Emeklilik yaşlarım ve yeni ben
Çocukluk, gençlik, orta yaş tecrübeleri derken emeklilik yıllarıma kadar geldim.
Hayat kısa dedim ya… çabuk geçiyor zaman. Bir dostum Ağaç yaşken eğilir yazımdan sonra sordu sebep ne diye, nasıl bu hale geldik diye? Bunu sonraki özetlerime saklıyorum. Çünkü uzun bir konu. Şimdi emeklilikle alakalı deneyimlerime geçeyim izninizle.
Emekliliğin ilk şartı bana göre hazır olmak. Vaktinde emekli olacağım, oluyorum, oldum diye kitap bile yazmıştım. Hem beyin jimnastiğiydi benim için hem bir prova. Ama taslağı bende kalsa da, bir kaç yayınevine göndersem de muvaffak olamadım bastırmaya. Ama bence güzeldi çünkü dikkate alınması gereken hususları irdelemiştim. Neyse belki bir gün yayınlarım.
Bedenen hazır olunmasa da fikren hazır olmak önemli. Maddiyat çok önemli ama para için çalışmaya devam etmek, geçmişin hatasını sonrasına yüklemek bence. Yani kişi uzatmamalı işi. Hem gençlere yer açmalı, hem hayatın diğer tatlarına zaman ayırabilmeli. Sevdikleriyle vakit geçirebilmeli mesela bol bol. Balığa gitmeli, bahçeyle uğraşmalı.
Tevazuyu öğrenmeli insan emekli olunca…. Makamların sıfatını sırtından atıp, halktan biri olmalı.
Yaşın olgunluğunu taşımalı ellili yaşlarda olsa da. Artık ne genç ne orta yaşlı… basbayağı kocaman bir insan. İster erkek, ister kadın olsun emeklilik durma zamanı, durgunluk anı, mola vakti.
hayatın koşturmacası yormuyor değil. Öncelikler değişiyor emekli olunca, yaş ilerledikçe. hayatın lezzetleri farklılaşıyor.
Daha duru görülüyor bazı şeyler, berraklaşıyor ortamda dans eden fareler… kim yalancı, kim doğru sözlü daha iyi anlıyor insan.
Evlatların halini, geldiği noktayı fark ediyor insan. Gözden kaçanlara dikkat kesilebiliyor, ayıramadığı zamanları, kendisine ve anne ve babasına, ayırabiliyor hayattalarsa, kaçmamışsa tren. babama vakit ayıramadım ben. Annemde buldum o şansı ama onu da kaybettim sonra, vefat etti. Hiç olmazsa huzurlu bir son sekiz senesi verebildim ona.
Emeklilik psikolojik anlamda yaşlanma hissi getiriyor beraberinde. En tehlikelisi de bu. Öyle değil aslında. herkes hissettiği yaşta halbuki.
Maddi sıkıntı olmazsa çalışmamalı başka işte emekli bana göre. Muhtaç değilse…
Yaşlanmak ufku genişletiyor, gençlerin bakışlarındaki isabeti veya doğruluğu yakalatıyor insana. Nasihat etme gereği ortaya çıkıyor yanlışlarda başkasının çocuğu demeden. Çünkü insan anlıyor ki tüm çocuklar bizim, bu yurdun. Onlar eğitimsiz, kararsız, çaresiz ve ahlaksız olursa yükselemez medeniyet.
Tabiatla yakınlaşabiliyor insan emekliliğinde… çekirdekten meyveye yolculuğa şahit oluyor. Toprağın verdiği huzuru yakalıyor, temiz hava soluyabiliyor sahillerde telaşsız.
İşe erkenden gitmemek büyük rahatlık… erken uyanma gereği olmadan.
Kıyafetleri bile sadeleşiyor insanın… saç tıraşı uzayabiliyor, eşofmanla rahat ediyor hatta. Yelekle, omuz çantasıyla, rahat ayakkabılarla çıkıyor sokağa, eleştirilerden çekinmeden.
Bir parkta oturup hayatı seyredebiliyor insan emekli olunca.
Çocuklara bakıp anılarını canlandırabiliyor, doğduğu eve gidip yaşayabiliyor anılarını o yerde.
Emeklilik yeni dostlar edindiriyor yaşanılan yerde. Farklı mesleklerden, yaşlardan yeni çemberleri oluyor insanın, yeni sosyal grupları.
Hastanelere dadanıyor sıkça, bazen mecburi, bazen iş olsun diye…
Otobüsle gitmekte sakınca görmüyor insan, yetişme derdi olmadığı için…
Daha yavaş yürüyor, daha fazla sohbet edebiliyor insanlarla… muhabbetine okey oynuyor mesela zaman geçsin diye…
Emekli adam daha fazla bakıyor gökyüzüne…semayı, ufku, göğü, yaratılışı daha fazla düşünüyor.
Rüzgarın, yağmurun, kuşların sesini duyuyor ilk defa çocukluğundan sonra…
Çocukluğuna biraz daha yaklaşıyor emekli yaşlandıkça…
Değerleri sabit kalmak şartıyla değişiyor yaşamı, maddeden fikre terfi ediyor, kanaate.
Eser bırakmak istiyor insan dünyaya kendisinden sonra kalanlara. İçini rahatlatmak belki belki vicdandan, belki hobi diye.
Çocukları evleniyor emeklinin sıra sıra kaç tane varsa… torun beklentisi doğuyor. Gelin değil kız, damat değil evlat istiyor gönül ama her zaman mümkün olmuyor bu.
Yalnızlığı daha çok seviyor insan emekli olunca. Tenhaları. kendisiyle sohbet etmeyi, sessizliği.
Gürültüden hoşlanmıyor insan yaşlandıkça. Tozdan, kirden, park yeri kovalamacadan.
Kabiliyetlerini kaybetmediğini ispata çalışıyor hala. Hala orta yaşın izlerini takip ediyor. Psikolojik sanırım.
Refleksleri yavaşlasa da kalbi yavaşlamıyor… hatıralar daha öne çıkıyor ama.
Eski resimlere bakmak, eski hatıraları canlandırmak, eski günlerden bahsetmek hoşa gidiyor.
Eski ama eskimemiş dostlarla birlikte olmanın tarif edilmez zevki yaşanıyor. Ama diğer yandan değişen yaşıtların, kötüye dönüşleri üzüyor insanı, örümcekleşen kafalar kahrediyor para veya makam uğruna.
Söz gelimi soğuktan hasta olmamaya çalışıyor insan evvelden karlar üstünde yürürken…. denizde çok açılmamaya gayret ediyor ne olur ne olmaz diye.
Daha yaşlılarla değil de gençlerle sohbet etmeyi seviyor insan… sohbet meclislerini, kalabalık muhabbetleri, gençlerin eğlenişini kendisine yakıştıramasa da.
Gençlerin hayat yokuşunu tırmanışını izliyor emekli, kendisiyle kıyaslıyor.
Emeklilik insana adam olmayı, hataları, hataların maliyetini öğretiyor. Bu yaşlar telafi yaşları. Hataların, noksanların, sevgisizliklerin…
Bu yaşlar daha ağırbaşlı olmayı öğretiyor insana, dinlemeyi ve düşünmeden konuşmamayı. Heveslerin geçiciliğini, vesveselerin boşuna oluşunu, insanı yıkanın hayat değil tasalar olduğunu…
İsabetli kararlarına seviniyor insan…. yaşamı boyunca savunduğu. Namusu, ahlakı, fazileti, erdem ve çalışmayı, hakkaniyete sadakatini beğeniyor…
Yanlışlarına üzülüyor insan… seçimlerinin isabetsizliğine, yediği haklara, kırdığı kalplere…
Zamanın değerini, hayatın manasını anlıyor insan. Sağlığın kıymetini de.
Emeklilik ve yaşlılık hali… daha uzun seneler olsa da yaşanacak, yolun sonunu ve sonrasını düşündürüyor insana.
Bir kısmı maneviyata yöneliyor insanların, camilerde arıyor huzuru. Bir kısmı isyan edercesine yaşlanmaya gençliğe dönme gayretine giriyor, kıyafetlerle, iki tekerlekli motorlarla, genç bayanlarla yaptığı ikinci evliliklerle…
Sanata, hobiye, sosyal gruplara girmeye çalışıyor bazıları yalnızlıktan korkarak… hele hayat arkadaşını kaybettiyse emekli daha derin oluyor çukurları… ev daha soğuk oluyor.
Emeklilik yaşlarım ve yeni ben dedim ya… yeni değil aslında, yenilenmiş veya kıyafet değiştirmiş demeliyim. Çünkü ben çocukluğumun, gençliğimin, orta yaşımın devamıyım. Hepsi aynı ben ama farklı boyutlarda yaşamış ayrı bedenler gibi her biri.
Şimdi…
Şimdi hayat daha yavaş akıyor. Medeniyetin, kainatın, bedenin, siyasetin, ülke gündeminin, ailenin geldiği hali, daha iyi gözlemleyebiliyorum. Sayfalarca yazabilirim bununla ilgili. Fark etme melekem gelişti, daha iyi tespit yapabiliyorum.
Yaşlanmaktan ve ölümden asla korkmuyorum. Bunun doğal ve kaçınılmazlığının farkındayım. İyi yaşadığımı, iyi olduğumu farz ettiğim için de rahatım. Doğrusunu Allah bilir ama bunca kötü ve kötülük varken…. bir ihtimal ateşlerden kaçarım sanıyorum.
Korkum yatağa bağlı kalmak. Ani ölüm, kısa süreli yatak durumu daha cazip geliyor ama Allah bilir, haddimizi aşmayalım. Duam bu yönde.
bahçem var şimdi, yirmi beş kadar da ağacım. kendi çapımda. Tabiatı seyrediyorum, mucizelerini. Kuşlar var, kediler var, köpekler var, tekneler var yaşadığım yerde. Gökyüzü berrak, betonlar kapatmıyor gözlerimin önünü soğuk soğuk.
Sessizlik var, fırtınalarda bile… elektrikler kesilse de kararmıyor dünyam şimdilerde.
Bazı şeyleri aştım, bazı şeylerin hiç önemi yok artık. Ama insan olmaya çalışıyorum.
Bizi tanınmaz hale getiren sebepleri bulmaya ve değiştirmeye en azından denemeye adadım kalan ömrümü. Kalemle, fikrimle, eserlerimle.
Bildiğim anlatabildiğim kadar bunun da farkındayım ama bu öyle bir derya ki yazmakla bitmiyor, yaşamak gerek.
Mutlu olanlar yaşamadan ders alabilenler olmalı. Yaşayarak mecburen öğreniyoruz.
Kaybettiklerimizin kıymetini kaybettikten sonra anlıyoruz. İşte bunlar gençliğin yanılsamaları.
Yaşlılık kıymet bilmeye daha yakınlaştırıyor insanı, kadri, muhabbeti, gerçeği.
Yaşlanma ve emeklilik aynı şeyler değil ama uzaktan akrabalar. Bu sebeple bir düşünmekte fayda var. Çünkü az daha ilerisi yaşlılık.
Şimdi bana düşen …. ders almak, dinlemek, düşünmek, anlatmak ve gereğini yapmak.
Yaşın, tecrübenin, bilginin, idrakin ve vicdanın.
bence.