Gerçekten Atatürk’ün askerleri miyiz
Atatürk’ün askerleriyiz sözü bana göre noksan. Çünkü bu sözden sadece askerlik, vatan müdafası, savaş anlaşılıyor. Bu kısmen doğru. Çünkü Kurtuluş Savaşı, Atatürk davasının sadece bir bölümünü teşkil ediyordu. Asıl savaş ve mücadele kültür, eğitim, yatırım, ekonomi, siyaset, din vs. alanındaydı. Burada askerler yine vardı ama bunlar artık üniformalı subaylar değil, kültür ordusunun öğretmenleri, hemşireleri, pilotları, çiftçileri, bankacıları, vekilleriydi. Bu nedenle sözü belki Atatürk’ün Askerleriyiz değil de Atatürk’ün davadaşlarıyız diye kullanmak gerek.
Öyle ya da böyle O’nun davasını anlayarak, omuz omuza vatanı kalkındırmaya, geleceği refah ve emin kılmaya çalışmak önemli. Aydınlık ufuklar için buna zaten mecburuz. Lakin bence dünyanın ve bölgenin silahlı savaşsız şu günlerinde asıl görev kültür ordusunun neferlerine düşüyor ve uzun zaman devam edeceği de aşikar.
Bu nedenle kültür ordusunun tüm neferleri ve geleceğimizi teslim edeceğimiz gençler çok iyi hazırlanmalı ve askerlerimiz sınırları korurken, içeride kalkınmaya ve aydınlanmaya gayret etmeli. Çünkü bu kez düşmanlar sadece tek bir alanda saldırmıyor.
Nutuk’u mutlaka okumalısınız. Bakın bunu bir Atatürk sevdalısı olarak söylemiyorum. İnanmıyorsanız bile okuyun Atatürk’ün neler yaptığını. Neden mi? O günkü ülke şartları bugünle aynı…. o günkü düşman bugünle aynı…. o günkü imkanlarımız bugünle aynı…. o günkü gayret ve azmimiz bu yüzden bu gün de aynı olmak zorunda. O günü anlayamazsak, o günlerde başımıza nasıl çoraplar örüldüğünü fark edemezsek bugün kurtuluşumuz mümkün değil çünkü daha sorunu tespit edememişiz demektir.
O gün nasıl kurtulduysak bugün de kurtulacağız ama o günleri, o günlerde yapılanları anlayabilirsek.
Askerlerimizin kahramanlığı ve İstiklal Harbi’mizin emsalsizliği malum, dünyanın da saygısını hak ediyor. Vurgulamak istediğim ise barış zamanlarında kazandıklarımız. Kimlerle, nasıl, ne fedakarlıklarla, o fakir ülkeden nasıl medeni ve refah bir toplum çıkardığımız… bence asıl konu.
Kültür ordusu ve gençler diye bu nedenle diyorum.
Eğitim, siyaset, kültür, devlet geleneği her şey, sağlıktan ekonomiye bu kültür ordusu neferlerinin başarılarına ve gayretine bağlı. Ayağa kalkmak için, devler ligine terfi edebilmek için, kaybettiğimiz kazanımları geri koymak için çok çalışmak ve yükselmek mecburiyetindeyiz. Bu gafletimiz biraz daha sürerse, irtifa kaybedecek ve çakılacağız.
Bu nedenle konuyu askere havale etmek, siyasilere bırakmak son derece yanlış.
Soru şu; biz O’nun askeriyiz veya Kültür ordusunun neferiyiz diyoruz ama gerçekten bu maksat için çalışıyor muyuz, üzerimize düşeni yapıyor muyuz?
Cevabınız evetse ne ala? Ama sanmıyorum. Malesef öyle atıl ve umursamaz haldeyiz ki, öylesine bir kurtarıcı bekler hale getirildik ki… adım atamıyoruz tembellikten, mazeret üretmekten öte bir şey yapmıyoruz.
Atatürk’ü anlatamıyoruz bile, kişiliğini, fikirlerini, mücadelesini… Varsa yoksa hayatını konuşuyoruz, tarlada karga kovaladığı günleri. Bu mudur Atatürk? Bu mudur ülkeyi uçurumun kıyısından aydınlığa taşıyan dev lider? İçte ve dışta saygınlık kazandıran, Türklüğü ve İslam’ı layık olduğu mertebeye yeniden yükselten emsalsiz önder?
Çocuklarımız bugün Batı’ya hayransa, Türklüğünü unutup Araplaşmaya çalışıyorsa bu yüzden.
Dine uzaksa, dekoltelere, aşırı makyajlara gömülmüşse, deizm sokaklarda kol geziyorsa bu yüzden.
Hürriyet adına eş cinsellikler moda olmuşsa, aile bağları kopmuşsa, ekonomi dardaysa, dünya markalarımız tek tek çöküyorsa, teselliyi dizilerde arıyorsak…. bu yüzden.
Ne oldu diğer ülkelere ihraç ettiğimiz aşılar? Türk tohum patentleri ne oldu? Saraylarımızdaki kültür eserlerimizi biliyor muyuz? Göbeklitepe’ye kaçımız gitti? Diploma, not ve referanstan başka ne bekliyoruz eğitimden? Milli kelimesini her alanda nasıl oldu da sildik? Türk töresine ne oldu? Hani vatan sınırları kutsaldı, hani bir karış toprağına ölürdük, hani paramız dolardan kıymetliydi, hani borçsuz bir ülkeydik bir zamanlar, hani kapitülasyonlar bitmişti ve tam bağımsızlığa dev bir adım atmıştık?
Albay Reşit’i kaçımız biliyor, Milli mücadele kahramanlarını? Fabrikalarımıza ne oldu? Yerli malı haftalarımız nereye gitti? Borsadan, dövizden çare umar hale ne zaman geldik? Ne zaman komşumuzun mezhebi önemli oldu? Fasulyeyi, mercimeği ne zaman ithal etmeye mecbur kaldık?
Atatürk’ü anlamadık, davasını özümsemedik ama laf ürettik sürekli.
İşte Atatürk’ün askeriyiz dememiz de bence sözde kalıyor bu nedenle. bence değiliz. Olsaydık ülke bu halde olmazdı.
Gençler yarınlarda biz bugün ne öğretebilirsek onunla rekabet edecekler düşmanlarla, global dünyayla. Ama öğretmiyoruz, öğretemiyoruz. Hatta vazifelerimizi bile yapmıyoruz. Seçim endeksli, maaş hesaplı, anlaşılmaz bir kutuplaşmayla fanatikleşmiş haldeyiz ve bilimi dahi siyasileştirebiliyoruz.
Suçluyuz…. Bugün dertler varsa bizler vazifelerimizi yapamadığımız için. Dedelerimiz dahil hepimiz Atatürk çocuklarıyız. Yani pırıl pırıl bir Cumhuriyet aldık miras olarak ama o Cumhuriyeti bu hale getirdik gafletlerimizle. Uslanmadık, şimdi çocuklarımızı da yetiştirmeyerek, Atatürk’ü anlatmayarak geleceğimize de ihanet ediyoruz.
Çalışmak, anlatmak, öğretmek yerine döviz kurlarına, dizilere, magazin haberlerine gömdük başımızı devekuşları gibi.
Fakirleştirildik, cahil bırakıldık ama bunları hak ettik. Son yetmiş yılda… bir milim ilerlemedik bu nedenle.
Atatürk’ün vefatıyla sanki yeni bir milada girdik, yahut göktaşı düştü tepemize de sindik…. sihirlenmiş haldeyiz sanki, ölü toprağı var üzerimizde. Böylesine vurdumduymazlık, böylesine bir gaflet!
Vatanı, hak mücadelesini, gelişmeyi, aydınlanmayı bir avuç insana bıraktık. Onları alkışlamakla yetiniyoruz. Hani modern dünya ile rekabet, hani kişisel vazifelerimiz, hani sorgulayıcı farkındalıklarımız, hani bilim üretkenliğimiz?
Şoföründen matbaacısına, hemşiresinden öğretmenine, işçisinden memuruna… suçluyuz.
Atatürk’ün askeri veya neferi olmayı hak etmiyoruz bu halimizle. Çocuklarıyız evet ama başımız eğik, mahcubuz.
Gerçekten Atatürk’ün askerleri miyiz diye kendinize lütfen bir kez olsun sorun. Cevabınız adil ve gerçekçi olursa göreceksiniz ki onuru, refahı, sağlam ve aydınlık yarınları hak etmiyoruz, müstehakımızı yaşıyoruz, yaşayacağız daha beterlerini de uyuşukluğumuz devam ederse.
Çünkü O’nun askeri olmak başka bir şey. Çalışkan, aydın, kültürlü, milli, yerli, gayretli, üretken, tarafsız, kardeşliğe önem veren, milli birlikten yana, Türklük sevdalısı, Allah aşkıyla yanan, vatansever, barışçı, hoşgörülü, fedakar insanlar O’nun askerleri.
Malesef biz o durumda değiliz ve daha bir fırın ekmek yememiz lazım. Çünkü hala maçlarda slogan atarak teselli buluyoruz, dizilerde yalan senaryolarla avunuyoruz. Ödül törenlerinde konuşan Atatürk sevdalısı sanatçılarımızı, voleybol maçlarında ‘Atatürk kızlarıyız’ diyen dünya şampiyonu kızlarımızı alkışlıyoruz ellerimiz acıyana dek. Başka da bir şey yapmıyoruz.