Hayat ağacının kuru yaprakları
Yüzyıla kalmadan bugün tanıdığınız, gördüğünüz kimse hayatta kalmayacak. 83 milyonluk ülkede bugün sizinle aynı havayı soluyan tek bir canlı olmayacak. Başkaları, birileri, diğerleri olacak ama biz olmayacağız.
En fazla kırk yıl sonra ölüp gideceğiz. Bugün bizim için çok değerli olan arabalar, evler başkasına ait olacak. Başkaları oturacak cennet bahçelerimizde, o gözümüz gibi baktığımız.
Öleceğiz. Önce anne ve babalarımız ölecek teker teker… sonra dayılar amcalar, sonra sıra bize gelecek. Bir telefonla bildirecekler öldüğümüzü… Bir hafta göz yaşı dökecek yakınlarımız, ailemiz. Bir ay yas tutacaklar. Altı ay sonra silinmeye başlayacağız yavaştan. İki sene sonra sadece evlatlarımız hatırlayacak bizi. Beş yıl sonra onlar da unutacak. On yıl sonra ancak anılarda yer bulabileceğiz kendimize.
Bugün uğruna akşama değin çalıştığımız, günlerce özen gösterdiğimiz, dişimizden ayırıp harcadığımız mobilyalar, makineler, kıyafetler çürüyüp gidecek, bozulacak, hurda olup atılacak.
Biz gittikten sonra hatırlayan dahi olmayacak. Selamız okunduktan sonra dağılırken, arkamızdan belki hoş belki nahoş sözler edecek insanlar ama üç ay sonra hakkımızda konuşan bile kalmayacak.
Ömrümüzü harcadığımız mallar, nesneler, servetler burada kalırken, biz öbür aleme tek başımıza, çıplak, yalın, sade, pulsuz gideceğiz. Bir tek kuruş, bir tek çorap dahi gitmeyecek öbür tarafa.
Beş yıl sonra bizi ancak resimlerde görecekler. Yakınlarımızdan başkası o resimlere bakıp iç çekmeyecek.
O halde gelin şimdi beş yıl sonra bizi hatırlamayacak olanlara beş dakikadan fazla zaman ayırmayalım. Hayat kısa. Küçük sorunları büyütmeden, hayatla boğuşmadan, karamsar olmadan, çirkinleşmeden, dert etmeden gereksiz şeyleri…. insanca, seçerek, hissederek yaşayalım hayatı.
Dünya malına verdiğimiz kıymeti, dostlarımıza, sevdiklerimize, sevdiğimiz şeylere verelim. Öbür tarafa ne götürebileceksek…. onları biriktirelim altın akçeler yerine.
Hayat ağacının kuru yaprakları bir bir döküleceğine göre, dünya süsü ve eğlencesi olan şeylere gerektiğinden fazla önem vermeyelim. Sevgi, dostluk, huzur, güzellik biriktirelim, mutluluk, adalet, saygı, tebessüm dağıtalım hayata biriktirip, kendimize saklamadan.
Yüzyıl sonra bugün yaşayan kimse kalmayacaksa, beş yıl sonra bizi kimse konuşmayacaksa… hayatın acı darbelerine çok da önem vermeyelim. Acılar geçer, geçmese de hafifler… bunları dert etmek yerine, sevgilere yer açalım kalplerimizde. Aklımız, duygularımız kararmasın sorunlarla, gereksiz dertlerle.
Yaşamaya hemen şimdi bu anlayışla başlayalım.
Dünya bu şekilde daha çekilir, daha anlaşılır, daha güzel olur. Dostluğun kıymeti daha iyi anlaşılır bu şekilde… muhabbetin, tebessümün, sevmenin, umudun.
Güzel olan dünya veya malları değil, yaşattıkları, hissettikleridir. Bunu öğrendiğimiz gün büyüdük demektir.