Hayatımızın içindeki Matuşkalar
Perde arkasını görmek, oyunun gerçek senaryosunu okuyabilmek, öğretilenden daha derinleri anlamak için akla ve elbette kalbe ihtiyacımız var. Yedili matuşka misali, bu saklı gerçekler silsilesini ve oynanan oyunun kirli ellerini sezmek ve tedbir almak için hazırlandı. Ne demek istediğimi kısaca izah etmeye çalışayım.
Matuşkayı elinize alın. Hoş bir bebek resmi, tahtadan bir oyuncak. İçindekilerin adı var ama kendisi görünmüyor. Bu dış kabı yani görünen en büyük matuşkayı ben dünyanın beşeri, görünen, yaşanan, çıplak haline benzetiyorum. Gizlisi görünmüyor ama görünenler ortada, elle dokunabiliyoruz. Bu birinci katmanda iyiler, kötüler ve sessiz çoğunluk bir arada, berrak ve şeffaf.
İlk kabın kapağını kaldırınca daha küçük ama yine gizemli bir başka bebek görüyoruz. Diğerinin aynısı ama küçük kopyası. Ben bunu aklını az da olsa kullanıp bir hamle sonrasını görebilenlerin dünyası ve farkındalığı olarak değerlendiriyorum. Dünyanın iddia ediyorum ki bu ikinci bebeği görenlerinin oranı genele göre % 50’den de azdır. Çünkü burada kötüler çoğunluktadır, kötülüğün patronları hissedilmeye başlanır, maşa olanlar bile mevki, makam sahibidir. Buradaki iyiler de sıradan değil idealist, akıllı, araştırmacı tiplerdir. Dış katmandaki 7,5 milyar insana rağmen burada sadece 2-3 milyar gibi bir sayı görünür haldedir.
Bir kapak daha açalım. Bu katmanı aklı kullananların takipçi, ısrarcı tipleri ve kötülerin gizemli siyah takım elbiseli adamları görebilir. Burayı görebilenler bir üst katmanın ancak dörtte biri kadardır. Yani tüm dünya için neredeyse 500 bin kişi kadar. Buradaki kötüler siyah arabalarla dolaşır, zengindir, mevki ve güç sahibidir, evrensel çalışır, global güce sahiptirler. Medyadan sağlığa kolları her alana uzanır ama hala emir almaktadırlar, emir verme durumuna gelememişlerdir. Buradaki iyiler de diğer iyilerden iyice ayrılmıştır ve iyiliği menfaat uğruna değil idealleri ve hayalleri için yapmaktadırlar.
Bir kat daha açınca daha küçük bir bebek görüyoruz. Bu katmanı sadece aklını görenlerin görebilmesi malesef mümkün değildir. Kalp gözü dediğimiz bu katmanı bilgeler, fark yaratanlar, objektif olabilenler, derin araştırmacılar, teorileri komplo diye elleriyle itmeyenler, sistemin terbiye edemedikleri görebilir. Buradaki iyiler de tıpkı maşa kötüler gibi sistemli iyilik peşindekilerdir. Buradaki tüm iyi ve kötülerin sistemli bir ağları, iletişimleri, haberleşmeleri, ağları vardır.
Beşinci bebeği dünyada ancak 50 bin kadar kişi görebilir. Çünkü burada en düşük mertebe olarak dev şirketlerin CEO’ları, haber ajanslarının sahipleri, felsefe üretenler, gizemli yatırımcılar, ölümsüzlük arayanlar, kendisi dışında bir şeyi düşünmeyenler, anormal zenginler, vatansızlar, çoğu yaşlı siyonistler, hayatın sırlarını sihir ve büyülerde arayanlar vardır. Bunlar için kendilerinden başka kimsenin önemi yoktur. Kardeşlik bağı kurmuşlardır ama kardeş (!) olmayan anne ve babalarını bile kolayca feda ederler. Yazık ki bu katman iyilerin son katmanıdır. Çünkü Peygamberler hariç hiç bir insan saf iyiliği, sistemli, yerleşik ve güçlü hale getiremez. Bunun sebebi kötülüğe hazır olmamaktır. Tedbir vardır ama proje üretiminde malesef iyiler hep bir adım geridedir.
Altıncı kapağın içindeyse sadece 5 bin kişi bulunur desek abartmış olmayız. Tamamını kendilerinin bile bilmediği bu insanlar, insan ötesi, yarı tanrısal uğraşlar içinde, yaratılışı zora sokmaya, değiştirmeye, ilahlık iddiasına çalışan, mahiyetlerini bile feda edebilen, ne yaptıklarını, kim olduklarını kimsenin hatta eşlerinin bile bilmediği insanlardır bunlar. Bu seviyede iyi malesef yoktur, ortam karanlık, mistik, gergindir. Adeta çift boyutlu bir yaşam vardır burada. Tıpkı okyanusun derinlikleri gibi burada ayrı bir bilim, ayrı bir ateist inanç, milliyetsiz, ruhsuz, şeytani gölgeler dolaşmaktadır.
Nihayet son bebek en küçük olan olsa da en etkili kötüyü barındırır. Burada tek bir kötü bulunmaktadır. Tüm diğer katmanları içten zehirleyip kışkırtan, TEKGÖZ’ün ta kendisi, tamamına şekilciliği, yanlışı, batılı, isyanı fısıldayan odur; sinsice, sessizce tahtında oturan bu yarı keçi yarı insan Baphomet yani İblis. Anlaşıldığı üzere kimseye dokunmamış, tek söz etmemiş, zorlamamış, kötülüğü o yaratmamıştır. Ama hep kışkırtan, süslü gösteren olarak oradadır. Tüm kapakların kalkıp en üst kapağı görebilmenin umuduyla zifiri karanlıkta beklemektedir. Lakin bu asla gerçekleşmeyecektir. Çünkü….
Tüm bu yedi katman aslında dev bir fanus içerisindedir ve katmanların kat edilmesi, katmanlar arası değişimler, aydınlığın derinlere inmesi emre tabidir ve tüm oyunların, tuzakların üzerinde daha büyük bir plan yatmaktadır. Bu planın sahibi Allah’tır. Bu nedenle kötülük asla kazanamayacak, İblis asla üst katmana ulaşamayacak, güzellik dünyaya mutlaka egemen olacaktır.
Şimdi… bu yazıyı lütfen bir daha okuyun ve demek istediklerimi düşünün.
Bizler gün içinde herkesi görüyor, hepsini iyi kabul ediyoruz. Oysa kötüler de var bu görünen sahnede, iyiler de. Aklımızı ve kalbimizi kullandığımız ölçüde daha derinleri, daha ileri hamleleri, azmettiricileri, o azmettiricilerin patronlarını, o patronların sahiplerini görürüz. Nihayet iş kötülüğün azmettiricisine kadar gider.
İyiler de üstlerden derine doğru saf, temiz, karşılıksız, fedakar olarak değişir. Dedik ya malesef sistemli iyilik derinlere inmekte acizdir. Dünya bu nedenle tatsız tuzsuz bir yerdir.
Ben derim ki her durumda, her kişiyi, her olayı, her topluluğu bu gözle irdeleyin. İnsanların kaçıncı katmanda olduğunu, kendinizin ne kadar derinleri görebildiğini sorgulayın.
Bu sizi filozof yapmaz, zengin etmez belki ama kandırılamaz, ele geçirilemez asil bir ruha dönüştürür. benden demesi.