Günlük telaşlarımız hayatı yaşamamıza engel
Eskiden insanlar mağarasından çıkar, gün boyu avlanır eve yemek getirirdi. SOnra tarım başladı…. sonra ticaret. Ama maksat değişmedi. Şimdi dev şirketler var, arabalar var durum yine aynı. Doyma, barınma, ısınma temel ihtiyaçlarımızdı, bunlara hızlı ulaşım, refahı yakalama, iletişim konforu, mülk edinme, banka hesabı gibi yeni şeyler eklendi… Temel ihtiyaçlarımız o kadar arttı (arttırıldı) ki hayatın diğer ihtiyaçlarını geri sıralarda bıraktı. Üstelik ekonomik zorluklar bizi ürkek ve temkinli hale getirdi, menfaati öne çıkardı, yaşama güdüsü diğer her şeyin önüne geçti.
Gün içinde yaptığımız her şey bakın etrafınıza para kazanmak için…. yahut harcamak.
Koşturuyoruz çünkü işi zamana bağladılar, hayatımızın saatini onlar ayarlıyor… kalkacağımız saati, yiyeceğimiz, okula gideceğimiz…
İş için, ihale için, toplantı için koşuyor, trafikte saatler geçiriyoruz şehri bir uçtan diğer uca geçerken gün içinde.
Telefonlarımız çalıyor, kornalar ötüyor, egzoz dumanı çekiyoruz içimize, fast food yiyor, kravat takıyor, topuklu ayakkabı giyiyor ve evrak çantasıyla dolaşıyoruz…
Günlük telaşlarımız hayatı yaşamamıza engel oluyor bu şekilde. Yaşamayı çalışmak ve para kazanmak moduna geçiriyoruz mecburen.
Oysa başımızı kaldırıp göğe bir kez bile bakmıyoruz…. bulutlara, güneşe, yıldızlara… Baksak ne kadar ufak olduğumuzu göreceğiz aslında bu evrende. Bir kez olsun mola verip sakin bir göl kıyısında yemiyoruz sandviçimizi… Bir kez olsun telefonu kapatıp sessizliği dinlemiyoruz… koşturan insanlara bir kez bakıp sorgulamıyoruz hayatı…
Bir kızımız vardı İnsan kaynakları uzmanı… Sabah 06:30 evden çıkıyor, akşam 21:00 gibi eve dönüyordu. Maaşı güzeldi. Tam iki yıl çalıştı bu şekilde. Sonra hastalandı ve iki ay işe gidemedi…. rahatsızlığı da tehlikeliydi. O esnada hayatı sorguladı…. bu dünyaya karanlıkta gidip karanlıkta dönmemek için eve geldiğini anladı ve o işten istifa etti. Sonra minik bir cafe açtı bir sahil ilçesinde, Urla’da… Şimdi o kadar kazanmıyor belki ama mutlu, sağlıklı, neşeli…
Bu bir örnek, herkese uymaz ama örnek…
Durun bir dakika işteyken ve etrafınıza bakın… o iş, o para hırsı için neleri feda ettiğinizi düşünün…. çoktandır ziyaret etmediklerinizi, hafta sonlarınızın bile iş ile alakalı geçtiğini… çocuğunuzun resim yapmasına uzun aylardır zaman ayırmadığınızı… bisiklete binmesini hala öğretmediğinizi… tost ile geçiştirdiğinizi öğlen yemeklerini….
Sinemaya en son ne zaman gittiğinizi düşünün…. telefonunuzun en uzun kaç dakika sessiz kalabildiğini…. gazetelerde aynı haberlerin nasıl aynı manşetlerle yayınlandığını… neden takım elbise giymek zorunda kaldığınızı…. ne kadar ömrünüz kaldığını…
Çiçek alıyoruz eşimize…. o çiçekteki güzelliği fark edemeden, iş olsun diye….
Su içiyoruz susayınca, suyun güzelliğine dikkat etmeden…. güneş terletiyor diyoruz ama güneşsiz kalanları düşünmüyoruz, güneş görmeyen yerlerde tutulanları… bedenimizi güzelleşmek için yatırıyoruz ameliyat masalarına da…. ne kadar mükemmel yaratıldığımızı görmüyoruz…
hayata bakıyoruz koştururken ama görmüyoruz hayatı…
Ondan bizi görmesini bekliyoruz ama o kalabalıklar arasında…. tesadüfler umuyoruz, mutluluk hakkımız diye düşünüyoruz mutluluğu hak etmediğimiz halde…
Kedileri, köpekleri itiyoruz ayağımızla…. onların sevgi ve yemek arayışlarını yok sayarak, kuşların ötüşü kayboluyor şehrin gürültüsünde fark edemiyoruz… ufak böcekler, sinekler av peşinde…. biz nefret ediyoruz onlardan, karıncalara basıp geçiyoruz öldürerek işe yetişmek için koşarken…
Mehtabı seyretsek romantizm anlıyoruz bir tek, o mucizevi halin güzelliğini es geçiyoruz… vapurla işe giderken yalıları sahip olmak umuduyla izliyoruz, onlardaki muazzam işçiliği, güzelliği ve estetiği görmeden…
Bir dilenci çıkıyor karşımıza bir lira vermekten çekiniyoruz o bir liranın ona ne ifade edebileceğini düşünmeden…
Banka hesaplarından, TC kimliklerinden, pasaportlardan, telefon numaralarından ibaretiz… matematikleştirildik…
Bence hayat önümüzde duruyor ve canlı ve güzel… Bakış açımızı değiştirmek zorundayız… Yoksa ot gelip saman gideceğiz.
Nasıl mı? O size kalmış…. herkes farklı hayatlar yaşıyor. ben diyorum ki gün içinde telaşlara kısa molalar verip hayatı dinleyin. O size ne yapmanız gerektiğini söyleyecek…