Hayatımıza giren insanlar ve sonraki yaşantımız
Aklımız başımıza sanırım yedi yaşlarında filan geliyor. Öncesi biraz karışık. Sonra on beşli yaşlarda sanki kabuk değiştiriyoruz…. Derken 18, sonra 25 derken… büyüyoruz. Dönem dönem değişiyoruz. Sarmal gibi. Bir dönem mutlu ve sakin, bir diğer dönem hırslı, telaşlı, acımasız olabiliyoruz. Hiç merak ettiniz mi neden diye? Hiç düşündünüz mü hayatınıza giren insanlar sizi nasıl etkiledi diye?
Hayatımıza giren her insanın bir görevi olduğuna inananlardanım. Hiç bir şey tesadüf değil, her şeyin bir gayesi var.
Kimi neşe, umut oluyor, kimi dert, tasa. Kimi yeni kapılar açıyor önümüze, kimileri kapatıyor tüm kapıları.
Bazıları bir şeyler öğretiyor, bazıları bir şeyler öğreniyor bizden.
Biz onun hayatına, o bizim hayatımıza giriyor, etkileşiyoruz karşılıklı.
Ne verdiğimiz, ne aldığımız önemli ve bizi değiştirenler de bunlar. kalıcı olanları da var, geçici de ama bizi değiştirdikleri gerçek.
Uyuşturucu belasına düştüğümüz anda bir hasta bakıcı oğlunun acılı hikayesini anlatınca iyileşebiliyoruz. Bir garson hanım masada tek başına bizi görüp bir kahve ısmarladığında ve aşkı tarif ettiğinde sevdiğimizi anlıyoruz belki o insanı.
Bir öğretmen, bir dilenci giriyor yaşamımıza, bir komşu ediniyoruz yeni taşındığımız evde… değişiyoruz.
Bazen kötü yönde, bazen iyi yönde ama mutlaka değişiyoruz. Ortak akıl, müşterek his giriyor devreye, doğrular tolerans görüyor, nüanslar çoğalıyor, istisnalar kaideyi etkiler hale geliyor.
Tanışıyor, evleniyor, ayrılıyoruz. Tüm bu süreç bizi derinden etkiliyor, karakterimiz adeta yeniden kaleme alınıyor. Sonra eskiye dönemiyoruz.
CD gibiyiz. Yazılabilir olmayanlardan.
Hayatımıza giren her insanla bir şeyler kaydediyoruz o CD’ye. Düşüncelerimiz, sevgi ve nefretlerimiz şekilleniyor güne uyanınca.
Onunlayken bir başka insan oluyoruz sanki. Özlemek, aramak, beklemek sanki yarım yaşadığımız hayatı tamamlamak için.
Kimine çok yer veriyoruz kalbimizde, kimine az. Kimi derinlerimize dokunuyor, kimi yüzeysel kalıp siliniyor bir zaman sonra.
Anılarımız işte bu derin çizikler.
Bir lütuf oluyor kimileri, bir nimet. Bizi bataklıklardan, derin kuyulardan çekip kurtarıyor. Bir meleğin şefkatli kolları gibi.
Bir bela oluyor kimileri, derin kuyulara, karanlıklara atıyor bizi.
Görmelerimiz, duymalarımız keskinleşiyor kimileriyle, yahut körleşiyor, sağırlaşıyoruz.
Bir kedi bile değiştiriyor yaşantımızı. Bir fidan, bir orkide, bir yeni masa saati. Yeni bir ev, pembe bir perde, yeşil duvar boyası, patlayan bir araba tekerleği.
Sadece insanlar değil yani, hayat cansız ordularıyla da müdahale ediyor bize.
Bazen ufak aksilikler veriyor hayat toparlanalım diye, bazen büyük kazalar ceza olsun diye. Sabrımız, sağlığımız, sonraki hayatımız sınanıyor, şekilleniyor, belki temizleniyor.
Biri girip çıkıyor hayatımıza en derin tesiri bırakıyor acımasızca. Kimi senelerce orada kalıp az tesir yaratıyor.
Acıyı öğreniyoruz kimilerinden, kazık yemeyi, sevgiyi, umudu bazılarından.
Şiirsel ruhumuz kabarıyor bazılarıyla, şekilci oluveriyoruz bir başkasıyla.
Hayat… biz neysek, ona göre hediyeler yolluyor bize galiba. Ne dilemişsek, ne umuyorsak, neyi hak ediyorsak… vebalimiz neyse onu.
Kimi patron oluyor, kimi sıra arkadaşı, kimi yan koltuktaki yolcu hiç tanımadığımız. Bazen kahveyi döküyoruz üzerimize de sonrasında hayatımız tamamen değişiyor benzinlikteki kızla konuşmalarımızdan.
Beynimizde, kalbimizde yeni ufuklar açabiliyor bazıları nasihat eder gibi, farklı bakış açıları sağlayarak. Hiç düşünmediğimiz boyutlar görünür hale geliyor.
Tecrübeleri bedenimize alabiliyoruz bazen, hayatımıza giren ansiklopedi gibi insanlardan, bazen acemiliklerde, isyanlarda boğuluyoruz.
Akıllıysak, normalsek, sağlıklıysak, hak ediyorsak yarına çıkıyoruz bu etkileşimlerimizle. Yeni safhaya geçiyor, yeni bir sayfa açıyor, yeniden başlıyoruz hayat. Her gece uykuda ölüp her sabah yeniden diriliyoruz ayetin dediği gibi. Ve o yeni, günde tüm eski etkileşimlerimizle yeni bir hayat yaşıyoruz bir günlüğüne.
Hayatımıza giren her yeni insan iz bırakıyor. Her yeni insanın bizde yaratılması gereken etkiyle bir alakası var. Her yeni insan bir yeni ara durum. Dünya sınavının bir başka sorusu…
O yüzden bu tesadüflere, sürprizlere, rastlantılara o gözle bakın.
Kader dediğimiz şey aslında bu tesadüfler zinciri. Elimizde olmayan boyutu bu kaderin.
Sonrası… bize kalmış. O zararlı mikrobu fark edip hayatımızdan tamamen uzaklaştırmak yahut sevgi ve şefkat sunan dostumuzu yüreğimizde saklamak.
Yine bu yüzden karşılaştığımız insanları yadırgamayın, görevlerini yapıyorlar. Ama şunu yapın; seçin, anlayın ve fark edin.
Kim sizin meleğiniz, kim sizin şeytanınız!
hayat sonrası için size ne teklifler sunuyor iyi düşünün.
Bazen kalıcı etkileşimler var hayatımızda, hayatımıza girip çıkmayanlar, eş gibi. Düşünün. Sizde ne tesir yaratıyor diye?
Anne babalarımız mesela… hayatımıza biz istemeden giriyorlar, kardeşlerimiz, akrabalarımız da. Yapacak bir şey yok ama karşılıklı etkileşerek değişebiliriz sevgide, merhamette, adalette.
Ya hep birden saparız kötülere kanarak, ya iyileşiriz b.ktan hayatımızdan güzele doğru.
Tercih bizim. Elimizdeki kartlar bunlar ve yerden her kağıt çekişimizde bir başka hayat yaşıyoruz. bence. İşte bu her yeni kart… hayatımıza giren yeni insanlar!