmiş bir evlat yetiştirmişler. O asker yaşasaydı akıbeti daha mı iyi olacaktı? Emin miyiz? Olaya dünyevi gözle bakıyoruz…. daha geriden bakmak gerek, büyük resmi görmek için.
Bu nedenle diyorum ki sabretmek meziyet. Ummak, umut etmek bu yüzden bir armağan insana. Her şeye dayanıyor insan, her zorluğa. Yeter ki zulme feryat edebilsin… sağlam dursun. Tüm dertler geçer, zaman en iyi ilaçtır sabredene.
Her kötülük, her musallat bir güzellik getirir beraberinde.
mesela birileri saldırıyor maneviyata, kutsal aşklara, vatan sadakatine, Atatürk sevgisine…. ağlayalım mı? Bu onların fenalık göstergesi ve hayatlarının hatasını yapıyorlar… kararttıklarını sanıyorlar aşkları ama reaksiyon olarak güçleniyor vatan aşkları, Atatürk tutkuları… onlar kötülük yaptıklarını sanırken, yüceltiyorlar sevgileri farkında değiller.
Biz de mesela kötülük ediyoruz birine bile isteye. O kişiye kötülük mü ediyoruz, onu güçlendiriyor, tedavi ediyor yahut iyiliğe daha fazla bağlıyor olmayalım? Birine karşılıksız, hak etmediği bir para verelim mesela, havadan gelsin veya ummadığı yerden …. onu destekleyerek, paralandırarak ya kötüleşmesine sebep oluyorsak, alkole düşmesine, yoldan çıkmasına emeksiz kazandığı bu paralarla.
Kırılan bir bardak bizi geciktiriyorsa otobüse yetişmekten…. bir maksadı vardır. Az sonraki otobüste yanımıza hayatımızın aşkı oturacaktır mesela…. Her şerde bir hayır vardır çünkü.
Hayata hep bu gözle bakın, bakmalısınız bence.