Dünya kadınlar günü tarihçesi ve anlamı
Dünya Kadınlar Günü ülkemizde olduğu gibi tüm dünyada 8 Mart tarihinde kutlanıyor. Maksat; kadınların ve kızların eşitlik, adalet ve hakları için farkındalık yaratmak ve modern dünyaya ortak katılım mücadelelerine katkı sağlamak. Bu gün ayrıca kadınların ekonomik, sosyal ve politik haklarına vurgu yapmak, kadına şiddete dikkat çekmek için kutlanıyor. Katılmıyorum ama konunun bir de feminist boyutu var.
Malesef dünyada kadınların hak ettiği yer ve değerde olduğu söylemek pek mümkün değil çünkü ataerkil bir medeniyet bu. Üstelik kadın pek çok anlayışta hala ikinci sınıf görülüyor…. oysa tabiattaki her şey Atatürk’ün dediği gibi, kadının yani dişilerin eseri.
“Dünyada her şey kadının eseridir. Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.” Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Tarihçesi
Dünya Emekçi Kadınalr günü olarak da bilinen bu günün çıkış noktası hakkında iki kaynak var. İlki 1957 ABD ve diğeri 1917 Sovyet Rusya kaynaklı. Yaygın kanaat ABD’yi kabul etse de, hareket 1917’den önce başladığı halde, Birleşmiş Milletler’in resmi internet sitesinde, sanırım siyasi baskı unsuru olarak, Kadınlar Günü ile ilgili sayfada 8 Mart gününün seçimine sebep olarak, Rus Çarlığı’nın yıkılmasını sağlayan Şubat devriminin başlangıcı olan olaylar kabul edilmiş.
İlk bahis 19. yüzyılın ortalarında Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanan bir greve dayanıyor. 1857 yılı 8 Mart’ında New York’ta bir tekstil fabrikasında çalışan kadın işçiler, koşullarının iyileştirilmesi ve daha iyi ücret isteği ile grev yaptı. Ancak polisin greve sert müdahalesi sonucu grevi bastırmak için fabrikaya kitlenen işçiler, içeride çıkan yangından kaçamadı. Çünkü polis çıkışları barikatlarla kapatmıştı. Kargaşa ve panik sonucu çoğu kadın 120 işçi hayatını kaybetti. İşçilerin cenazelerine 10 binler katıldı ve olay toplumsal bir harekete dönüştü.
İkinci bahis, 1917 yılında Rus çarlığının yıkılması ile sonuçlanan Şubat Devrimi’nin 8 Mart günü düzenlenen kadın grevleri ve yürüyüşü ile alakalı.
8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak belirlenmesi ise, 1910 yılında Danimarka’nın Kopenhag şehrinde düzenlenen Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda konuşan Clara Zetkin’in, 1857 yılında yaşanan olaylarda yaşamını yitiren işçilerin adına 8 Mart’ın, Dünya Kadınlar Günü olarak anılmasını önermesiyle gerçekleşti. İlk anma ise 1921 yılında Moskova’da düzenlenen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansında gerçekleşti.
Günün yaygınlaşması elbette kolay ve hızlı olmadı. Sosyalizmin yayılmasından çekinen ülkeler günün anılmasını yasakladı. 1960’lı yıllardan sonra ise gün yaygınlaştı ve etkinlikler çeşitlendi. Popülerlik arttıkça farkındalık da arttı ve nihayet BM Genel Kurulu 1977 yılında, 8 Mart’ı Dünya Kadınlar Günü olarak tanıdı.
Ülkemizde durum
Ülkemizde ise 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, ilk kez 1921 yılında kutlandı. Küçük bir grup ile yapılan kutlamalar Rahime Selimova ve Cemile Nuşirvanova isimli iki kız kardeşin gösterdiği girişimler sonucunda gerçekleşti. Ancak bu tarihten 1975 yılına kadar kutlamalara izin verilmedi. Lakin bu kadın haklarının yok sayıldığı anlamına gelmedi ve Türk Kadınları Ulu Önder Atatürk sayesinde çok erken zamanlarda, Avrupa’nın çoğu ülkesinden de önce seçme ve seçilme hakkı gibi pek çok hakka kavuştu. 1975 yılında, Türkiye’de Kadın Yılı Kongresi yapıldı. Bu kongreden sonra kutlamalar 1980 – 1984 arası dört yıl kesintiye uğrasa da yerleşik hal aldı. Mahiyeti ve maksadı saptıran Feminizm destekli yürüyüşler ise 2003 yılından itibaren başladı.
Dünyada 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü tüm dünyada kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması, aile içi şiddeti ortadan kaldırılması, kız çocuklarına daha iyi imkanlar sağlanması ve kadınların temel haklarının korunması gibi başlıklar taşımaktaydı. Ancak dünya devletleri olaya siyasi sebeplerle tarihsel derinlikle dahil oldular. Uygulamalarda da farklılıklar olması doğaldı ve öyle de oldu. Mesela bazı ülkelerde hediyeleşmeler yaşanırken, bazılarında sarı mimozalar öne çıktı. Bu çiçek, İtalya’da 1946 yılında Dünya Kadınlar Günü’nün sembolü olarak mimozayı seçen politikacı Teresa Mattei’den kaynaklandı. Buna sebep Dünya Kadınlar Günü’nün Fransız sembolleri olan menekşe ve zambakların, İtalya’nın yoksul ve kırsal bölgelerinde kullanılamayacak kadar az ve pahalı olmasıydı.
8 Mart’ın ulusal tatil olması ve resmi olarak kutlanması fikri ise pek çok ülkede halen kabul görmedi. Gün kapsamında pek çok ülkede bu günde yürüyüşler düzenlendi hatta pek çok ülkede günün adını taşıyan meydanlar ve kamusal alanlar oluşturuldu.
Günün anlamı
Günün tarihçesinden bahsimizi tamamladığımıza göre şimdi de kısaca anlamından bahsedelim. Kişisel olarak ben kadınlara tahsis edilmiş bir günü kabul etmiyorum. Kadın her gün kadındır ve her günü özeldir. Farkındalık yaratmak için kutlamalara karşı değilim ancak olayın feminizm gibi değişik ideoloji ve fikirlere kaymasına da karşıyım.
Yine kişisel olarak Kadın Hakları kavramına da karşıyım. (Haklara değil bu isimle anmaya karşıyım.) Çünkü Kadın hakları yoktur bana göre, insan hakları vardır. Kadın hakları dediğimiz anda zaten ayrımcılığı ve aşağılamayı kabul ediyoruz demektir. Ben buna karşıyım.
Kadınlar konusunda ise aynen Atatürk gibi düşünüyorum. Kısaca şöyle;
Kadının asli vazifesi anneliktir. Çünkü sağlıklı ve aydın nesilleri yetiştirecek olan insan ailede öncelikle annedir. Çünkü çocukla daha çok vakit geçirmektedir ve baba daha ziyade iştedir. Kadın güzellik ve şekilden ibaret olmamalıdır. Asıl güzellik fazilette olmalıdır. Evde kalmasını gerektirmeyen haller durumunda kadın vazifelerini aksatmadan, çalışmalı, üretmeli, milli ekonomiye katma değer sağlamalıdır. Meslekler bazında sınırlamaları kabul etmiyorum ama kadınların daha ziyade kendilerine uygun, erkekler gibi güç gerektirmeyen alanlarda çalışması taraftarıyım. Keza feminizm gibi kadını haddinden fazla yüceltmek gayeli, erkekleri aşağılama maksatlı ideolojilere de karşıyım. Kadının hak, hukuk ve adalet konusunda erkeklerle aynı haklara sahip olması gerektiğine de tüm kalbimle inanıyorum.
“Dünyada her şey kadının eseridir. Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.” Atatürk
Diğer yandan kız çocukları meselesi var…. Kızların okuldan koparılmasına, cahil bırakılmasına, erkenden işe sokulmasına ve evlendirilmesine zinhar karşıyım. Kadının, kızın köle görülmesine, ikinci sınıf olarak algılanmasına karşıyım… Toplumun iki kolundan biri olan kadınların hayattan koparılmasına ve eve hapsedilmesine, çarşaflara mecbur edilmesine de karşıyım, aleni apaçık giyinmelerine ve cinsel meta yapılarak etten ibaret görülmelerine de. Kadınları toplumsal ahlak ve faziletin kuvvetli yanı görmek arzusundayım. Bel altı, ahlaksız günahları işleyenleri ise sebepleri ne olursa olsun, kabul etmiyorum, asla.
Kadınların iradelerinin, birey oluşlarının önündeki, tüm engellerin, başka devletlerin müdahale ve katkısını beklemeden, milli olarak kaldırılması taraftarıyım. İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası kaideleri destekliyorum ama LGBT veya feminizm gibi halleri kabul etmediğimden, milli gelenek ve kültürümüze uygun yasaların ve uygulamaların yaygınlaşması taraftarıyım.
Maaş gibi konularda kadınların erkeklerden düşük görülmesine de karşıyım. Lakin kadınları korumak adına nafaka gibi bahislerde erkeklerin anlamsız ve uzun ölçekli ödemelere mecbur bırakılmasına da taraftar değilim.
Bence kadınlar bu hayatın estetik, duygusal yanı, erkekler ise maddi ve somut yönü. Bu iki parça bir aradaysa bedenler can bulur bana göre. Eşitlik bu anlamda çok önemli. Çünkü bir kesim, ki bu çoğu zaman kadınlar oluyor, zincirlerle gericiliğe mahkum edilir ve eve kapatılırsa toplumun bir kolunun kırık kalacağını düşünüyorum.
“İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki; bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki; bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?” Atatürk
Kadınlarımızın eğitim, sağlık, teknoloji gibi alanlarda başarıları dünyaya örnekken, pek çok hak Avrupa’dan dahi önce kazanılmış ve benimsenmişken geriye dönüşü ve Ortadoğu gibi başka geri milletlere benzetilmesine de karşıyım.
Dinen erkekle kadın eşittir. İnanç ve ibadet bağlamında da böyledir. Yaratılış anlamında da. farklı mahiyet ve özellikleri vardır ki bu normaldir. Ama bu aşağılama veya noksan görme meselesi edilemez. gerici anlayışın kadını mal veya köle görmesine bu nedenle şiddetle karşıyım.
Nihayet kadınlar da insandır, sosyal ve kültürel olarak açlıkları vardır ve karşılanmalıdır. Yasaklarla, imalarla, yasalarla bu hak ve hürriyetleri engellenmemeli ama erkekler aleyhine de gereksiz hamlelerle büyüklendirilmemelidir.
Bence…. Kadınlar Günü bu anlamda önemli. Ülkeler ve toplumlar her sene hiç olmazsa bu günde oturup konuşmalı, geri besleme yapmalı, noksanlıkları gidermeli ve ilerleyemeyişimizin sebepleri arasında önemli yer tutan erkek-kadın ayrımcılığını masaya yatırmalı.
Milli kültürümüzde geniş ve saygın yer tutan kadınların, başka kültürlerdeki gibi aşağı bir mevkiye hapsedilmesi ise çağdaş yaşamın ve modern dünyanın çok gerisinde, çağ dışı bir uygulama olduğu için zaten kabul edilemez.
Kadınlara burada çok görev düşmektedir ki evlilik, iş hayatı, eğitim gibi meselelerde kadınalr öncelikle kendi haklarını korumalı, hürriyetlerine sahip çıkmalı ve fakat sorumluluklarını da ihmal etmemeli.
Şekilci anlayışlarla, israfa ve marka tutkusuna alıştırılmış bayanları ise anlamakta zorluk çekiyorum. Dar bütçelere ve sıkışık ekonomilere rağmen kadınların eğitim ve fazilet yerine şekli güzelliğe öncelik vermesini ise anlayamıyorum.
Dünya kadınlar günü tarihçesi ve anlamı konusunda aklıma gelenler bunlar. Unuttuysam, haddimi aştıysam affola.
Bu gün tüm kadınlarımıza, kızlarımıza kutlu olsun. Bayanlara, hanımefendilere, hatunlara selam olsun. Voleybolcu kızlarımıza, bayan sporcularımıza, sanatçılarımıza, sağlıkçılarımıza, iş kadınlarımıza, kadın öğretmenlerimize selam olsun.
Hür iradeli, aydın fikirli, vatansever kadınlarımıza selam olsun…. Eli öpülesi annelerimize selam olsun…. bizde emeği olan tüm kadınlara haklarımız helal olsun. Gününüz kutlu olsun.
Vatanın kurtuluşunda, imarında, selametinde, aydınlanmasında emeği geçen tüm kahraman kadınlarımıza, gazi kadınlarımıza, şehit kadınlarımıza selam olsun….
“Dünyada hiç bir milletin kadını, ‘Ben Anadolu kadınından fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim’ diyemez!” Mustafa Kemal Atatürk