Günlük dertlerinizi portmantoda bırakın
İşteyiz akşama kadar. Çoğu zaman hafta sonlarının en az bir günü de işte geçiyor. Hatta boş olduğumuz o tek gün veya bazı akşamlar bile işten bir türlü uzaklaşamıyoruz. Kapitalist nizamın acımasız gerçeği bu. Doluyuz, meşgulüz, yorgunuz, dinlenmeye, kendimizi dinlemeye vaktimiz ve imkanımız yok.
Buna razı olmaya mecbur muyuz? Fırsatlar yaratıp, zorlayıp bedenimizin ve ruhumuzun sesini dinleyemez miyiz? Hayata kısa molalar verip enerjimizi toplarken, huzur bulmak çok mu zor? Streslerimiz, komplekslerimiz, kızgınlıklarımız, yorgunluklarımız hayatın geri kalanından çok kıymetli değil. Sevgiye, ilgiye, saadete, huzura her zaman yer olmalı kalbimizde, 24 saatimizde.
Basiti şu…. zaten evi yuva yapan da odur; işle evi ayırt etmek gerek. Telefonlardan, stresten uzak bir akşam geçirmek, hafta sonu şehrin kalabalığından uzaklaşmak hayatın tadlarından biri.
Yapmak imkan meselesi olsa da basit çözümlerle uygulanabilir bir halk bu. Nasıl mı?
Portmantonuza eve geldiğinizde nasıl ayakkabı ve montlarınızı asıyorsanız ….. dertlerinizi, yorgunluklarınızı, stres kaynaklarınızı da asın. Eve ödev getirmeyin. Telefon görüşmesi yapacaksanız dahi başka odada yapın. Çünkü ev halkının sizin onlarla ilgilenmenize ihtiyacı var. Merhaba deyin, değişiklikleri fark edin, gününüz nasıl geçti diye sorun. Kızsınızın derslerini ve okulu sorun. İş konuşmayın, dert konuşmayın, stres kaynağı siz olmayın.
Telefonları kapatın mesela. Çıkın parka gidip bir çay için birlikte. Bahçeye bir şeyler ekin, dikin. Köpeği gezdirin, otları biçin, ufak tamirleri yapın.
Baş rolde siz yoksunuz bu hayatta. Yakın kümenizde her kim varsa hepsi baş rolde.
Lakin en mühimi… portmanto. Bu aynı zamanda en kolay yol.
Montunuz gibi iş dünyasının çekişmelerini de asabiliyorsanız portmantoya mutluluğu hak etme yolunda ciddi bir kazanımınız var demektir. Yetmez ama bu iyi bir başlangıç.
Bence.