Gönül kapılarınızı ne kadar açıyorsunuz ?
Kalp bir organdır. Kanı pompalar damarlara. Dinamo gibi çalışır. Bazen hızlı, bazen yavaş atar. Beyinden aldığı emirlere göre tepki verir. Can bedende oldukça da atmaya devam eder. O kadar. Kanlı, etten ibaret bir şeydir. Hayatidir ama duygusu yoktur.
Gönül ise kalbin ruhudur. Tüm sevgiler, nefretler buradadır. Biz onun kalpte olduğuna inanırız ama bedende nerede olduğunu gerçekten bilemeyiz. Bana kalırsa beynin müstesna bir yerinde, kalpte değil. Her neyse sevgilerimizi, intikamlarımızı, kıskançlıklarımızı burada muhafaza ederiz. Yani kalp dışsal ve mekanik ve maddesel, gönül içsel, soyut ve görünmezdir.
Gönül kendisini davranışlarla, göz yaşlarıyla, kahkahalarla belli eder. Eller titrer bazen, bazen terler, gözler kırpışır bazen, bazen damlalar dökülür gözlerden…. gönül böyle belli eder duygularını.
Kalp sevemez. İşi başkadır, yetkisi de yoktur zaten.
Gönül sever. Ama izin verdiğimiz, doğru yaptığımız sürece…. gönülle dost olabildiğimiz müddetçe.
Açıklayayım.
Kalbe yerleştirmek diyoruz buna gönüle soktuklarımıza. Yani kalbimize girmesine müsade ettiklerimize.Gönülkapılarımıznekadaraçıksasevmeye,hoşlanmayaokadaryakınoluyoruz.Tabinefrete,kıskançlığada.Bnu bir vana gibi düşünün. Ne kadar çok açarsak iki taraflı olarak daha çok şey giriyor ve çıkıyor.
Kalbi mühürlenenler deyimi var ayetlerde mesela. İnançları dışlayanlar, gerçekleri görmeyenler için. Gönül kapıları kapalı bunların. Öğrenemiyorlar, anlamıyorlar, sevemiyorlar ve inanamıyorlar kutsallara.
Gönlü mühürlenenler var aramızda dolaşan. Kaskatı kalpli insanlar. Merhametsiz, duygusuz, menfaatçi, insanlık dışı yaşayanlar. Mafyalar, hırsızlar, katiller, çocuk tacizcileri gibi.
Gönülden sevenler var mesela. İçten, şartsız, koşulsuz. Göstermelik sevenler gibi değil bunlar. Numaraları yok, riyaları yok, gösterişe, şekle, kusurlara bakmıyorlar. Beklentileri sadece duygusal, maddesel değil. Büyük aşklar böyle.
Gönülden nefret edenler de var. Her ne kadar nefsin güdüsü olsa da sevmemek, kıskanmak, istememek gibi soğuk duygular da gönülden doğuyor. Daha doğrusu gönül onları içeriye almıyor, kalbe yerleştirmiyor. Sıcacık gönlün içi, yumuşacık…. kötülüğe, sertliğe yer yok orada, kırılgan.
Sevmek bir kabiliyet ama bazen gönül kendisi aşık oluyor. hem de hiç ummadık birilerine, hiç beklenmeyen bir zamanda. Unutamamakla, onsuz yapamamakla belli ediyor kendisini. Alışkanlıklardan öte, dostluklardan öte…. heyecan yapıyor, özlem üretiyor ve biz anlıyoruz sevmeyi.
Daha derinlerde aşklar var. Sevgilerin yücesi, farklısı, kalbi çarpıtanı. Şimşekler çaktıran gözlerde, elleri nereye koyacağımızı unutturan.
Aşk gönlün işi. Sevmekten çok öte.
Ama bazen kapatıyoruz gönlümüzün kapılarını sevgilere. Korkularımızla, acı tecrübelerimizle, küskünlüklerimizle….
Masumlar da, suçlular da giremiyor içeri. Gözümüzün önündekiler dahi, sevdiklerimiz, sevebileceklerimiz dahi dışarıda kalıyor.
Anlamsız bir zafiyetle, beşeri telaşlarla, anlamsız boş sevgilerle, yanlış duygularla dolduruyoruz bazen de gönlümüzü, yanlış şeyleri seviyoruz. Genç kızın evli adama aşık olması gibi mesela, ya da arkadaşının aşkına.
İnsan gönül kapılarını açık tutmalı bence. Her an sevgilere hazır ve istekli olmalı. Çünkü dünya sevgiyle döner. Umutları da almalı içeriye insan sevgiyle beraber. Hayalleri koymalı yanına, affettiklerini davet etmeli parti verir gibi.
Gönül kapılarını kapalı tutarsak sevgiler soğuktan donar dışarıda gönle alıp ısıtamazsak.
Zaman girerse araya soğur sevgiler, özlemler yok olur, erir.
Yanlışı değil ama saf ve masum olan sevgileri arayın, bulun çiçekte, baharda, denizin dalgalarında, bulutlarda.
Mutluluğunuz gönlünüzdeki sevgilerin miktarına bağlı. Çünkü bir şeyleri sevmezseniz, isteyemez, hayal edemez, umut besleyemezsiniz. Yani her şeyin başı sevgi.
Sevgi ise kalpte yeşerir. Tohum atmak gibi toprağa. Gönle sevgi düşünce beslenir, büyür, fidan olur, devleşir, gönlü doldurur.
Gönlün suyu yine sevgidir, dürüst ve adil yaşamdır, ilgidir, merhamettir, affedebilmektir, nefsi frenleyen masumiyet, ruhun sesini dinleyen durgunluktur.
Heyecan gönlün eseridir sevgilerden doğan, terletir insanı onunlayken, içini ısıtır soğuk kış gecelerinde.
Kalbinizi, gönlünüzü ne kadar açarsanız o kadar yalnız kalmazsınız hayatta.
Soğuk nevale dediğimiz insanlar gönül kapıları kapalı olan kibirliler, kötüler, sevgisizler.
Sempatik, sevecen, sevgi dolu insanlarsa gönül kapıları açık olanlar sonuna dek.
Siz hangisisiniz? Gönül kapılarınızı ne kadar açıyorsunuz ? Hayatla ne kadar barışıksınız? Etrafınızdaki sevgi sunuşlarını ne kadar fark edebiliyorsunuz? Ne kadar karşılıksız sevebiliyorsunuz hayatı, insanları, çevrenizdekileri?
Tek başınıza ölmek istemiyorsanız sevgilerinizi içeri alın gönlünüze ve ısıtın.
Bence.