Hayatımızdaki tekne kazaları
Bu yazı denizde yaşadığımız kötü anılarla alakalı değil merak etmeyin. Hayatımızda, hani hep deriz ya tren kazası diye, başımıza gelen ve bizden kaynaklanan meseleleri irdeleyeceğiz. Hani mesela birisiyle tanışırız, bir yola çıkarız da sonra işler bozulur, düzeltmeye çalışırız, nihayet aklı selim galip gelir ve zor da olsa yolumuza devam ederiz tarzında.
İki genç tanışır, anlaşır, ciddileşir bir yola koyulur. Gözleri başka şey görmeden, etrafın ve ailelerin telkinlerine kulak asmadan bildiklerini okurlar. Yani tekneye atlayıp hayal adasına gitmeye koyulurlar. Lakin yanlarında gerekli yiyecek, koruyucu teçhizat yoktur. Yani nasihatlere, fikirlere kulak kabartmamışlardır, acele ve duygusal karar vermişlerdir.
Deniz bu. Fırtınalar, yağmurlar, karanlık hepsi bir arada. Tekne zayıf, stoklar az, koruyucu teçhizat noksan olunca, sefer esnasında bir de eğlenceye dalıp yan dalgalara dikkat etmeyince, fırtınalara rağmen yelkenleri indirmemekte ısrar edince… sonuç tekne alabora olur.
Bu örneği gayet severim ve telifi bana aittir bu arada.
Emekleri, istekleri, hazırlıkları, birikimleri suya gömülür. Canlarını kurtarırlar belki ama sonuç iç açıcı değildir.
Yani ilişkileri hayalcilikten gerçekçiliğe dönemediği için, aileleri, şartları, durumları, hisleri, maziyi, gelecek hayallerini yanlarına almadıkları, birbirlerinden bazı şeyleri sakladıkları, göz göze baktıkları ama aynı yere bakamadıkları için başlarına gelmiştir bu kaza.
Can korkusuyla, biraz pişmanlıkla, ne yapacaklarını bilemeden sersemleşirler bir müddet. Kalpleri kırılmış, gururları incinmiş, haksız olmanın, plansız hareket etmenin, söz dinlememenin cezasını çektiklerini kabul edemezler bir türlü. Sağa sola yüzmeye, batmış teknenin tahtalarına tutunmaya çalışırlar.
SOnra bakarlar ki böyle olmayacak, o adaya ya da en yakın kıyıya ulaşmak umuduyla biri beklemeyi diğeri mesela yüzerek gitmeyi düşünür. Lakin her ikisi de yanılmaktadır. Sinerjiden uzak, hissi kararlar vermektedirler yine.
Meselelerini hala net ortaya koyamamaktadırlar, birbirlerini gerçek durumda ilk kez sınamaktadırlar, tanışmaktan tanımaya ilk defa geçmektedirler. Hisleri de sınanmaktadır bu arada.
derken gerçekten sevgi duyuyorlarsa, akıllandılarsa, büyüklerin ve dostların telkinlerini hatırlayabilirlerse, haksız ve aceleci olduklarına karar verebilirlerse, birbirlerine kalplerini tam olarak açabilirlerse…. ortak fikre varmaya çalışırlar. Bu karar kötü sonuçlanmasa da neticede iki kişilik bir karar olacaktır. Ama sevgi o denli yüce bir duygudur ki ikisini de doğruda buluşturacak ve tek bir hal tarzını sunacaktır onlara.
Keyifli, kolay bir yolculuk tasarlayan ama zor şartlara maruz kalan bu iki insan şimdi o adaya meşakkatle, zorluklarla ama gerçekçi bir şekilde yüzerek gitmek zorundadır.
O adaya muhtemelen varacaklar ve orada mutlu olacaklardır çünkü dayanışma, fedakarlık ve umutla yüzeceklerdir dinlene dinlene ama bazen de o yüzme işi adaya varamadan sonlanacaktır çünkü iki genç insanın mazisi, korkuları, prensipleri, sevgisinin zayıflığı kendisine mani olacak ve dev dalgalara yenilip gözden kaybolacaktır.
Nihayet adaya varınca ayakları yere sağlam basacak, hayatı ve sevgiyi daha iyi anlamış olacaklardır. Tekne kazası onlara bu idraki verdiği için de kendilerini şanslı sayacaklardır.
ben olaya böyle bakıyorum.
bence insanlar tekne ile yola çıkmadan evvel sevdikleriyle arasındaki plan, his ve irtibata uygun düşünceleri kafasında netleştirmeli, telkin ve nasihatleri göz ardı etmemeli, enine boyuna düşünüp acele karar vermemeli.
benden demesi.