Gelir ve giderinizi daha uygun nasıl düzenlersiniz ?
Para ve tüm türevleri malesef hayatımızın tam ortasında oturuyor. Standartlarımız, konforlarımız, statülerimiz hatta sosyal gruplarımız ona bağlı. Değişik seviyelerde gelir grupları var ve sınıflar arasında da kalın duvarlar…. ama neticede herkes, her çift, her ülke bütçe yapmak ve onunla planlı gelir gider dengesi sağlamak zorunda.
Kişisel bazda iş daha kolay. Elimize geçen paradan ay sonunda 10 liramız bile kalabiliyorsa zenginiz demektir. Kalmıyorsa fakir. Kısarız, erteleriz ve tedbir alırız bir şekilde. Düzgün ve gerçekçi bütçe yapabiliyorsak, harcamalarda lükse ve israfa kaçmıyorsak kısa sürede de sistemimiz rayına oturur.
Evlilik ve aile ortamı işi biraz zorlaştırıyor. Çünkü mali disiplin tutarlılığını bazen kaybedebiliyor eşlerden birinin harcaması nedeniyle.
Ülkeler, şirketler için zaten bütçenin önemini anlatmaya gerek bile yok. Ama bunu izah bizim boyumuzu aşar.
Gelir düzeylerimizin düşüklüğü malum. Ama Bu yemek böyle kaç lira ? yazımızda da vurguladığımız gibi gereksiz ve abartılı harcamalardan sakınmak işin belki ilk adımı.
Tutarlı ve kontrollü olmayı istemek ve gerçekçi olmak ise bütçenin selameti açısından olmazsa olmazımız.
Ekonomik istikrarın üçüncü kritik noktası bana göre; güven! Eşlerin şeffaf, adil ve açık sözlü olması yani. Gelir veya giderde saklı bir husus olduğu takdirde, istikrarı temin de o derece zorlaşıyor.
Hayat malesef kötü sürprizlerle dolu. Bu nedenle kara gün parası yahut, ihtiyat akçesi ayırmak işin sigorta kısmı bence. Yani kenara bir miktar para koymak.
Temel harcamalar kaçınılmaz ve bunlardan taviz vermek de çok mantıklı değil. Zorunlu faturalar, yemek giderleri gibi. Ama tasarrufa biraz yönelmek bütçeye de nefes aldırabilir orta vadede.
Ertelemek, kredilendirmek ve gideri zamana yaymak kısa vadede karlı ve rahatlatıcı ama dozunda kalmak şartıyla. Ölçü kaçarsa bu kez altından kalkılamayacak bir hal alıyor. Buna rağmen ben bir şey almak için taksitlendirmeyi ve borçlanmayı, artan enflasyon oranları nedeniyle peşin almaktan her zaman yeğ tutmuşumdur. Ev, araba, mobilya vs. alırken sabit taksit ve düşük faiz olduğu sürece borçlanmak uygun bence.
Sosyal yaşam ve kültürel aktivitelerden fazlaca taviz vermemek gerek ama yazık ki temel ihtiyaçların giderleri bütçeyi tarumar ediyor ve tiyatroya, sinemaya çok imkan kalmıyor. Buna rağmen ufak fırsatlar yaratılabilir, yaratılmalı da. Hayattan kopmamak adına.
Kumar gibi kısa vadede çok kazandıran, emeksiz kolay para peşinde koşmak bence tamamen yanlış. Çünkü çevrenizde bu yolla rahat etmiş bir kişi bulamazsınız.
Aile desteği çok önemli ama unutulmamalı ki o ailenin de kendi bütçesi var ve yaşamak zorundalar. Siz cömert ve tasasız hayat yaşar ve aşırı borçlanırsanız sizi desteklemek adına bu kez temel ihtiyaçlarından taviz vermek zorunda kalacaklar. Sizin bu zor durumlarından haberiniz bile olmayacak belki ama onlar sevgilerini göstermek için verdikleri destekle, belki zorunlu sağlık giderlerini bile erteleyecekler. Buna hakkınız yok.
İş değiştirmek bence makul bir hareket tarzı değil. Daha iyisini bulana dek en iyisi bu kuralı gereği özel bir çaba içerisinde olmamak gerek. Çünkü bu hem veriminizi düşürür moral anlamında, hem patronların size bakışı değişir olumsuz yönde. Dahası o yeni işte neyle karşılaşacağınızı çok iyi bilemezsiniz. O nedenle bu işte kalmak, iyileştirme imkanlarını araştırmak daha güzel bana göre.
Malesef özellikle serbest piyasa prim sistemi üzerinden nemalandırıyor çalışanlarını. Aylık kota, cins başına kota gibi…. Bu daha çok çalışmak, daha çok satmak demek…. tabi mesainin uzaması, yorgunluk da…. prim ile ele geçecek parayı bütçede tam ele geçecekmiş gibi göstermek yanlış çünkü aksilikler olacaktır, satış rakamları tutmayacaktır, iş yeri kotayı yükseltecektir filan…. bu nedenle baz maaşı esas alıp primi ekstra imkan diye planlamaya katmak daha doğru.
İş yeri açmak ve serbest iş imkanı aramaz aslında cazip ama karlı bir alan bulunabilirse ve yeterli sermaye varsa… lakin rekabeti ve vergileri çok iyi hesaba katmak gerek. Kiralar, harcamalar o denli yüksek ki şu aralar…. sağlam bir gelir temin edemeyecekseniz, birinin yanında çalışmak çok daha mantıklı… Burada bana göre en önemli husus; sermaye kadar yedek bütçenin kenarda muhafazası ve en az yine sermaye kadar bir ihtiyat akçesinin bulunması. Yani paranızın en fazla üçte biri ile iş yapın ki mali depremlerden kurtulmanız mümkün olsun ve tabi sektörde tutunabilmeniz…
Bir de çocuk yapma planları var tabiki…. bu eşin birinin bir müddet çalışamaması demek ama aynı esnada harcamaların artması demek…. Bu niyet ile bütçe çok iyi dengelenmeli bence…
Çeşitli mali destek projeleri var. Devlet veya kurumlar eliyle… çocuk destekleme yardımları gibi. Bunları değerlendirmek ve hak var ise tedarik etmekte sakınca yok. lakin hak yoksa …. uzak durun. Çünkü alacağınız o haksız kredi veya maaş yol, su, elektrik olarak size geri dönecek ve ticaret ahlakınızı yerle bir edecektir ki bunu hiç istemeyiz.
Gençlerin çok daha erken yaşlarda ekonomik programlara hazırlanması bu nedenle önemli…. Ayakta durmak, sosyal hayatı zenginleştirmek, muhtaç duruma düşmemek adına sağlam mali disiplinler oluşturma eğitimi gençlere erken yaşlardan verilmeli ki…. sonra geç olmasın.
Tefecilik boyutu işin en pis ve hassas kısmı. Yani bankalardan kredi çekememek sorununu kişilerden yüksek faizle para alarak çözmek fikri en baştan yanlış. Bir kere günü kurtarmak adına kabul edilemez riskler almak yanlış…. emin olun o parayı geri ödeyemeyeceksiniz. Ödeseniz dahi bedeli ağır olacak. Bunun yerine elden borç almayı deneyin arkadaş çevrenizden. Ama bunun da riski el açmak neticesi utanma duygusu. Denge önemli… karar sizin.
Aslında işin özü şu…. yavaş yavaş başlık niyetimize de gelelim böylece… ne kadar kazandığınızdan çok ne kadar harcadığınız önemli.
Eskilerin sözü var; ayağını yorganına göre uzat diye. Harcamalarınızı, gelirinize göre ayarladığınız sürece zor durumda kalmazsınız. Geliriniz çok düşük olsa bile. Ama rahat yaşamdan taviz vermemek adına… borçlanmak ve nihayet batmak mantıklı değil.
Şartların zorlaşmasını, hayatın pahalılaşmasını göz ardı etmek ve aynı harcama seviyesinde ısrarcı olmak batış sebebi. Fren yapmak ve tasarruf etmek adına…. tam gaz lükse devam etmek batışı kaçınılmaz kılıyor.
Aileleri sıkıştırmak ve onları gerekirse mal satmaya zorlamak…. bencillikten öte bir kötülük. Çünkü sizin hatalarınızın bedelini onlar ödüyor bu durumda.
Sevgi ve umut paradan yücedir her zaman ama batık aile bütçeleri sevgiyi köreltir zamanla, bunalım yaratır ve malesef bunun sonu şiddet ve ayrılıktır.
Ev ekonomisi dediğimiz şeyler bazı gıdaları evde yapmak ve ucuza mal etmektir. Marketler yerine semt pazarlarından alışveriş yapmak da bir çözüm.
Keza yeni almak yerine eskileri-mevcutları uzun müddet kullanmaya gayret etmek de önemli. Terziye tamir ettirmek, ayakkabının ökçesini değiştirmek gibi…
Araba sevdası, mobilya aşkı, lüks tutkusu ve genelde de konfor putuna sadakat (!) zamanımızın kangren derdi. Dış görünüş adına gösteriş ve markayı öne çıkarmak batışı kaçınılmaz kılanlardan…
Ekonomik istikrar gerçekten zor bir sanat ama fedakarlıkla ve akıllı hamlelerle biraz nefes almak da mümkün….
Mesela gerçekçi planlama, mesela zorunlu olmayan harcamaları erteleme, mesela gösterişten kaçınma, mesela erken yaşlardan itibaren tasarruf ve kanara para koyma…. biraz rahatlık sağlayabilir. Bu nedenle mali disiplinin o anki mesele olmadığını, geçmişten itibaren tedbirli davranmanın önemini anlamak zorundayız. Bu da mesela evlilik akdini şartlar hazır oluncaya kadar ertelemek gibi anlamlara gelir. Yoksa hazırlıksız evlilik, sevgiler ne kadar yüce olursa olsun çatırdayacaktır.
Boşanma ekonomisi bile gençleri felç edici cinsten… mahkeme masrafları, avukat ücretleri, nafakalar derken…. tam bir yıkım ve sonrası zaten felaket. Üç ay evli kalan çiftin ölene kadar nafaka ödeme mecburiyeti anlaşılmaz….
Varlıklı aileler için de aslında tehlike her zaman var. Çünkü hazıra dağ dayanmaz. Bonkör bir hayat ve hesapsız harcamalar o bütçeleri de çok yakında devirip geçecektir şayet dikkatli olunmazsa.
Toparlayacak olursak işin özü şu; kazandığınızdan ziyade harcadığınız önemli. Bunu nasıl sağlayacağınız ise sizin özeliniz yani size bağlı. Dikkat edilecek husus çizmeyi aşmamak ve tevazuyu seçmek. İsrafta ısrar…. felakettir.
bence.
Eşlerin birbirinden para saklaması ise affedilmez bir hata bana göre.
Aile bütçesi için bana göre işler şöyle yürümeli… gelirler kağıda yazılmalı, zorunlu giderler de. Artan paradan önceliklendirilmiş harcamalardan başlamak üzere kaynak ayrılabilir ama her durumda eşlere şahsi istekleri için az da olsa bir miktar para ayırmak lazım… Kenara da her durumda tasarruf miktarı ayrılmalı gelecek daha kara günler için….
Tek başımızaysak da aynı şeyler geçerli… ama bu disiplini önceden kazanmış olmamız lazım.
Yoksa… durum kötü. Bizler zengin değiliz, şirketlerimiz de yok. Bu nedenle müşküle düşmemek adına dikkatli ve tedbirli olmaktan başka çaremiz de yok.
Evlatlarımıza bu bilinci nasıl vereceğiz? İşin zor kısmı bu.
Pahalı cep telefonları her sene değiştiriliyorken, marka ve moda tutkusu, ithal mal sevdası sürerken bu iş neredeyse imkansız… Anlatarak, konuşarak, gerçekleri ve zorlukları saklamadan konuşmak önemli. Gençlerin kabul etmesi zor olacaktır ama anlatamamak daha kötü. Küsecekler, canları acıyacak, arkadaşları yanında belki küçük düşecekler ama öğrenecekler çünkü mecburlar. Burada da ölçü şu; tamamen kısarsanız çocuğu bu kez infilak eder ve o parayı, hediyeyi başka yerlerde (!) arar. Tehlike de buradadır. Denge önemli.
Gençleri parayla şımartmamak çok önemli. Her istediği alınan bir çocuk yahut genç ileriki yaşlarda mali disiplini kabul etmez, edemez. Şımarık, plansız, hesapsız gençler ayakta da duramaz. Evlilik durumunda da aynı hata sürerse, pahalı mobilyalar tercih edilirse mesela…. mutluluk da hayal olur, birliktelik de.
bence. Şimdilik bu kadar…. sonra devam ederiz. Çünkü Gelir ve giderinizi daha uygun nasıl düzenlersiniz ? sorusunun cevabı çok ama çok uzun bir konu.