Ecel ertelenmez
İnanın veya inanmayın ecel var, kaçınılmaz…. Kıyameti göremesek de herkesin eceli kendi kıyameti. Bu hayatın en tartışılmaz gerçeği. Ve ölüm sonrası hiçlik olmayan bir değişim, kabuk değiştirmek gibi, yeni bir hayata başlamak, doğmak gibi bir şey. Ürkütücü mü evet ama kaçınılmaz.
Ecel ayetin deyimiyle değiştirilemez bir gerçektir, ertelenemez bir olgudur Allah aksini dilemedikçe. Yani hayatlarımız bizim bilemeyeceğimiz ölçekte ve uzunlukta bir sınavdır, saati dakikası belli olsa da şekli ve mahiyeti meçhuldür.
Buradan geleceğim nokta şu; ne doktorlar şifa verebilir kutsal hükme rağmen, ne ilaçlar hayat kurtarır! Ömür biteceği saniyede neredeysek, ne şekildeysek, ne yapıyorsak yapalım…. biter.
Bu karamsarlık tablosu değildir. Aksine bin beş yüz yıl yaşamak ne kadar sıkıcı olurdu düşünsenize! Hem diyelim üç yüz yıl daha yaşama şansı elde ettiniz. Hayatınızda ne değişecek? Hangi kaslarla, hangi enerjiyle sürecek o hayatlar? Yatağa bağlı kalıp elli yıl daha yaşamak istenecek bir şey mi? Hep genç kalmak ancak masallarda var. Hayatta öyle bir şey yok.
Çocuk oluruz doğduktan sonra, derken genç, orta yaşlı ömrümüz olursa, derken ihtiyarlık ve yine çocukluk…. döngü böyle. Dünya bir sınav ve bu dünya bir sınav alanı. Herkesin, her şeyin, herkesin herkesle sınavı var… Ve hiç bir sınav sonsuza dek sürmez. Çünkü buradaki neticeye göre asıl hayat başlayacak…. yani önce seçileceğiz, notlar alacağız ve sonraki hayatımız o notlara göre şekillenecek.
Durum buyken beyhude yere ölümsüzlük aramak kutsala isyandır, mantığa aykırıdır, kendimizi kandırmaktır.
Hayatı ve eceli veren sadece Allah olduğu için de ırkımız, cinsimiz, servetimiz, yaşımız ne olursa olsun hüküm bakidir, değişmez. Öleceğiz!
Ölüm bu anlamda korkulacak bir şey değildir. Korkutucu olan sonrasında maruz kalacağımız acılar, sonlar, kaybedişlerdir.
Bunun da çaresi var aslında; iyi olmak.
Ecelden kaçamıyorsak ki öyle sonrası için hazırlanmak gerekli…. Bize can vereni anlamak, tanımak, dediğini yapmak, doğru ve dürüst bir insan olarak erdemle yaşamak, kısacık ömürleri güzel ve mutlu şeylerle doldurmak.
Her defasında anlatmaya çalıştım. Hastalık yapan mikrop değildir, şifayı veren de doktor değildir.
Bu altın kuralı unutmayın. Sağlıklı beslenmek, tedavi olmak mümkün ama tüm bunlar eceli uzatmaz, daha çekilebilir ve ağrısız hayatlar sağlar. Hepsi bu.
Aksini düşünmek kutsalı reddetmektir ki sonraki hayatı zaten en baştan kaybetmek demektir.
Söylenenleri yaparken, kısa hayatları mutlu mesut yaşarken de sınırları aşmamak gerek. Yasakları çiğnememek ki yasak elma örneğini hatırlayın, öfkelenmeden, isyan etmeden, kabullenmek gerek.
Bu nedenle büyüklerimize, hastalarımıza, ölümcül yatalak büyüklerimize söyleyeceklerimiz bu merkezde olmalı. Onları ecele ve ecel fikrine hazırlamak olmalı kurtulma ümitlerini boş yere vermek yerine.
Bu acımasızca gelebilir belki ama gerçek. Ölümden kötüler korkar. İyiler korkmaz. Bu da benim ikinci altın kuralımdır bana göre.
Dizilerdeki can kurtaran doktorlara da aldanmayın…. eceli gelmeyenleri kurtarır onlar. Doktorun hayat kurtarması demek hayatı ve eceli veren çok kimseler var demektir ki ucu isyana, küfre gider.
Uzatmayayım… merak edenler ayetlerden takip edebilir.
Her gece yattığımızda öldürülür ve sabah yeniden diriltilirken…. ecelden korkmak beyhude bir çırpınış. Doğru ve gzüel olansa mutlu sona yakışır şekilde yaşamak.
bence.
O halde tekrar edelim; Ecel ertelenmez ve ecele değin insanca yaşamak gerek. Sonsuz hayata, yarına hazır olmak için de tek bir şart var aklı kullanmak ve iyi insan olarak yaşamak.
Diğer yandan… sevdikleriniz ecele yaklaştığında yahut teslim olduğunda, onları anılarınızda sevmeye devam edin…. Sizi göremezler ama görüyorlarsa mutlu olurlar.